kredi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kredi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Aralık 2014 Pazartesi

KOSGEB kredileri incelemesi

KOSGEB, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme İdaresi Başkanlığı, ülkemizdeki KOBİ’lerin daha fazla rekabet etmesi ve KOBİ’lerin ihracat, Ar-Ge, kurumsallaşma gibi konularda kapasitelerinin artırılması amacıyla kurulmuş bir kurumdur. Ülkemizdeki KOBİ’lerin uluslararası ticarette pazar payı sahibi olmasını hedefleyen, KOBİ ve girişimcilik politikalarının belirlenmesinde etkin, girişimcilik kültürünü yaygınlaştırmaya yönelik nitelikli hizmet ve destekler sunarak, KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal kalkınmadaki paylarını artırmak kuruluş ilkeleri arasındadır. Tüzel kişiliğe haiz olan KOSGEB, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlıdır.




KOBİ’lerin desteklerden istifade edebilmesi için kanuni KOBİ tanımını sağlıyor olması ve KOSGEB veri tabanına kaydolması gerekmektedir. KOSGEB kendi veri tabanında kayıtlı işletmelerin birden fazla projesini inceleyip onaylayabilir. İşletme gerektiğinde birden fazla destek programına başvurup hak kazanabilir. Başvurusu kabul edilen girişimci için destek ödemeleri, işletmenin talep ettiği destek kapsamında, yapmış olduğu harcamalara ilişkin fatura, fatura yerine geçen belge tutarının ödendiğini gösterir banka dekontu, tahsilat makbuzu vb. belgeleri KOSGEB Hizmet Merkezine ibrazından sonra, esas tutar üzerinden işletmeye ödeme yapılır. 

 

Dokuz çeşit KOSGEB desteği mevcuttur;


KOBİ Proje Destek Programı

Tematik Proje Destek Programı

İşbirliği Güçbirliği Destek Programı

AR-GE, İnovasyon ve Endüstriyel Uygulama Destek Programı

Genel Destek Programı

Girişimcilik Destek Programı

Gelişen İşletmeler Piyasası Kobi Destek Programı

Kredi Faiz Desteği

Laboratuvar Hizmetleri



Banka olarak, Kredi Faiz Desteği ve ayrıca KOSGEBin finansman duyurusu olarak kamuya bildirdiği Eş Finansman Kredi Programı ile işletmelere finansman desteği verebiliriz. Diğer destek çeşitleri geri ödemesiz ya da kısmen geri ödemeli kısmen geri ödemesiz olduğu için kurum işletmelere kendi fon sağlamış oluyor ve projeler desteklenirken banka gibi aracı bir kuruma ihtiyaç hâsıl olmuyor.




Kredi Faiz Desteği: Kurum bu destek programı ile küçük ve orta ölçekli işletmelere uygun koşullarda finansal destek sağlayarak; işletmelerin üretim ve kalite standartlarını artırmalarını, finansman sorunlarının çözümünü, istihdam yaratmalarını, uluslararası düzeyde rekabet etmelerini hedefliyor. Destek, 2008 yılı Mayıs ayında Bakanlar Kurulu Kararı ile yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile Türkiyede faaliyette bulunan kamu bankaları, özel bankalar, katılım bankaları ile protokoller yapılmış ve KOBİ’lere kullandırılacak kredilerin faiz/kâr payı, komisyon vb. giderlerinin program türüne göre kısmen ya da tamamen karşılanması şeklinde sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. Bu destek, anapara riski bankaya ait olmak kaydıyla, yatırım, işletme sermayesi ve ihracata yönelik Türk Lirası veya döviz cinsinden nakdi ya da gayri nakdi kredilerin, faiz/kâr payı, komisyon gibi tutarlarının kısmen veya tamamının KOSGEB tarafından, diğer masrafların (Vergi yükümlülükleri, dosya masrafları vb.) işletme tarafından karşılanması suretiyle yürütülür. Belirli dönemlerde açılan bu destek için her seferinde bankalara duyuru gelmekte ve katılmak isteyen bankalar ihale usulü şeklinde kuruma belirledikleri kullandırım oranları bildirerek katılmaktadırlar. KOSGEB bu oranları inceledikten sonra bankalara geri dönüş yapar. Belirlenen oranlar üzerinden devam etmek isteyen bankalar kurum ile anlaşma imzalayarak süreci başlatırlar. Kurum, Kredi Faiz Desteğinin vadesini azami 48 ay, üst limitini de işletme başına 300.000 TL olarak belirlemiştir.




Eş Finansman Kredi Programı: Bu programın amacı; KOBİ Proje Destek, Tematik Proje Destek, İşbirliği-Güçbirliği Destek, AR-GE İnovasyon ve Endüstriyel Uygulama Destek, Girişimcilik Destek programlarına başvuran, başvurusu kurum tarafından kabul edilerek desteklenmesi hususu karara bağlanan işletmelerin, finansmana erişimlerini kolaylaştırmak ve projelerini iş planında belirtilen zamanda tamamlamalarına yardımcı olmaktır. Bu programa dâhil olmayı kabul etmiş banklara başvuran işletmelerin, imzalanan protokol gereğince, 2014 yılı Eylül-Aralık faiz/kâr payı oranı %1 olarak belirlenmiştir. Her dört aylık dönemlerde yeni oran, bankalar tarafından teklif alınarak belirlenir ve protokol imzalamış bankalar eğer katılmak istemezlerse o dönem için bu uygulamadan ayrı tutulabilir. Banka işletmelerden gelen talebin ne kadarına fon kullandırım yapacağına kendisi karar verir.

Hazırlayan: Yusuf Selim Alan

9 Nisan 2013 Salı

Ütopik bir Dünyada Bankacılık

Geçenlerde aklıma ilginç bir şey geldi. Saçma olabilir ama acaba dedim dünyada ve ülkemizde herkes olması gerektiği gibi dürüst, ahlaklı, sözüne sadık olsaydı herşey ve herkes istenildiği gibi planlı olabilseydi acaba biz bankalar ne konumda olurduk diye. Acaba böyle bir dünyada biz bankacılara ne kadar ihtiyaç olurdu? Bunları incelemek için bankacılık ürünlerini aklıma getirdim.

Bankacılık için en temel ürünler olarak görülen kredilerde değerlendirme mekanizması eskisi kadar etkin olmazdı. Değerlendirme yapmaya eskisi kadar gerek olmazdı çünkü hakikaten herkes ödeme niyeti ile bu krediyi alırdı. krediyi ödeyememe gibi bir durumda ise en temelde banka müşterisine zaten yardımcı olur ve krediyi ödeyeceğine dair inancı olduğundan müşteriye gereken vadeyi ve imkanı tanırdı.

Aslında kredi diye bir şey de eskisi kadar olmayabilirdi zira zaten bireyler veya insanlar toplu paraya eğer ihtiyaçları yoksa zaten aralarında vadelendirme yaparlar ve müşterilerin tamamı borcuna sadık olduğundan dolayı istenen vadede istenen şekilde taksitlerini hiç yorulmadan ve hatırlatmaya gerek olmadan tahsil ederlerdi.

Kredilere yakın bir ürün olarak kredi kartlarına ise belki hiç ihtiyaç olmazdı. zaten önemli bir kısmı tek çekim işlemler olarak gerçekleşen kredi kartlarında zaten bankalar ile komisyon veya bloke gün karşılığında çalışmakta olan üye iş yerleri hiç POS talep etmezler, müşteriden kredi kartı yerine sadece ödeme sözü alırlar ve zamanı geldiğinde bu bedeller onların hesaplarına yatardı. yani hem kredi kartı hem de POS a ihtiyaç olmayabilirdi.

Kredilerden konu açılmışken gayrinakdi kredilere de hiç gerek kalmazdı. Örneğin teminat mektupları gibi muhataba belli bir işin yapılmaması durumunda bankanın müşteri lehine belli bir miktara kadar ödeme yapmasını öngören garanti akitlerine ihtiyaç kalmazdı. Zaten insanlar veya işletmeler verdikleri sözü tutarlar ve mutlaka zamanı geldiğinde işlerini söz verdikleri gibi bitirirlerdi. Akreditiflere de yine ihtiyaç kalmazdı çünkü ihracat bedelleri ithalatçılardan zamanında ve eksiksiz olarak tahsil edilebilirdi.

Peki olayın pasif yapısı nasıl olurdu? Yani ortamda yukarıda belirtilen kredi veya kredi kartı kullanımları olmadıkça toplanan fonlar nasıl değerlendirilirdi? Toplanan fonlar ile neler yapılırdı? Bu fonlar toplanır ve akabinde muhtemelen kredi olarak kullandırılamayacağı için yeni iş imkanları için kar zarar ortaklığı benzeri yapılarda kullandırılabilirdi. O sebeple çok fazla fon toplamak da gerekli olmayabilirdi. Belki de insanların fonlarını toplamak için fon sahiplerinden çeşitli bedeller alınabilirdi. İnsanlar fazla mevduatlarını bankacılık piyasasına koyup bunları da cari/vadesiz hesaplarında tutarlardı. Bunn sebebi yukarıda belirtildiği gibi yaptıkları alışverişlerinde oluşan taksitlerini zamanında ödeyebilmek için bankacılık ödeme sistemlerini kullanma gereksinimleri olurdu.

Burada sanki tüm bankacılık ürünlerinde gerileme söz konusu gibi görünmüşken alternatif dağıtım kanallarında ise bir iyileşme olurdu. İnsanlar ödemelerini zamanında, planlı şekilde yapabilmeleri için her ana yanlarında banka şubeleri tutmak isteyebilirlerdi. Bu sebeple gelişmiş mobil bankacılık, internet şube vb yapılar mevcut olurdu. Bunların her birinin işlem bazında ve login başına maliyetleri olurdu çünkü bankaalrın para kazandıkları enstrümanlar çok azalmış olurdu.

Bankalar bugünkü gibi cadde ortasında içleri en yeni trendlere göre yapılandırılmış modern şubelerde hizmet vermek yerine küçük işletmeler ile anlaşıp bunlar üzerinden küçük mevduatları kabul edebilirlerdi. Ya da bunun yanında küçük şubelerde içinde 1-2 kişinin çalıştığı kat bankacılığı üniteleri haline gelebilirlerdi. Herkesin tartıştığı yüksek karlılıklar artık olmazdı.

Görüldüğü gibi bankalar tamamen farklı bir iş modeline sahip olurlardı. Belki de bu kadar eleştirilen organizasyonlar olmazlardı. O sebeple aslında bankaalrın bu kadar eleştirilmesinde biraz da kendimize pay biçmek gerekmez mi? 

2 Nisan 2013 Salı

Herfindahl endeksi ve Ülkemiz Bankacılık Sektörü Ürünlerine Uygulanması

Ülkemiz içinde bankacılık sektöründe rekabet gittikçe arttığına dair söylemler her zaman gündemde olmuştur. Bu sebeple hakikaten rekabetin bankacılık piyasasında bu kadar çetin olup olmadığının araştırılması önemli görünmektedir.

Ülkemizdeki rekabetin gelişimine bakıldığında aşağıdaki şekil karşımıza çıkmaktadır. 2010 yılı sonuna kadar alınan verilere ve Herfindahl endeksi olarak bilinen endekse göre çizilen şekilde temelde şu dikkate alınmaktadır. Piyasada mevcut olan tüm bankaların piyasa paylarının kareleri toplanmaktadır. Böylece ne kadar fazla ve birbirinden fazla pazar payı farkı olmayan kurum varsa o kadar 0’a, ne kadar az ve pazar payı yüksek kurum varsa 10.000’e yaklaşmaktadır.[1]

Görüldüğü gibi 2000 yılında banka sayısının oldukça fazla olması ve bunların da anlamlı pazar payları bulunması sebebiyle endeksin değeri düşüktür. Fakat ülkemizdeki banka sayısının azalması ile pazar payları ve bu endeksin değeri artmaya başlamıştır. Ürün grupları içinde de bu endekslerin gelişimine bakıldığında özellikle kredide ciddi bir rekabetin varlığından bahsedilebilir. Fakat kredi kartlarında piyasaya hakim birkaç bankanın varlığından dolayı bu endeksin değeri diğer ürün gruplarındaki değerlere göre daha fazla olmuştur.

           

Türkiye’deki Bankacılık Ürünlerinin Rekabet Durumu

(Kaynak: BDDK, Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2011, s.18-36)
 
Yukarıdaki veriler incelendiğinde rekabetin özellikle bazı bankacılık ürünlerinde oldukça yüksek olduğu fakat bunun her ürün için geçerli olduğu söylenememektedir.


[1] BIS, OTC Derivatives Market Activity, Second Half 2010, Basel, BIS, 2011, s.14.