31 Ekim 2012 Çarşamba

Ticari veya Kurumsal Krediler Nelerdir?

 Bankacılık kanununa göre kredi; “Bankalarca verilen nakdî krediler ile teminat mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdî krediler ve bu niteliği haiz taahhütler, satın alınan tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi bir şekil ve surette verilen ödünçler, varlıkların vadeli satışından doğan alacaklar, vadesi geçmiş nakdî krediler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş faizler, gayrinakdî kredilerin nakde tahvil olan bedelleri, ters repo işlemlerinden alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler, ortaklık payları ve Kurulca kredi olarak kabul edilen işlemler…”[1] olarak tanımlanmaktadır

Tanıma göre ticari krediler birkaç şekilde sınıflandırılabilmektedir. Bunlardan bir tanesi, kredinin geri ödenme sıklığına göre sınıflandırılmasıdır. Söz konusu durumda krediler:
·        Spot krediler ve
·        Rotatif krediler olarak sınıflandırılmaktadır

Söz konusu kredilerden spot krediler, kredi kullandırım aşamasında tespit olunan faiz oranının vade sonuna kadar değiştirilmediği, faiz ile vergi ve sair kesintilerin, üzerinde mutabık kalınan dönemlerde, anaparanın ise kredi vadesi sonunda bir kerede ödendiği kredi türüdür. Söz konusu kredi uygulamasında anaparanın erken ödenmesi, ancak bankanın muvafakatıyla ve belirleyeceği esaslar çerçevesinde mümkündür.[2]

Rotatif krediler ise belli bir limit çerçevesinde krediyi kullananın sürekli kredi kullanımı veya kredi geri ödemesi yaptığı böylece zaman içerisinde limit boşluğunun sürekli değiştiği bir kredi türüdür. Bu kredi kredi kartı ile benzer bir özellik göstermektedir.

Vade bazında yapılan sınıflandırmaya göre de krediler vade uzunluklarına göre kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli olarak sınıflandırılabilir. Kısa vadeli krediler vadesi 12 aya kadar olan kredilerdir. Vadesi 12 ayla 24 ay arasında olan kredilere ise orta vadeli krediler denir. Son olarak, vadesi 24 aydan fazla kredilere uzun vadeli krediler adı verilir.[3]

Bir diğer sınıflandırma ise teminat bazlıdır. Buna göre krediler:[4]
·        Açık krediler (teminatsız krediler)
·        Teminatlı krediler
o   Kefalet karşılığı krediler
o   Maddi teminatlı krediler

Olarak sınıflandırılmaktadır.

Açık krediler karşılığında hiçbir teminat alınmadan sadece kredibilitesi çok yüksek, mali yapısı ile ilgili herhangi bir risk endişesi duyulmayan firmalara borçlu cari hesap (Tespit edilen bir limit çerçevesinde, müşteriye dilediği zaman para çekme ve yatırma olanağı sağlayan kredilerdir[5]) şeklinde kullandırılan kredilerdir. Açık kredilerde firma imzası dışında herhangi bir teminat yoktur, sadece kredi genel sözleşmesi imzalanmaktadır.

Diğer bir tür olan kefalet karşılığı krediler müşteri ile kredi değerliliğine güvenilen kefil ya da kefiller olmak üzere en az iki imza karşılığında kullandırılmaktadır. Bankacılık literatüründe çift imzalı krediler olarak da yer alan bu krediler açık kredilere göre daha sağlam teminata dayanmaktadırlar.

Maddi teminata göre krediler de kendi içerisinde birkaç alt gruba ayrılabilir. Bunlar aşağıda belirtilmektedir:[6]
·        Nakit karşılıklı krediler: Uygulamada bankaların karşılığında en rahat kredi kullandırımı yaptığı teminat türüdür. Özellikle var olan ve bozulması durumunda müşterinin zarar edeceği mevduatı üzerine bloke konularak kullandırılan bu krediler, bankaların ilerleyen bölümlerde bahsedilecek Basel II prensiplerine göre de en fazla tercih edilir bir teminat türüdür.
·        Çek ve Senet karşılığı krediler: Firmaların, vadeli mal/hizmet satışları nedeniyle elde ettikleri senet ve çekleri nakde dönüştürebilmek amacıyla talep ettikleri bu kredi türünde, teminat olarak alınan çek ve/veya senetlere belirli bir marj uygulanmak suretiyle, teminatın belli bir oranına kadar nakit ödeme yapılmaktadır.
·        Emtia karşılığı krediler: Emtia karşılığı krediler, özellikleri elverişli ve kısa dönemlerde önemli fiyat dalgalanmaları göstermeyen emtianın menkul rehni hükümleri çerçevesinde, ilgili bankaya rehin edilmesi karşılığında borçlu cari hesap şeklinde kullandırılan kredilerdir. Söz konusu emtianın belli şartları sağlıyor olması kredinin güvencesi açısından önemlidir. O sebeple aşağıdaki unsurlara dikkat edilmelidir:
o   Depolamaya elverişli olmalı,
o   Ambalaj kusuru olmamalı,
o   Kolayca bozulmamalı,
o   Değer kaybetmemeli,
o   Sürümü kolay aranan bir emtia olmalı,
o   Spekülatif bir amaçla stoklanmamalı,
o   Rehin verenin mülkiyetinde olmalı,
o   Haczedilmiş olmamalı.
·        Taşınmaz rehni karşılığı krediler: Uygulamada en fazla karşımıza çıkan teminat türüdür. Özellikle firmaların mali verilerinin sağlıklı olarak alınamadığı ortamlarda en güvenilir teminat gayrimenkul rehnidir. O sebeple bankalar 1.derece ve 1.sıradan gayrimenkul rehni alıp kredi kullandırmayı her aman tercih etmektedirler.
·        Makine parkı karşılığı krediler: Bir fabrikanın makine parkı rehin alınarak kullandırılan kredi türüdür. Söz konusu makineların kredi vadesi içerisinde teknolojisinin eskimeyecek olması ve satılabilir durumda bulunması bu rehnin geçerliliği için önemlidir.
·        Diğer teminatlı krediler: Yukarıda bahsedilmeyen fakat uygulamada kullanılan başka teminat türleri de mevcuttur. Örneğin; alacağın temliki, diğer bir bankanın verdiği kontrgaranti vb. bu kapsamda değerlendirilebilir.

Her ne kredi kullandırılırsa kullandırılsın kredi ilişkisinin ortaya konması açısından bir Genel Kredi Sözleşmesi imzalanmaktadır. Lehine kredi tespit edilen bütün gerçek ve tüzel kişilerden kredinin kullandırımından önce ve tüm kredilerini kapsayacak şekilde alınan imzalı belgelere verilen bu isim kısaca bankacılık literatüründe GKS olarak anılır. GKS temelde aşağıdaki hususları içerir:[7]
·        Kredinin toplam limiti,
·        Bankanın krediye uygulayacağı faiz tahakkuk dönemi,
·        Krediye tahakkuk ettirilecek faiz, komisyon, gider vergisi ve temerrüt faizi,
·        Banka açıkça fesih ihbarında bulunmadığı sürece hesap veya hesapların kesilmesi halinde dahi, sözleşmenin yürürlükte kalacağı,
·        Banka alacağını kefalet veya maddi teminat ile sağlamlaştırma gereğini duyduğu takdirde bu isteğin derhal yerine getirileceği, bu durumda yapılacak masraf, sigorta ve muhafaza ücretlerinin müşteri tarafından ödeneceği,
·        Hesabı kullanmaya yetkili firma temsilcilerinin isim ve imzaları,
·        Kredi borçlusunun ve kefillerinin kanuni ikametgahları,
·        Anlaşmazlık halinde yetkili olan mahkemeler,
·        Krediye teminat olarak kefalet alınması halinde kefil veya kefillerin sözleşmedeki özel madde üzerine “müşterek borçlu ve müteselsil kefil” sıfatıyla imzaları .

Teminat bazında sınıflandırma yapıldıktan sonra son olarak da kredinin niteliği üzerine bir sınıflandırma yapılması gerekmektedir. Buna göre bir bankanın sağladığı kredi temelde:[8]
·        Nakit kredi veya
·        Gayrinakit kredi

Olabilir.

Nakdi krediler faiz veya faiz ve komisyon karşılığında belli bir vadeye bağlı olarak ödünç para verilmesi şeklinde nakit olarak kullandırılan kredilerdir.[9] Müşterinin herhangi bir nedenle oluşan nakit para gereksinimi bu tür kredilerle belli bir zaman için ve firmanın kredi değerliliğine paralel  olarak ve tespit edilen teminatların alınması suretiyle karşılanmış olur.

Gayrinakdi krediler, yurtiçinde veya yurtdışında yerleşik gerçek ya da tüzel kişiler lehine bir malın teslimi, bir işin yapılabilmesi ya da bir borcun vadesinde ödenmesi gibi konularda, söz konusu yükümlülüğün yerine getirilememesi halinde, belirli bir tutarın kayıtsız şartsız ödeneceğinin taahhüt edildiği kredi türüdür.[10] Bu tür kredilerde ödünç para verilmesi, yani bankadan nakit çıkışı söz konusu olmayıp, bir garanti verilmesi (borcun ödenmemesi halinde ödeme taahhüdü) durumu vardır.  Gayrinakdi kredilere faiz yürütülemez, bankalarca sadece komisyon alınır. Gayrinakdi kredilerin tazmin olması (nakde dönüşmesi) halinde firmalardan, ödeninceye kadar temerrüt faizi alınır.

Gayrinakdi krediler ise temelde üçe ayrılmaktadır:[11]

·        Teminat mektubu: Yurt içinde veya yurt dışında yerleşik gerçek ya da tüzel kişiler lehine bir malın teslimi, bir işin yapılabilmesi ya da bir borcun vadesinde ödenmesi v.b. konularda, sözkonusu yüklenimin yerine getirilememesi halinde, belirli bir tutarın kayıtsız şartsız ödeneceğinin bir mektupla taahhüt edildiği kredi uygulamasıdır.
·        Akreditif: Bir firmanın yurt dışından satın almak istediği bir mal için ihracatçıya ithalatçının bankasının garanti vermesidir.
Aval kabul kredileri: Bazı durumlarda ihracatçı vesaik ile birlikte bir de poliçe göndermektedir. Bu poliçe banka tarafından imzalanırsa bankanın ithalatçı lehine aval verdiği anlamına gelmektedir.


[1] 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu, m.48.
[3] İpek Kaygusuz, “Kurumsal ve Bireysel Kredilerin Büyüme ile İlişkisi”,  Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi SBE, 2008, s.13.
[4] Birgül Şakar, Banka Kredileri ve Risk Yönetimi, İstanbul: Beta, 2006, s.53-56
[5] TBB, a.g.e.
[6] Şakar, a.g.e., s.53-56
[7] TBB, a.g.e.,
[8] TBB, a.g.e.
[9] Hüsamettin Ataçoğlu, “Kredi Risk Takibi, Sorunlu Krediler ve Erken Uyarı Sistemleri”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2006, s.34.
[10] Kaygusuz, a.g.e., s.12.
[11] Ataçoğlu, a.g.e., s.38-40.

Bireysel Krediler nelerdir?

Bireysel bankacılık; bankaların pazarlama ve teknolojiyi birbirinin tamamlayıcısı olarak görmeleri sonucunda ortaya çıkan, çağdaş pazarlama anlayışı çerçevesinde teknolojik olanaklardan da yararlanarak, bireylerin sürekli değişen ve artan gereksinmelerini karşılamaya yönelik bankacılık hizmetleri olarak tanımlanabilir.[1]

Bankalar ve banka dışı kuruluşlar özellikle orta gelirli tüketicilerin finansal hizmetlerden faydalanmalarını sağlamak üzere bu piyasalarda sundukları çeşitli ürünlerle rekabete girmişlerdir. Pek çok bankanın finansal piyasalarda yer alması sayesinde, sunulan ürünlerin fiyatları bir dengelenmeye doğru giderken piyasanın verimliliği kavramı da yerleşmeye başlamıştır. Ancak bu hizmetlerde devam eden fiyat farklılıklarının temel nedeni finansal kurumların göreli verimlilikleri arasındaki farklar ve rekabet dereceleri arasındaki değişkenliklerdir.

İşte bu değişkenlikler etrafında piyasaya göre belirlenen fiyatları ile tüketici kredileri veya bireysel krediler, dayanıklı tüketim malları (beyaz esya, mobilya, vs.), menkul (otomobil) ve gayrimenkullerin (konut, işyeri) alımı ve hizmete yönelik harcamaların (sağlık, eğitim, tatil, vs.) karşılanması amacıyla ticari amacı olmayan maaş gelirine sahip gerçek kişilere verilen krediler[2] olarak ortaya çıkmıştır.

Bireysel kredi denince akla öncelikle aşağıdaki ürünler gelmektedir:
  • Konut kredileri
  • Araç kredileri
  • Diğer krediler
 Konut kredileri bireylerin bireysel anlamda gayrimenkul edinimlerini sağlamak amacıyla bankalar tarafından gerçek kişilere kullandırılan krediler olarak özetlenebilir. Söz konusu krediler zaman zaman müteahhit firmalar ile birlikte ortak çalışan bankalar tarafından özel anlaşmalar dahilinde özel koşullar ile de gerçekleştirilebilmektedir.

Araç kredileri ise bireylerin 0 veya 2.el olarak satın almak istedikleri araçlar için kullandıkları kredilerdir.

Diğer krediler adı altında ise her türlü ihtiyaç kredisi, eğitim kredisi, seyahat kredisi, öğrenim kredisi vb. adlar ile sınıflandırılan fakat en temelde tüketici kredisi adı ile anılan krediler gelmektedir.



[1] Elif Öztürk Kargın, “Bankacılıkta Hizmet Pazarlaması, Bireysel Bankacılık Hizmetleri Uygulamasında Bir Banka Akbank Örneği”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi SBE, 2006, s.45.
[2] İpek Kaygusuz, “Kurumsal ve Bireysel Kredilerin Büyüme ile İlişkisi”,  Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi SBE, 2008, s.12.

Bireysel ve Ticari Kredilerin Kullandırım İlkeleri

Banka denince akla topladığı fonlar ile finansman sağlayan kurumlar gelmektedir. Ülkemizde ve bir çok ülkede bankalar öncelikle sağladıkları krediler ile bilinmektedirler. Bu krediler de kendi içerisinde;
  • Bireysel krediler ve
  • Ticari krediler
 Olarak ikiye ayrılmaktadır.

İster bireysel isterse de ticari olsun tüm krediler için bazı genel kabul görmüş ilkeler mevcuttur. Bunlardan kısaca aşağıda bahsedilmektedir:[1]
  • Güvenlik ilkesi: Temel amaç kredinin teminatlara başvurmaksızın geri dönmesidir. Bu sebeple kredinin amacı ile kullanım yeri birbirine paralel olmalı ve amacı dışında kullanımlara izin verilmemelidir.
  • Karlılık ilkesi: Kredi, güvenlik ilkesini zedelemeden bankanın maliyet yapısına göre uygun fiyatta kullandırılmalı ve masrafların karşılanması için de yeterince komisyon alınmalıdır. Karlılık ilkesi sadece müşterinin kullandığı krediden elde edilen kar ile değil aynı zamanda müşterinin tüm faaliyetlerinin bir bütün olarak değerlendirilmesi ile oluşan karlılık ile de ilgilidir.
  • Geri dönüş hızı ilkesi: Kredinin hızlı şekilde geri dönmesi hem karlılık hem de güvenlik ilkeleri açısından önemlidir. Fakat enflasyonun düşük olduğu faizlerin dipte bulunduğu ülkelerde bu kural ters yönde işleyebilecektir.
  • Dağılımın uygunluğu ilkesi: Bankaların kullandırdıkları kredilerin hem sektörler, hem de müşteriler arasında uyumlu şekilde dağılmış olması bir sektörde veya müşteri grubunda yaşanacak herhangi bir olumsuzluğun bankanın genel karlılığına olan etkisinin zayıf olmasını sağlayacaktır.
  • Teminatların sağlamlığı ilkesi: Kredinin doğru kişiye kullandırılmış olması her zaman kredinin geri dönüşü için yeterli olamamaktadır. Bu sebeple kredinin geri dönüşünü teminen uygun değer biçilmiş teminatların alınması gerekmektedir.


[1] Hakan Şakar, Bankalarda Kredilendirme Teknikleri, İstanbul: Strata, 2001, s.58-59

Sorunlu Kredilerin Nedenleri Nelerdir?

Sorunlu krediler ile mücadele aşamasına geçmeden önce bir kredinin neden sorunlu hale geldiğinin anlaşılması gerekmektedir. Bir kredinin sorunlu hale gelme nedenleri aşağıda belirtilmektedir:[1]
·         İşletme yönetiminin hataları: Bir işletmenin başarısız olmasına neden olan konuların başında yönetim ile ilgili problemler gelir. Yeteneksiz ve basiretsiz yöneticilere sahip olan firmalar eninde sonunda bu durumun doğurduğu olumsuzluklarını yaşarlar.
·         Ekonomik durgunluğun yol açtığı nedenler: Ekonomide meydana gelen durgunluklar ve resesyonlar firmaları yakından ilgilendirir. Birçok firma sadece ekonomik durgunluk nedeniyle satışlarında ciddi düşüşler yaşarlar ve bunun sonunda da mali yapılarında bozulmalar meydana gelir.
·         Kontrolsüz büyüme: Bütün firmaların amacı kapasite ve satışlarını artırarak büyümektir. Ancak bu büyümenin belirli bir plan ve sistem içerisinde olması gerekir. Birçok firma kontrolsüz ve hesapsız büyüme yüzünden zor anlar yaşamışlardır.
·         Yoğun rekabetin getirdiği sorunlar: Bazı firmaların mali yapıları kuvvetli olsa dahi sektördeki rakiplerinin çok daha büyük olması ve sektörü ele geçirmek istemeleri yüzünden şiddetli rekabetle baş edemeyebilirler. Bazı ürünler ne kadar çok reklam yapılırsa o kadar yüksek satış ve pazar payı getiren ürünlerdir. Örneğin; diş macunu, şampuan veya çikolata-bisküvi sektörleri bu tip sektörlerdendir. Bu sektörde yer alan bir firma çok sayıda yazılı veya görsel basına reklam vermek zorundadır. Bu da yüksek oranda reklam gideri demektir. Bu nedenle bu tip sektörlerde yer alan firmalar rekabetin getirdiği olumsuzluklardan daha fazla etkilenebilirler.
·         Üretilen mal ile ilgili konular: Bir firmanın faaliyetlerini karlı hale getirmesi, ancak ürettiği malın piyasada iyi tanınması ve itibar sağlamasıyla olur. Üretilen malın kalitesinin düşmesi firmanın da karlılığını düşürür buda firmanın mali yapısını bozarak kredilerin sorunlu hale gelmesine neden olacaktır.
Pazarlama koşulları ile ilgili koşullar: Sorunlu kredilerin nedenlerinden biride firmaların sahip oldukları ve uyguladıkları pazarlama faaliyetleridir. Dağıtım kanallarının doğru seçimi, fiyat politikalarının doğru saptanması, reklam kampanyaları gibi konular pazarlama politikalarını belirler. Firma etkin bir pazarlama planı oluşturamaz ve piyasadaki konumunu ve rolünü iyi belirleyemezse, bu tutum satışların ve karlılığın düşerek sorunlu kredilere dönüşmesine neden olabilir.


[1] Hüsamettin Ataçoğlu, “Kredi Risk Takibi, Sorunlu Krediler ve Erken Uyarı Sistemleri”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2006, s.150-154

Karşılıklar Kararnamesi ve Bankalar İçin Önemi

Vadesi geldiği halde ödenmemiş bir alacak, gecikmiş alacak[1] olup sorunlu bir kredi oluşumu bu noktada önem kazanmaktadır. BDDK’nın yayınlamış olduğu 1 Kasım 2006 tarihli “Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar için Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”te (Bankacılar arasında bilinen adıyla Karşılıklar Yönetmeliği) kredilerin sınıflandırması gerçekleştirilmiştir. Buna göre;[2]
Birinci Grup - Standart Nitelikli Krediler ve Diğer Alacaklar: Bu grupta;
1)       Kredilendirilebilir nitelikte finansman yapısına sahip gerçek ve tüzel kişilere kullandırılan,
2)       Anapara ve faiz ödemeleri, borçlusunun ödeme gücüne ve nakit akımına göre yapılandırılan,
3)       Ödemeleri süresinde yapılan, gelecekte de geri ödeme sorunları beklenmeyen, tamamen tahsil edilebilecek nitelikte olan,
4)       Borçlusunun kredi değerliliğinde zayıflama tespit edilmemiş olan ve zafiyet belirtisi bulunmayan, krediler ve diğer alacaklar sınıflandırılır.

İkinci Grup - Yakın İzlemedeki Krediler ve Diğer Alacaklar: Bu grupta;
1)       Kredilendirilebilir nitelikte finansman yapısına sahip gerçek ve tüzel kişilere kullandırılmış olan ve anapara veya faiz ödemelerinde halihazırda herhangi bir sorun bulunmayan, ancak, borçlunun ödeme gücünde veya nakit akımında olumsuz gelismeler gözlenmesi ya da bunun gerçekleşeceğinin tahmin edilmesi veya krediyi kullananın önemli ölçüde finansal risk tasıması gibi nedenlerle yakından izlenmesi gereken veya,
2)       Anapara veya faiz ödemelerinin kredi sözlesmesinde yeralan sartlara uygun olarak yapılmasında sorunlar doğması muhtemel olan ve bu sorunların giderilmemesi durumunda borcun tamamının veya bir kısmının geri ödenmeme riski bulunan veya,
3)       (Değisik alt bend: RG-23/1/2009-27119) Geri ödenmesi kuvvetle muhtemel bulunmakla beraber, mazur görülecek çeşitli nedenlerle anapara veya faiz ödemelerinin tahsili, vadelerinden veya ödenmesi gereken tarihlerden itibaren otuz günden fazla geciken ancak Üçüncü Grupta sınıflandırılma için gerekli gecikme süresi koşulunu taşımayan veya,
4)       Borçlusunun kredi değerliliği zayıflamamış olmakla birlikte düzensiz ve kontrolü güç bir nakit akımı yapısına sahip olması nedeniyle zafiyete uğrama ihtimali yüksek olan, krediler ve diğer alacaklar sınıflandırılır.

Üçüncü Grup - Tahsil İmkânı Sınırlı Krediler ve Diğer Alacaklar: Bu grupta;
1)       Borçlusunun özkaynaklarının veya verdiği teminatların borcun vadesinde ödenmesini karsılamada yetersiz bulunması nedeniyle tamamının tahsil imkanı sınırlı olan ve gözlenen sorunların düzeltilmemesi durumunda zarara yol açması muhtemel olan veya,
2)       Borçlusunun kredi değerliliği zayıflamış olan ve kredinin zafiyete uğramış olduğu kabul edilen veya,
3)       Anaparanın, faizin veya her ikisinin tahsili vadesinden veya ödenmesi gereken tarihlerden itibaren doksan günden fazla geciken ancak yüz seksen günü geçmeyen veya, 
4)       Borçlusunun işletme sermayesi finansmanında veya ilave likidite yaratmada sıkıntılar yaşaması gibi nedenlerle anaparanın veya faizin veya her ikisinin bankaca tahsilinin vadesinden veya ödenmesi gereken tarihten itibaren doksan günden fazla gecikeceğine kanaat getirilen, krediler ve diğer alacaklar sınıflandırılır.

Dördüncü Grup - Tahsili Şüpheli Krediler ve Diğer Alacaklar: Bu grupta;
1)       Mevcut koşullarda geri ödenmesi veya tasfiyesi muhtemel görünmeyen veya,
2)       Vadesi gelen veya ödenmesi gereken kredi tutarlarının tamamının kredi sözleşmesinde yer alan hususlar çerçevesinde banka tarafından tahsilinin sağlanamayacağı kuvvetle muhtemel olan veya,
3)       Borçlusunun kredi değerliliğinin önemli ölçüde zayıfladığı ve zafiyete uğradığı kabul edilen, ancak birleşme, yeni finansman bulma imkanı veya sermaye artırımı gibi olanakların borçlunun kredi değerliliğine ve kredinin tahsil kabiliyetine yapması beklenen katkı nedeniyle henüz tam anlamıyla zarar niteliği taşımadığı düşünülen veya,
4)       Anapara veya faizin ya da her ikisinin vadesinden veya ödenmesi gereken tarihten itibaren tahsilinin gecikmesi yüz seksen günü geçen, ancak bir yılı geçmeyen, krediler ve diğer alacaklar sınıflandırılır.

Beşinci Grup - Zarar Niteliğindeki Krediler ve Diğer Alacaklar: Bu grupta;
a)      Tahsilinin mümkün olmadığına kanaat getirilen veya,
b)      Ana paranın veya faizin veya her ikisinin vadesinden veya ödenmesi gereken tarihten itibaren tahsili bir yıldan fazla gecikmiş olan veya,
c)      Üçüncü ve Dördüncü Gruplarda belirtilen özellikleri taşımakla birlikte, vadesi gelen ve ödenmesi gereken alacak tutarlarının tamamının bir yılı aşacak bir sürede tahsilinin sağlanamayacağının kuvvetle muhtemel olması nedeniyle zafiyete uğramış olduğuna ve borçlusunun kredi değerliliğini tam anlamıyla yitirdiğine banka tarafından kanaat getirilen, krediler ve diğer alacaklar sınıflandırılır.”

Görüldüğü gibi krediler beş grup altında sınıflandırılmakta ve bu sınıflandırmada yer alan temel prensipler yukarıdaki gibi belirtilmektedir. Bu yönetmelikte sorunlu krediler, “donuk alacaklar” şeklinde belirtilmekte ve “4 üncü madde uyarınca, Üçüncü, Dördüncü ve Besinci Gruplarda sınıflandırılan tüm alacaklar, tahakkuk ettirilen faizlerin ve borçlu üzerindeki faiz benzeri yüklerin ana paraya ilave edilip edilmediğine veya yeniden finanse edilip edilmediğine bakılmaksızın, bu Yönetmeliğin uygulanmasında donuk alacak olarak kabul edilir[3] denmektedir. Görüldüğü gibi söz konusu yönetmelik 1 ve 2. grup kredileri değil; 3.,4. ve 5. grup kredileri donuk alacaklar veya sorunlu krediler olarak görmektedir.


[1] Garanti Eğitim, Sorunlu Krediler ve Risk Yönetimi, İstanbul: Garanti Eğitim Yayınları, 2008, s.19.
[2] 1 Kasım 2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete, Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar için Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, m.4.
[3] 1 Kasım 2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete, Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar için Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, m.5.

İşletmenin Nitel Verileri Üzerinden Yapılan Analiz

İşletmenin sadece mali verileri üzerinden yapılan analiz yeterli değildir. Bunun yanında nitel verileri ile de bir değerlendirmeye ihtiyaç bulunmaktadır. Erken uyarı siyali olarak yorumlanabilecek nitel veriler de aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
  • İşletmenin bağlı bulunduğu sektör hakkında elde edilen bilgiler
  • İşletmenin ortakları hakkında elde edilen bilgiler
  • İşletmenin faaliyetleri hakkında elde edilen bilgiler
  • İşletmenin diğer bankalardaki durumu ile ilgili bilgiler
Bunlar ile ilgili detay bilgi aşağıda verilmeye çalışılmıştır.

Sektör Hakkında Bilgiler

İşletmenin içinde bulunduğu sektör hakkında çeşitli bilgi kaynaklarından bilgi edinilebilir. İnternet, gazeteler, ihaleler, dergiler vb. kaynaklardan ulaşılabilecek bilgiler ile işletmenin içinde yer aldığı sektör hakkında değerlendirmeler yapılabilir. Bu değerlendirmeler bankaların istihbarat veya ekonomik araştırmalar departmanları tarafından hazırlanan raporlar doğrultusunda yapılabilmektedir.

Buna bir örnek vermek gerekirse dünyada demir fiyatlarının arttığını öğrenen bir banka demir işi yapan veya demir ithalatı yapan müşterilerinin bir listesini alıp faaliyetlerini yakından izlemeye alabilir. Bunun sebebi, demir fiyatlarının yükselmesi sebebiyle ilgili müşterilerin maliyet baskısı altına girmeleri ve bu sebeple bankalara olan borçlarını ödemelerinde sıkıntıya düşmeleri beklenebilir. Müşteri ne kadar iyi niyetli bile olsa eğer faaliyetlerinden nakit sağlayamıyorsa bankaya olan borçlarını ödemesi de gecikebilecektir.

Ortaklar Hakkında Bilgiler

Ülkemizde bir çok işletme genellikle sahiplerinin kontrolünde bir aile şirketi şeklinde çalışmaktadır. Aile şirketi, yönetim kademelerinin önemli bir bölümü aile üyelerince doldurulan, kararların alınmasında büyük ölçüde aile üyelerinin etkili olduğu ve en az iki neslin temsil edildiği şirket türüdür. Her ne kadar bir şirket türü olsa da, aile şirketlerinin diğer şirket türlerinden ayırt edilmesini sağlayan ve karakterize eden bazı özellikler mevcuttur. Bunlardan bir kaçı aşağıda gösterilmektedir:[1]
  • Genellikle aileden en az iki nesil şirket yönetimi ile ilgilenir. Anne/baba-çocuk ortaklıkları, kardeş ortaklıkları, kuzen ortaklıkları bulunan şirketleridir.
  • İşletme politikası çoğunlukla aile çıkarları ile uyumludur.
  • Genellikle aile varlığının ve bütünlüğünün korunması amacıyla kurulan aile şirketleri, aile değerleri ve inançlarından etkilenir.
İşte bu özelliklerin yoğun şekilde hissedildiği ve ülkemizde büyük çoğunluğu oluşturan aile şirketleri ortaklarının davranışlarından veya durumlarından ciddi şekilde etkilenmektedir. Örneğin, kurucusu ve yönetim kurulu başkanı AB adlı şahıs olan işletmede, AB adlı şahsın vefat etmesi, önemli bir hastalığa yakalanması, eşiyle evliliğinde problem yaşamaya başlaması, gece klüplerinde veya kumarhanelerde görüntülenmesi, gereksiz ve fazla harcamalar yaptığı bilgilerinin edinilmesi gibi durumlardan dolayı işletme sahibinin söz konusu krediyi ödemede sıkıntı çekebileceği düşünülebilir. Söz konusu bilgiler de yine gazete veya magazin sayfalarından, televizyon programlarından vb. elde edilebilir.

Bunun dışında işletme ortaklarının bankaca arandığı halde telefonlara cevap vermemesi, randevu talep etmemesi, sürekli bahaneler ile bankalarca talep edilen görüşmelerin ertelenmesi,  vb. herhangi bir kredinin ileride sıkıntıya düşebileceği konusunda erken uyarı sinyali vermektedir.

Normal şartlarda işletmelerin kendi faaliyet konuları ile ilgilenmeleri çok fazla iş kolunda çok sayıda iş yapmamaları gerekmektedir. Bunun aksi şekilde işe yapan veya kısa dönemli olarak tatlı karlar peşinde koşan işletmelerin söz konusu işleri başaramamaları durumunda asıl iş kolunda da sıkıntıya düşebilecekleri bilinmelidir.

Örneğin işletme inşaat işleri ile ilgilenirken aynı zamanda yeterli tecribesi olmadan turizm işine de kalkışırsa bu durumda işletmenin mevcut faaliyetlinden kazandığı nakitlerin turizm işinde kullanılması gündeme gelecektir. Böylece işletme asıl faaliyet kolundaki yatırımlarını erteleyecek ve belki de bankalara olan borçlarını geciktirecektir.

Bunun yanında şirketlerin ana iştigallerinin dışında faiz ve kambiyo gelirinden kar etmeleri de ekonomik anlamda iyi bir şey değildir. Şirketler, aslen iştigal alanlarından gelir elde etmek için kurulmuşlardır. Şayet bunun dışında daha iyi kar elde ediyorlarsa, mevcut alanlarını bırakıp kar elde edilen alanda çalışmaları daha tutarlıdır. Özellikle sanayi ve imalat şirketlerinin üretimden değil de, aktiflerinde bulunan ve üretim için kullandıkları borç ya da varlıklarından kar eder hale gelmişlerse, hem o ülkede ekonomi alanında hem de işletme bünyesinde işler iyi gitmiyor demektir.

İşletme faaliyetlerini tanıtabilmek için uygun olmayan bir ortamda reklam faaliyetine girmişse de bu işletmenin satışlarında ciddi bir azalmanın ve hatta işletmenin kar elde edebilmek için son şansını kullanıyor olması anlamına gelebilir.

Diğer yandan işletmenin faaliyetlerinde bir değişme olmasa da muhasebe ve bilgi işlem sistemlerinin sık sık değiştiriliyor oluşu,[2] iş gücü dönüşüm oranının yüksek oluşu, çalışanların yerlerinin sürekli değiştiriliyor oluşu, performans sistemlerinin yeterince işlememesi, sektöre göre az ücret vermesi, plansız ve yüksek yatırımlara girilmesi, çözüldüğü ileri sürülen bir problemin tekrar etmesi vb. bir firmanın faaliyetleri dolayısı ile kredilerinde sıkıntıya düşebilecek olması anlamına gelmektedir.

Diğer Bankalardaki Durum Hakkında Bilgiler

İşletmelerin faaliyetleri hakkında genel bilgi kaynaklarından bilgi alınabileceği gibi diğer bankaalrdaki faaliyetleri ve son durumu hakkında da bilgiler alınabilecektir. Bunun diğer bir adı da istihbarattır.

İstihbaratın sözlük anlamı; haber, bilgi toplamak, araştırmak, soruşturma yapmak şeklinde belirtilmektedir. Bankacılıkta ise istihbarat; kredi isteğinde bulunan veya müşteri olabilecek firmaların ticari, mali, şahsi durumu ile borç ödeme gücünü belirlemek amacıyla çeşitli ve inanılır kaynaklardan bilgi toplama ve bu bilgileri belirli bir sistem dahilinde değerlendirme işlemidir.[3]

Müşterinin kredi talebi olduğunda, müşteri ile ilk kez çalışılıyorsa müşteri hakkında bilgi toplanmaktadır. Müşterinin iş konusu, ortakları, sermaye yapısı, yönetimde etkin olan ortak, yönetim kadrosu, başka bankalarla ilişkileri, mevcut kredi limit ve riskleri, geciken ödemeleri vb. konularda edinilen bilgiler ve ön istihbarat denilen bu süreç, firmanın bankanın kredilendirme ön koşullarına uyup uymadığının tespiti için yapılmaktadır.

İstihbaratın amacı; müşterilerin veya müşteri olabilecek firmaların hukuki, mali ve ahlaki durumlarını, iş yeterliliği ve girişimciliğini, sektörün ve ekonominin genel durumu çerçevesinde değişik ve inanılır kaynaklardan saptamak ve izlemektir.[4]

Görüldüğü gibi istihbarat oldukça önemli ve bankalar için vazgeçilmez bir araçtır. Fakat buralarda dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır. Bankacılık kanununda geçen “bankaların ortakları, yönetim kurulu üyeleri, mensupları, bunlar adına hareket eden kişiler ile görevlileri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya müşterilerine ait sırları, bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar[5] hükmü ile müşterilerin sırlarının korunmasına önem verilmiştir. Fakat bu maddenin devamında geçen “kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların destek hizmeti kuruluşları ile aralarında akdedecekleri yazılı sözleşmeler çerçevesinde bu kuruluşların müşterilerinin risk durumlarının izlenmesi, değerlendirilmesi, kontrolü ve müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi nedeniyle yapılacak bilgi ve belge alışverişi ile hizmet temini ve ayrıca kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların kendi aralarında doğrudan doğruya veya en az beş banka tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapacakları her türlü bilgi ve belge alışverişi bu hükmün dışındadır[6] denmektedir. Böylece istihbaratın yolu açılmaktadır.


[1] KobiFinans, “Aile Şirketi Nedir? Temel Özellikleri Nelerdir?”,  http://www.kobifinans.com.tr/tr/bilgi_merkezi/020603/483
[2] Garanti Eğitim, Sorunlu Krediler ve Risk Yönetimi, İstanbul: Garanti Eğitim Yayınları, 2008, s.19.
[3] Mehmet Burak Yalkın, “Basel II Kapsamında Şirket Derecelendirme ve Bankaların Mali Tahlil İstihbarat Birimleri Açısından Değerlendirilmesi”,  Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi EBE, 2007, s.96.
[4] Yalkın, a.g.e., s.96.
[5] 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu, m.73.
[6] 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu, m.73.