26 Ağustos 2015 Çarşamba

Y Kuşağı ve Türkiyedeki Durumu

Y nesli, 1980-1999 arası doğan 25 milyonu aşkın bir kitledir. Y neslinin en yaşlısı 35, en genci 16 yaşındadır. Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği nesil özelliğini taşır. Türkiye’de Y Kuşağı’nın %80’i kentlerde yaşıyor, 10 milyonu evli ve ağırlıklı olarak 25 yaş sonrası evlenmeyi tercih ediyorlar. Bu kuşağın aileleri çocuklarına çok düşkünler. Onların istekleri söz konusu olduğunda çok çabuk onların seviyelerine inebiliyor, sorunlarını halledebiliyorlar.
Rahatlarına düşkünler fakat çekingen değiller,
Emir almaktan hoşlanmıyor ve otoriteyi sevmiyorlar,
Hemen sorumluluk alıp, sonucunu görmek istiyorlar,
Aynı anda birden fazla iş yapmak istiyorlar,
Teknolojiye büyük oranda hakim ve hızlı öğreniyorlar,
Toplumun en çok tasarruf yapan kitlesi,
Gruplaşma ve akranlarına kendini kabul ettirme önemli olduğundan, sosyal gruplara katılıyor ve birlikte hareket ediyorlar.
Önceliği, %86’lık bir oranla ev sahibi olmak,
%86’sı iş yerinde güçlü bir unvana sahip olmak istiyor.
Sosyal medyayı etkin kullanıyorlar ve görüşlerini rahatlıkla dile getiriyorlar.

Y Kuşağı Neden Sosyal Medya Pazarlamasında Bu Kadar Etkili

Y kuşağını sosyal medya pazarlamasında hakim kılan en önemli özellikleri; ürün ya da hizmet satın alırken tavsiyeyi önemsemeleri ve deneyimledikleri ürün ya da hizmetler hakkında yorum yaparak şikayet ya da memnuniyetlerini belirtmeyi sevmeleridir. Tabi, tüm bunlar için sosyal medyayı aktif olarak kullanmaları en büyük etken. Massachusetts Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre;
%84’lük oran ile Facebook kullanıcıları, markaları yalnızca desteğini göstermek amacıyla takip ediyor.
%85’lik oran ile Twitter kullanıcıları, markaları kupon ve indirimlerden yararlanmak amacıyla takip ediyor.
Diğer nedenler ise; arkadaşı tarafından tavsiye edilmiş olması, markanın gün içindeki paylaşımlarını görmek ya da markanın ürün ya da hizmeti ile ilgili deneyimledikleri olumlu bir olaya bağlı olarak markayı takip ediyor.

Y Kuşağı Markalardan Ne Bekliyor?
Sosyal medya, web siteleri, arama motorları, arkadaşların önerileri, aile ve ürün inceleme web siteleri, Y kuşağının satın alma davranışını etkileyen faktörlerin başında geliyor. Bu durum, müşteri memnuniyeti sağlamayı öncelik olarak gören firmaların, WOM (ağızdan ağıza pazarlama) etkisinden faydalanmayı sürdüreceklerini ortaya koyuyor.
Y kuşağı üyelerinin %50’si arkadaşlarının onaylamadığı bir ürün ya da hizmeti satın almayacaklarını belirtiyor. Kuşak, çevresindekilerin önerilerine kulak verirken aynı zamanda çevresinde bulunan diğer bireylerin de satın alma davranışlarını etkiliyor.
Güvenilirliğe ve şeffaflığa önem veren Y kuşağı tüketicileri, teknoloji ve bilgiye oldukça hâkim olmaları dolayısıyla sürekli sorguluyor ve araştırıyor.
Y kuşağının %95’i düzenli olarak akıllı telefon kullanıyor ve internette diğer kuşaklardan çok daha fazla zaman harcıyor. Y kuşağının internet popülasyonu içindeki oranı %55’in üzerinde. Bu oranlar, mobil web sayfası ve mobil aplikasyonlara sahip olan şirketlerin ve markaların rekabette öne çıkacağını gösteriyor.
Y kuşağı, deneyimledikleri ürün ya da hizmetler hakkında yorum yaparak şikâyet ya da memnuniyetlerini belirtmeyi seviyor.
Y kuşağı e-posta ve SMS ile iletişim kurmayı yüz yüze görüşmeye tercih ediyor. Dolayısıyla, kişiye özel iletiler gönderen markalar müşteri bağımlılığı yaratacak.
Fikirlerine değer verildiğini görmek Y kuşağının kalbini kazanmakta büyük önem taşıyor.
Y kuşağı, herhangi bir markanın online özelliğinin bulunmamasını büyük eksiklik olarak görüyor.
Özgür ve dâhil edildiğini hissettiren, çok yönlü, basit, net, kolay anlaşılır, dürüst, şeffaf, samimi ve faydacı yaklaşımlar, Y kuşağına dokunan noktalar arasında öne çıkıyor.

Dünyada İş Gücü Payları

Türkiye’nin Yaratıcı Geleceği / Y Kuşağı adlı rapora göre, dünyada Y kuşağı, 2030 yılında işgücü içerisindeki en büyük paya sahip olacak. 2010 yılında Y kuşağının çalışan 463 milyonluk nüfus içerisindeki payı %22,5 olarak gerçekleşti. Yani 4 çalışandan 1’i Y kuşağı mensubu. 2030 yılına gelindiğinde iş gücündeki Y kuşağı sayısı 107,2 milyona ulaşacak. Bu iş gücünün %28’inin Y kuşağı olması demek.

Hazırlayan: Ela Erkan



20 Ağustos 2015 Perşembe

Yönetici Körlüğü


Herkese tekrar merhaba,
Bugüne kadar gençlere tavsiye niteliğinde bazı yazılar yazmıştım. Oysa sadece tavsiyeye ihtiyacı olan sadece gençler miydi? Biz yöneticilerin acaba hiç hataları yok muydu? Elbette yöneticilerin de içinde bulundukları şartlar nedeniyle bazı hatalar yapma ihtimalleri oldukça yüksektir. Bu hatalardan bir tanesi de yönetici körlüğü diye tabir ettiğimiz bir durumdur.

Peki nedir bu yönetici körlüğü? Yöneticiler zaman geçtikçe ve kendine bağlı çalışanlar arttıkça çalışanları ile yeterince ilgilenememeye ve onların gelişimlerini yeterince izleyememeye başlamaktadırlar. Bu durumda yöneticiler çalışanlarının sanki kendilerini hiç geliştirmediklerini düşünerek bundan yıllar önce yaptıkları hataları bugün bile halen onların karşısına koyabilmektedirler. Bu durumda aslında kendileri ile çelişmektedirler. Çünkü hem çalışanlarının sürekli gelişim sergilemesini istemekte hem de bunun başarılıp başarılmadığını çoğu kez izlememektedirler. O zaman çalışan da şu açmaza girmektedir. Ben yeterince gelişim sergileyemiyor muyum? Bu durumda hata mı yapıyorum? Ya da daha kötüsü, ben kendimi geliştiriyorum ama yöneticim bunu fark etmiyor o zaman neden uğraşıyorum?
Biz yöneticiler çalışanlarımıza eğitimler aldırıyoruz. Bu eğitimler onların yeteneklerini ve bilgi seviyelerini geliştirmektedir. Fakat biz bunları fark edemiyorsak ve onları bu konuda yeterince geri bildirim ile besleyemiyorsak o zaman bu eğitimler zaman kaybından başka bir şey olmuyor. Oysa her eğitim yaptığımız işten verdiğimiz bir ödün olarak hanemize yazılıyor.

Kısacası, yöneticiler olarak çalışanlarımızın gelişimlerini gözlemlemeliyiz. Onlar hakkında 5 sene önce ne düşünüyorsak aynı konuları aynı gerekçeler ile karşılarına koymamalıyız. Tabii ki çalışan kendini geliştirmedi ise o başka. Yaptğımız yetkinlik değerlendirmeleri bir önceki dönemin yetkinlik değerlendirmeleri ile birebir aynı olmamalı, çalışanlarımızı farklı açılardan değerlendirmeye başlamalıyız. Eğer çalışanlarımıza eğitimler aldırıyorsak bunun sonuçlarını gözlemlemeliyiz. Bu sonuçları insan kaynakları ile de zaman zaman paylaşmalıyız. Çünkü bizim eksenimizde yaşanan bir yönetici körlüğü çalışanımızın sadece bizim tarafımızdan eksik değerlendirilmesine sebep olur, oysa insan kaynaklarında yer alan bir körlük o çalışanın tüm kurum için bu çalışanın eksik değerlendirilmesine sebep olur.

Yararlı olmuş olması dileğiyle…

16 Ağustos 2015 Pazar

Mobil bankacılık müşterilerinin beklentileri

Özellikle mobil bankacılık için bankacılık işlemleri ve alışverişler ile ilgili kullanıcıların beklentilerinin tam olarak ne olduğunun saptanması çok önemli bir konudur. İngiliz ve Amerikan mobil kullanıcılar ile yapılan araştırma sonuçları aşağıda başlıklar halinde yer almaktadır.

Bana Özel Olmalı

Mobil bankacılık kullanıcıları kendilerine özel uyarı sistemi ile kendi finansal pozisyonlarının devamlılığının sağlanmasını talep diyorlar. Bir tool aracılığı ile kendi yatırım anlayışına göre yatırım uyarıları alarak, esnek bir biçimde finansal pozisyonları değiştirebilmeyi istiyorlar.


Beni Yönlendir
Kullanıcılar parayı nasıl yönetmeleri konusunda mobil bankacılık uygulamalarının kendilerini yönetmesini istiyorlar. Yakın zamanda gelebilecek bir ekonomik kriz varsa mesela önceden daha az harcama yapılması veya tasarruf yapılması şeklinde bir yönlendirme bekliyor. Ya da geçmiş dönemdekine göre ortalamanın üstünde bir hesaptan para çıkışı olduğu takdirde, nerelere nasıl yatırım yapılacağı konusunda yönlendirmeler yapılmasını istiyor.


Sorunumu Hemen Çöz
Mobil bankacılık müşterileri tek bir click ile sorununu ilgili birimlere iletebilmek ve aynı kanaldan sorununu en kısa zamanda çözülmesini talep ediyor. Telefon ya da internet bankacılığından daha kısa ve basit şekilde sorununu iletebilmek istiyor.

Sıkı Güvenlik ama Basit Kullanım

Mobil üzerinden yapılan bankacılık işlemlerimde kullanıcıların en büyük beklentisi kesinlikle bir güvenlik zaafının olmaması ve bu yüzden sıkıntı yaşanmaması. Bu konuda mobil bankacılık tarafından bütün güvenliklerin alınması ve yaşanabilecek bir güvenlik zafiyetinde bütün sorumluluğun karşı tarafa ait olmasını istiyor. Bu güvenliğin bir parçası olan kişiyi doğrulama yöntemlerinin de ayrıca kullanıcıyı çok zorlamayacak ve uğraştırmayacak bir şekilde tasarlanması talep ediliyor.


Daha Çabuk Harcama
Mobil bankacılık uygulaması kullanıcıları aynı zamanda artık cüzdan taşımak istemiyor. Bu uygulamanın içinden kayıtlı kredi ve debit kartları ile harcama yapabilmek istiyorlar.

Hazırlayan: Ela Erkan

Sosyal Medya'nın Gücü Adlı Kitabın Özeti

Fuat Altunbaş tarafından yazılan Sosyal Medya’nın Gücü adlı kitabın genel olarak nelerden bahsettiğini burada anlatmaya çalışacağız. Elbette kitabı almanızı tavsiye ederiz. Bu kitap sosyal medyanın kamu sektöründe kullanımı ile ilgili bilgiler sunmasının yan sıra polis teşkilatlarının da sosyal medyayı hangi amaçlarla kullandıkları, bu platformları nasıl yönettikleri ve bu platformları kullanırken karşılaştıkları zorlukları ortaya çıkarmaktadır. Örneğin; Denton Polis Teşkilatı 2012 yılında en çok arananları Facebook sayfası üzerinden yayınlamaya başlamış ve kısa zamanda takipçilerinin verdiği bilgilerle birçok şahsı yakalamıştır.

Kamu kurumları; toplumla daha iyi iletişim kurmak, şeffaflığı artırmak ve erişebilirliği kolaylaştırmak için sosyal medya araçlarını kullanmaya başlamışlardır. Buna en güzel, 15 Haziran 2011 tarihinde Kanada’da Vancouver Canucks ile Boston Bruins takımları arasında oynanan buz hokeyi final maçında çıkan olaylar örnek gösterilebilir. 150 bin kişi final maçını seyretmek için şehir merkezinde toplanmıştır. Olaylardan önce ve olaylar esnasında polis Twitter, Facebook, Flicker gibi sosyal medya platformlarını da kullanmışlardır. Çevreye ve insanlara zarar verilmemesi hususunda bilgilendirici mesajlar atılmıştır. Şiddet olayları başladıktan sonra polis; “Etrafınızda suç işleyenlerin fotoğraflarını çektiyseniz, lütfen onları muhafaza edin. İlerleyen zamanlarda bu örüntüleri sizden isteyeceğiz. Teşekkürler.” şeklinde mesaj göndermiştir. Polise vatandaşlardan, 4,500 bilgilendirme e-maili, 1,500 saatlik video görüntüsü ve 15,000 adet resim görüntüsü gönderilmiştir. Gönderilen fotoğraflar ve videolar tasnif edilerek internet sitesine konulmuştur. Bu sayede şüphelilerden birisini tanıyan bir kişi resmin üstüne tıklayarak kişi ile ilgili bilgilerin sorulduğu bir form doldurmaktadır. Bu veriler sayesinde onlarca şüpheli yakalanmıştır. Polisin anlattıklarına baktığımızda;

“Birçok insan sosyal medyanın gücünün farkında olmadığından dolayı polisin sosyal medyayı kullanmasının da önemini anlamamaktadır. Bizim 1.000 takipçimiz olsa bile eğer takipçilerimizden birinin 10.000 takipçisi varsa bizim paylaşımımız bir anda en az 11.000 insana ulaşıyor. İşte sosyal medyanın gücüde buradan geliyor.”

“150 memurla veya 10 tane dedektifle suçları aydınlatmaya çalışmak yerine, Facebook’taki binlerce takipçinizle bunu yapabilirsiniz. Yani, dedektiflerin veya polis yöneticilerinin dışarıda binlerce gözün olayların aydınlatılmasına yardımcı olabileceğinin farkında olmaları gerekmektedir.”

Türk Polis Teşkilatı da bu medyayı etkin şekilde kullanmaya çalışmaktadır. Sosyal medya platformları özellikle Facebook ve Twitter, Türk halkı tarafından etkili olarak kullanılmakta buna paralel olarak da kamu kurumları ve teşebbüslerde bu platformları vatandaşa daha iyi hizmet sunmak için yeni teknolojiden faydalanmaktadır. Türk Polis teşkilatı da yaklaşık iki senedir bu platformları kullanmaktadır. İl emniyet müdürlükleri resmi Facebook ve Twitter hesapları açarak daha geniş kitlelere ulaşmaktadır. Türk Polis Teşkilatı sosyal medyayı dünyadaki örnekleri gibi çok amaçlı değil sadece halkı bilgilendirme amaçlı kullanmaktadırlar. Bunun üç önemli sebebi vardır:

1. Yasal düzenlemeler, 

2.Moderatörlerin eğitimsiz olması, 

3. Üst kademe yöneticilerinin sosyal medya kullanımından habersiz olması.

Yapılacak yasal düzenlemelerle beraber örnek uygulamalarla emniyet teşkilatında sosyal medya kullanımı artacak, suçla mücadeleden toplumsal olaylara, trafikten halkı bilgilendirmeye geniş bir yelpazede kullanılacaktır.
Hazırlayan: Ela Erkan

Hashtag Kullanımı ve Sosyal Medya Pazarlaması

“#” sembolünün istediğimiz kelime ya da kelime öbeklerinin başına bitişik yazılarak konmasıyla oluşturulmaktadır. Twitter’da sevdiğimiz ya da ilgimizi çeken bir konuyu duyurmak istediğimizde ya da instagram’da paylaştığımız bir fotoğrafın beğeni sayısının yalnızca kendi arkadaş listemizle sınırlı kalmamasını istediğimiz durumlarda da hashtag kullanılır.

Sosyal medya pazarlamasında hashtag kullanımı içinde bazı önemli noktalara dikkat etmek gerekiyor.

1. Doğru Kelime Seçimi: Anahtar ve aranabilir bir kelime olması gerekmektedir. (#banka #alışveriş v.b.)

2. Kullandığınız Kelimeleri Test Edin: Hashtag geri dönüşlerinize göre en çok bulunabilen kelimeleri ve en çok aranan kelimeleri tercih edin.

3. Abartmayın: Birden fazla hashtag kullanabilirsiniz tabi ama kelime sayısını çok fazla kullanmamaya özen gösterin. Takipçileriniz uzun uzadıya bir hashtag görmek istemeyecektir. Ancak hashtag’leriniz uzun ve farklı kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşuyorsa, kelimelerin baş harflerini büyük yaparak okunabilirliğini artırabilirsiniz. (#GittiGidiyorAlışveriş)

4. RT’ler İçin Boşluk Ayırın: Twitter’da 140 karakterlik bir kullanım alanı vardır. Dolayısıyla retweet gibi etkileşimler için mesajlarınızda özellikle en azında 14-15 civarı karakteri boş bırakmanız verimli olacaktır. Bu alan genellikle RT yapan kullanıcının kullanıcı adı için geçerli olacaktır.

5. Marka Bağımlılığı Oluşturun: Doğru belirlenmiş ve doğru kullanılmış hashtag sizin markanızın popüler kelimesi olabilir. Belirleyeceğiniz hashtagler üzerinde gerçekten çalışın. Hashtagleri sadece mesajınızın altına değil, takipçilerinize cevap verirken de kullanmaya özen gösterin.

Twitter, Instagram, Facebook gibi sosyal ağların dışında ayrıca billboardlarda, televizyon ekranlarında ya da ürün paketlerinin üzerinde hashtag’ler ile karşılaşıyoruz. Hal böyle olunca markaların pazarlama projelerinde doğru hashtag’leri bulmak ve kullanmak da önem kazanıyor. Hashtag kullanımında yolun başında olan markalar için ilgili hashtag’lerin kolayca bulunmasını sağlayan Hastagify, erişimi arttırmak için güzel bir programdır.

Hashtagify aracını kullanmak için web sitesine girip ilgilendiğiniz anahtar kelime ile arama yapıyorsunuz. Ardından aradığınız kelime kırmızı daire içinde karşınıza çıkıyor, kelimenin çevresinde konu ile ilgili diğer hashtag’ler bulunuyor ve aradaki bağlantı güçlendiğinde çizgiler koyulaşıyor.

Hashtagify ile ayrıca hashtag analizi de yapılabiliyor. Kelimenin popülerlik yüzdesi ölçümlenebiliyor ve bilgiler popülarite, korelasyon, haftalık ve aylık trendlere göre sıralanabiliyor. Uygulamada bir kelime ile ilgili arama yapanın başka hangi kelimelerle arama yaptığı bilgisine de ulaşabiliyorsunuz.

Hashtaglerin SEO’ya olan etkisine baktığımızda da şunları görürüz. Öncelikle SEO’nun temel amacı, kullanıcıları aranan kelime ve kelime öbekleriyle ilgili en kaliteli ve en doğru içeriğe ulaştırmaktır. Dolayısıyla SEO ile hashtag kavramları arasında bir bağlantı söz konusudur. Genel olarak baktığımızda hashtag’ler, içeriklerinizin sosyal ağlar üzerinden yayılmasında ve trafik çekmenizde çok önemli bir etkendir.

Hashtag’ler sayesinde paylaşılan içerikler daha fazla kişiye ulaşıyor, bu da dolaylı olarak daha fazla görünürlük kazandırıyor. Özellikle twitter üzerinde trend olan hashtag’leri kullanarak üretilen içerikler diğer kişiler tarafında RT edildikçe içeriğinizde bağlantı olarak yer alan sitenin/sayfanın sosyal SEO değeri de artmış oluyor.

Hazırlayan: Ela Erkan