Kıymetli okuyucularım merhaba,
Bugün sizlere son zamanlarda okuduğum yeni nesil motivasyon yöntemlerinin anlatıldığı Daniel Pink'in Drive kitabından bahsetmek istiyorum.
Kitap temelde motivasyonun zaman içindeki evriminden bahsediyor. Buna göre ilk motivasyon sistemi, Motivasyon 1.0 adı verilen ve insanların çağlar önce fiziksel ihtiyaçlarını gidermek için kullandıkları harekete geçme sistemidir. Daha sonraları insanlar ödül ve ceza ile motive olmaya başlamışlar ve buna Motivasyon 2.0 adı verilmiş. Fakat günümüzde her ikisi de büyük ölçüde geçerliliğini yitirerek yerlerini Motivasyon 3.0 denilen sisteme bırakmış. Buna göre Motivasyon 3.0 insanların ödül veya ceza ile değil bir işte ustalaşmaya çalışarak, belli bir amaç ekseninde, daha özerk bir ortamda yaptıkları çalışmalar ile sağlanabiliyor.
Ödül ve ceza hepimizin en temel motivasyon faktörleri olarak gördüğümüz önemli bileşenlerdir. Fakat yıllarca bilim adamlarının yaptığı çalışmalarda ödül ve ceza sistemlerinin sadece rutin işlerde veya kısa menzilli veya kısa sürecek projelerde bir ölçüde motivasyon sağladığı keşfedilirken daha uzun boyutlu projelerde ve özellikle yaratıcılık gerektiren beyin işlerinde bunun geçerli olmadığı görülmüştür. Hatta ödül ve cezanın insanları gayriahlaki işlere yönelttiği, içsel motivasyonu yok ettiği, performansı düşürdüğü, insanlarda ödüllere karşı bağımlılık oluşturduğu, yaratıcılığı törpülediği, kısa erimli düşünmeye sevk ettiği anlaşılmıştır.
Kitapta eğer ödül verecekseniz bunu bir şarta bağlamayın, sürpriz şekilde verin diyor. Bu şekilde hem çalışanı mutlu edersiniz hem de onun sürekli bir ödül beklentisinde olmasının önüne geçmiş olursunuz. Eğer sürpriz ödül vermeyecekseniz bunun yerine gösterilen çabayı samimi şekilde takdir edebilirsiniz.
Kitapta ayrıca yöneticilerin temelde iki tip insan olduğundan bahsediyor. Bunlar X ve Y tipi yöneticilerdir. Bunlardan X olanlar çalışanlarını kontrol etme isteği içindeyken ve ödül-ceza uygulamasını benimserlerken; Y tipi olanlar ise çalışanlarına daha fazla özerklik sağlamak istemektedir. Bunun bir yansıması olarak da çalışanlar X tipi veya I tipi olmaktadır. X tipi olanlar ödül ve ceza ile motive edilebilen, yaratıcılık noktasında bir istekleri olmayan insanlardır. I tipi ise içsel arzularla; özerklik, ustalaşma ve bir amaçla beslenirler.
Peki hep üzerinde durduğumuz Motivasyon 3.0'ın yapıtaşları özerklik, ustalaşma ve amaç nedir?
Özerklik çalışanların yaptıkları işte özerk bırakılması ve onların üzerindeki kontrolün kaldırılmasıdır. Personelin aslında kaytarmadığına yöneticilerin inanmasının sağlanmasıdır. Mesai saatlerinden ziyade yaptıkları işe yoğunlaşılması ve sonuçların iş yerinde oturmaktan daha fazla önemsenmesinin sağlanmasıdır. Hatta bunu Fedex günleri şeklinde uygulayan organizasyonların haftanın belli bir zamanını sadece üretmeye ayırdıkları ve çalışanlarını tamamen serbest bırakıp onların yaratıcılıklarına yatırım yaptıkları görülmüştür. Bunun bir yansıması olan %20 kuralıyla toplam mesainin sadece beşte birinde insanların serbest bırakılıp düşünmeleri ve yeni uygulamalar ortaya koymaları istenmiştir. Bu şekilde birçok önemli uygulama mesela gmail ortaya çıkmıştır.
Ustalaşma kavramı ise insanların işlerinde kendilerini geliştirmek için uzun, yorucu fakat sonuçları çok tatmin edici olan bir yolculuğa çıkmalarını öğütlüyor. Buna göre insanların yaptıkları işleri her gün aynı şekilde yapmaları onları geliştirmez ama her gün biraz daha farklı ve ne çok zor ne çok kolay işler ile mevcut yeteneklerini zamanla ustalaşma noktasında ilerletebilecekleri ifade ediyor. Bunun için de iş yapmayı zevk haline getirecek, zamanın nasıl aktığını hissettirmeyecek akış kavramına ihtiyaçları var. Bunun için de ayrıca işin oyun olarak görülmesi ve zevk alınarak yapılması gerekiyor. Hepimiz az çok bilgisayar oyunu oynamışızdır, nasıl da kendimizi kaptırıp bir akışa giriyorduk!
Son olarak da amaç kavramı vardır. İnsanların yaptıkları işin sadece hedef tutturmak değil bunun yanında daha yüce bir amaca hizmet ettiğini düşünmeleri veya bu tarz işlerle iştigal etmeleri gerektiğini vurgular. Örneğin bir mucit gece yarılarına kadar insanlara hizmet edecek bir icat üretip yüce bir amacı gerçekleştirmeyi istemektedir.
Bu ufak özette kitabı sizlere kısa şekilde anlatmak istedim. Kitabı alır ve okursanız eminim daha faydalı olacaktır. Umarım bu kısa özet de sizler için keyifli olmuştur.
motivasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
motivasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
14 Mart 2018 Çarşamba
Motivasyon 3.0; "Drive" Kitabının Özeti
Etiketler:
keyif,
motivasyon,
yeni nesil,
yeni nesil bankacılık
18 Nisan 2015 Cumartesi
İş Hayatının Altın Kurallarından Biri: Her Fenalıkta Bir Hayır Olabilir
Kıymetli okuyucular merhaba,
Bugün sizlere iş hayatımızda her zaman karşılaşabileceğimiz olaylara farklı
bir açıdan bakmanızı sağlamak için bir hikâye anlatmak istiyorum. Einstein’ı
hepimiz biliriz. Onu ünlü yapan teorisi olan Genel İzafiyet Teorisi’ni de en
azından duymuşluğumuz vardır diye düşünüyorum. Bunların konumuzla ne ilgisi
var, fizik üzerine bir yazı mı okuyacağım diye düşünmeyin lütfen. Biraz sabırla
aşağıdaki hikâyemi okuyacağınıza inanıyorum.
Einstein 1911'de Genel İzafiyet Kuramı üzerinde çalışmaya başladı. Kuramdaki
anahtar yaklaşım, bir ışık ışınının Güneş kenarından geçerken güneşin çekim
etkisiyle çok küçük miktarda ancak ölçülebilir düzeyde büküleceği şeklindeydi.
Ancak, artalandaki bir yıldızın tam güneş kenarından geçen ışığını gözlemek çok
zordur. Bir tam tutulma bu olanağı verebilirdi. Ay, güneş ışığını kapatarak
hemen arkadaki yıldızların görülmelerine, çekilecek fotoğraflardan
konumlarının ölçülebilmesine ve varsa bükülmenin gözlemlenmesine bir olanak sağlayacaktı.
Bu durumda bir güneş tutulması beklemekten başka bir şey kalmamıştı. O
tutulma da 1914 kışında Rusya’da gerçekleşecekti. Ekipmanlar hazırlanmış,
çalışmalar hızlandırılmış fakat beklenmedik bir olay olmuştu. 1.dünya savaşı
çıkmıştı. Buna rağmen gözlemevi kullanılmaya devam ediliyordu. Fakat tutulma
günü bir aksilik daha yaşanmış ve güneş kendini göstermemişti. Çünkü hava
bulutluydu. Bir de bunun üzerine Rus askerleri düşman gördükleri için gözlemevini basıp ekipmanlara el
koymuşlardı. Bunca yıl beklenen tutulma gerçeklemiş ama gözlemlenememişti. Ekip
tam anlamıyla yıkılmış, bazıları tutuklanmış ve bu Einstein için hakikaten
büyük bir yıkım olmuştu.
Uzun bir süre kendine gelemeyen Einstein sonunda kuram üzerinde biraz daha
fazla çalışmaya karar vermiş ve bir sonraki tutulmayı hedeflemeye başlamıştı. Çalışmaları
devam ederken oldukça ilginç bir şeyle karşılaştı. 1914’te kurduğu denklem
yanlıştı ve o gün gözlem gerçekleşseydi bunun yanlış olduğu ortaya çıkacak ve
büyük bir hayal kırıklığı oluşacaktı. Belki itibarı da zedelenecekti. Aslında o gün işlerin yolunda gitmemesi
Albert Einstein için ne de büyük bir şans olmuştu. Bunu o gün elbette
bilemiyordu ama sonradan bunu anlamıştı.
Einstein Genel İzafiyet Kuramını savaş yıllarında geliştirmiş ve yine savaş
yıllarında 1916’da yayınlamıştı. Daha sonra savaştan çıkılmıştı ve her alanda
toparlanma dönemine girilmişti. Araştırmaya katılan birçok milletten biri
olarak İngilizler de, Albert Einstein’ın Genel İzafiyet Kuramını ilk kez test
ederek doğrulamak (ya da yanlışlamak) amacıyla 29 Mayıs 1919 tutulması için
Brezilya’ya büyük bir araştırma gezisi düzenlemişlerdi.
Havanın bulut olma olasılığına karşın ekip iki ayrı bölgeye gönderilmişti.
Bu ekiplerden birisine ünlü İngiliz astrofizikçi Arthur Stanley Eddington
başkanlık ediyordu. Tutulma sırasında fotoğraflar çekildi, gözlemler yapıldı.
Sıra değerlendirmeye geldi. Tutulmadan sonra astronomlar fotoğrafların ölçümünü
yaptılar. Sonuç: Yıldız ışığındaki sapma tam Einstein’ın öngördüğü şekilde
çıkmıştı. Bu tutulma bir Alman fizikçi tarafından savaş yılları içinde
geliştirilen bir kuramın, İngiliz astronomları tarafından test edilerek
doğrulandığı tutulma olarak hatırlanacaktı. Einstein, birden adını tüm
gazetelerin baş sayfasını süslerken buldu. Tam anlamıyla bir gecede dünyanın en
ünlü bilim insanı oluvermişti.
Özetle bu yazıda bir gün dibe vurduğuna inanan bir adamın gayretiyle nasıl
ünlü bir fizikçiye dönüştüğünü anlatmaya çalıştım. Hepimizin bildiği gibi iş
hayatımızda başımıza her gün birçok şey geliyor. Bunların bir kısmı canımızı
sıkıyor, motivasyonumuzu bozuyor. Oysa bu o günkü ruh halimizle ve o günkü
bilgimizle kendimize yaşattığımız bir durumdur. Yarının ne getireceğini, bunun
bizim için bir hayır mı yoksa bir fenalık mı olduğunu anlayamıyoruz. Bu sebeple
yapmamız gereken negatif düşüncelere dalmadan denemeye, gayret etmeye devam
etmektir. Neyin hayır neyin şer olduğunu bilemeyiz. Her hayırda bir şer her
şerde de bir hayır olabilir.
Etiketler:
Einstein,
genel izafiyet,
motivasyon
15 Mart 2015 Pazar
Adam'ın Eşitlik Kuramı
Adams tarafından
geliştirilmiş olan eşitlik kuramı çalışanların kendilerini benzer pozisyonlarda
ve benzer şekilde işe katkıda bulunan (eşit çaba, eşit düzeyde eğitim vb.)
diğer çalışanlarla işin karşılığında elde ettikleri ödüller açısından
karşılaştırdıklarını, bu karşılaştırma sonucunda, eğer diğer çalışanlarla eşit
ödüller elde ettiklerine karar verirlerse işlerinden tatmin sağlayacaklarını,
eşit ödüller elde etmediklerine inanırlarsa da iş tatminsizliği yaşayacaklarını
öne sürmektedir.[1]
Eşitliğin
algılanması iki farklı şekilde olabilir:[2]
§
Birinci koşulda kişi, kendi konumuna benzer kişi
yada kişilerden daha az ödüllendirildiğini düşünebilir.
§
İkincisinde ise kendisinin karşılaştırdığı
kişilere göre daha fazla ödüllendirildiği kanaatine varabilir.
Her iki durumda
da iş tatminsizliği doğacaktır. Bu eşitsizlikleri aşağıdaki gibi oransal
şekilde ifade edebiliriz:[3]
Yukarıda
belirtilen oranlardaki pay ve payda kişinin algılarına göre değer almaktadır.
Kişi kendi oranını kendisi ile aynı düzeyde saydığı başkaları ile
karşılaştırmaktadır. Kişinin bu karşılaştırma sonucu algılayacağı her eşitsiz
durum kişinin bu eşitsizliği giderici davranışı ile sonuçlanacaktır.
Kişi bu yargılara giderken aşağıda belirtilen üç kategoride karşılaştırma yapabilir:[4]
§
Diğerleri:
Aynı örgütte benzer işleri olan diğer kişileri ve arkadaşları komşuları yada
meslektaşları içerir. Bireyler ağızdan, gazete ve dergilerden yönetici maaşları
yada yeni sendika sözleşmeleri gibi konularda bilgi edinirler ve kendi
ücretlerini diğerlerininkilerle karşılaştırırlar.
§
Sistem:
Örgütsel ücret politikalarını ve yönetmeliklerini, bu sistemin yönetimini göz
önüne alır. Örgüt düzeyindeki açık yada gizli ücret politikalarını içerir.
§
Kendisi:
Kişinin kendi girdi-çıktı oranlarını ifade eder. Bu kategori kişinin önceki
işleri yada aile bağlantıları gibi kriterlerden etkilenir.
Eşitsizliği
gidermek için kişi aşağıdaki davranışları gösterebilecektir:[5]
§
Sarf edilen gayretin değiştirilmesi (ücretinin
arttırılması veya azaltılması, daha az etkin çalışma)
§
Sonucun değiştirilmesi (daha yüksek ücret veya
ödül)
§
Gayret ve sonuç tanımlarının mantıki
tanımlarının değiştirilmesi
§
İşi terk etme
§
Başkalarının sarf ettiği gayreti azaltmaya
çalışma
§
Karşılaştırmanın dayandığı temel faktörleri
değiştirme
Bu teoriye göre
çalışanın elde ettiği ödüllerin ne kadar olduğu önem taşımamaktadır. Ödüllerin
miktarı ancak, kendine benzer pozisyonlarda bulunan diğerlerinin aldığı
ödüllerle kendi kazandığı ödülleri karşılaştırdığında önem kazanmaktadır.
Örneğin bir işletmede ürün müdürü olarak çalışan bir birey başka bir
işletmedeki ürün müdürünün kendisinden daha fazla aldığını öğrendiğinde iş
tatminsizliği yaşayacaktır.[6]
Etiketler:
adams,
iş tatmini,
motivasyon,
motivasyon teorileri,
motivation
Motivasyon Konusuna Herzberg Yaklaşımı ve Günümüz Dünyasına Uyarlanması
Motivasyon
konusunda A.Maslow’dan sonra adından en fazla söz edilen kişi Frederick A.
Herzberg’dir. Maslow’un motivasyon kuramında esas olan beş ihtiyaç basamağının
varlığı ve buna göre bir kişinin bu ihtiyaçlarını ne ölçüde tatmin ettiği veya
etmediği hususu önem taşımaktaydı. Bu kapsamda Herzberg ve arkadaşları tarafından
“Çift Faktör Teorisi” ya da “Motivasyon-Hijyen Teorisi” olarak bilinen yaklaşım
geliştirilmiştir. Bu kuramın varsayımlarına göre, iş yerinde kötümser olmaya
yol açan ve işten ayrılmaya sebep olan hijyen faktörleri ile işyerinde işçiyi
mutlu kılan, onun tatminini arttıran motivasyon faktörlerinin birbirlerinde
ayrılması gerekmektedir.[1] Herzberg’in
bu teoride bahsettiği iki faktör grubunu ele aldığımızda aşağıdaki şekilde
karşımıza çıktığını görebilmekteyiz: [2]
§
Motivasyonel
faktörler: Başarı, tanınma, takdir edilme, yapılan işin niteliği, yetki ve
sorumluluk sahibi olma, ilerleme ve yükselme imkanlarının olması vs.
motivasyonel faktörler arasında sayılabilir. Bu faktörlerin olması durumunda
bireylerin çalışma istek ve arzuları artar. Bu faktörlerin bulunmaması halinde
ise bireylerin çalışma arzu ve istekleri yavaşlayabilir.
§
Hijyen
faktörler: İşletme politikası ve yönetimi, çalışma koşulları, ücret düzeyi,
özel yaşamdaki mutluluk düzeyi, organizasyonda alt-üst arasındaki ilişkiler vs.
unsurlar “hijyen faktörler” olarak adlandırılır. Hijyen faktörler mevcut
olduğunda iş tatmini gerçekleşir ve bireyleri çalışmaya motive edebilir. Hijyen
faktörlerin negatif olması durumunda ise (örneğin, çalışma koşullarının çok iyi
olmaması, aile yaşamının çok düzenli olmaması) motivasyonel etki ortadan
kalkar. Herzberg’ e göre hijyen faktörler pozitif ise bu sadece çalışanlar
tarafından kabul görür, motive edici olabileceği gibi motive edici etki
göstermeyebilir.
![]() |
Hijyen ve Motivasyon Etmenleri |
Eren, Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi
, s. 511.
Herzberg’ in
yaptığı bu iki ayrımı yukarıdaki şekil üzerinde daha açık olarak görmek
mümkündür. Az önce değinildiği gibi, Herzberg’ in görüşlerine göre motivasyonel
faktörler bireyi mutlu kılan, işyerine bağlayan, çalışmaya özendiren ve tatmin
sağlayan unsurlardır. Hijyen faktörler ise bireyin işten ayrılmasına,
tatminsizliğe yol açabilecek unsurlar olarak görülebilir. Hijyen faktörlerin
motive edici özellikleri nisbeten daha azdır. Başka bir ifadeyle hijyen
faktörlerin bulunması bireyleri daha fazla çalışmaya sevketmek için yeterli
olmayabilir.
Herzberg ile
Maslow modelleri karşılaştırıldığında, Maslow’un insan gereksinimlerini önem
sıralamasına göre sıraladığını Herzberg’in ise bir işin gerçekleştirilmesinde
kişisel başarı ve kendisini kabul ettirme güdüsüne önem verdiğini görmekteyiz.
Maslow’a göre fiziksel gereksinimler içerisinde yer alan ekonomik gereksinimler
doyuma geçemez. Fakat Herzberg modeline göre ücretin yeri motivasyon faktörleri
arasında ancak altıncı sırada yer almaktadır.[3]
Maslow ile Herzberg Modellerinin
Karşılaştırması
Maslow Modeli
|
Herzberg Modeli
|
Kişisel bütünlük gereksinmesi
|
İşin kendisi
Başarma
Gelişme Olanakları
Sorumluluk
|
Saygınlık gereksinmesi
|
İlerleme
Tanınma
Statü
|
Sosyal gereksinmeler
|
Denetçiyle
Üstlerle
Astlarla karşılıklı ilişkiler
Teknik denetleme
|
Güvenlik gereksinimleri
|
İşletme politikası ve yönetim
İş güvenliği
Çalışma koşulları
|
Fizyolojik gereksinimler
|
Çalışma koşulları
Ücret
Kişisel yaşantı
|
Helzberg’in
modeli ile ilgili yapılan araştırmalarda işçilere çalıştıkları işyerlerindeki
kritik anlarla ilgili olarak sorulan soruları cevaplamaları istenmişti. Bunlar
işçileri işten bezdiren ve istifa etmeyi düşündüren kritik durumlar ile onları
mutlu eden, olağanüstü tatmin veren ve işletmeye bağlı durumlardır. Herzberg’in
metoduna uygun biçimde yapılan araştırmalar onun kuramını doğrulamaktadır.
Ancak bu yöntemden farklı bir biçimde yapılan araştırmalar onun modelini
doğrular nitelikte sonuçlar vermemektedir. Şu halde motive edici faktörlerin
karışık ve birbirine bağlı oluşları ve kolayca soyutlanmayışları ölçme ve
değerlendirme çalışmalarını güçleştirmektedir. Bu nedenle de değişik
araştırmalarda değişik sonuçlar ortaya konulabilmektedir.[4]
Etiketler:
çift faktör,
herzberg,
hijyen,
motivasyon,
motivasyon teorileri,
two factor theory
Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi; Motivasyonla Olan İlişkisi
Motivasyon konusunu
ilk inceleyen yönetim uzmanlarının başında Abraham H. Maslow gelmektedir. Brandize
Üniversitesi profesörlerinden olan Maslow, insan davranışlarını yönlendiren en
önemli etkenlerin gereksinmeler olduğunu savunarak motivasyon olgusunu
açıklamaya çalışmıştır. Maslow’un varsayımsal gereksinmeler hiyerarşisi
motivasyonu dinamik bir kavram olarak görmektedir. Bu kavram hem kişilik
değişkenlerini hem de toplumsal değişmeyi içermektedir.[1]
Maslow insan ihtiyaçları
ile ilgili olarak 1943 yılında yazdığı bir makalesinde insan ihtiyaçlarını beş
kategoriye ayırmıştır. Maslow, insan ihtiyaçlarını hiyerarşik olarak ele almış
ve en alttaki ihtiyaçların karşılanmasının ardından insanın bir üstteki
ihtiyaçlar kategorisine doğru yöneldiğini ifade etmiştir.
Yukarıdaki açıklamalarla
beraber özetlemek gerekirse, Maslow’un yaklaşımında göze çarpan iki temel
varsayım şu şekildedir:[2]
§
İhtiyaçlar davranışı doğurur, yönlendirir ve
sürmesini sağlar.
§
İhtiyaçlar hiyerarşik yapıdadır.
o
Alt seviyedeki ihtiyaç karşılanmadan, üst seviyedeki
ihtiyacın insanın davranışlarını etkilemesi düşünülemez.
o
Karşılanmış bir ihtiyaç davranışları
etkileyemez.
Bu yaklaşımın
yönetici açısından anlamı şudur: Eğer yönetici, personelin hangi ihtiyacını
tatmin etmek istediğini anlayabilirse, o ihtiyaçlarını tatmin edebileceği
ortamı yaratarak onların belirli yönde davranmalarını sağlayabilir.
Bu yaklaşımın
esas aldığı motivasyon sürecini aşağıdaki gibi göstermek mümkündür.[3]
![]() |
Motivasyon Süreci |
Maslow’ un
ihtiyaçlar hiyerarşisi şu şekilde oluşmaktadır:[4]
§
Fizyolojik
İhtiyaçlar: İnsanların doğuştan sahip oldukları ve arzu ettikleri temel
ihtiyaçlardır. Yemek, uyumak, hava teneffüs etmek vs. ihtiyaçlar bu kategori
için örnek olarak gösterilebilir.
§
Güvenlik İhtiyaçları:
İnsanlar, can ve mal varlıklarının korunmasını isterler. Aynı şekilde
insan, doğası gereği özgürlüğü ve mülkiyeti seven bir yaratıktır. Bu nedenle,
tüm insanlar baskıya ve zorlamaya karşı kendilerini korumak isterler. Bunların
dışında yaşlılık, hastalık, işsizlik vs. durumlara karşı da insan, geleceğinin
güvenlik içerisinde olmasını arzular.
§
Sevgi ve Aidiyet
İhtiyacı: Fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarından sonra insanın sosyal yönü
ağırlık taşıyan ihtiyaçları ortaya çıkar. Örneğin, sevme, sevilme, bir gruba
mensup olma, şevkat, yardımseverlik vs. türünden ihtiyaçlar bu gruba örnek
olarak gösterilebilir.
§
Saygı İhtiyacı:
İnsanlar sevmek, sevilmek dışında saygı duyulmak da isterler. İnsanlar temel
fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını ve ardından sevgi ve aidiyet ihtiyaçlarını
karşıladıktan sonra tanınma, sosyal mevkii ve statü sahibi olma, başarı elde
etme, takdir edilme, saygı görme vs. türden ihtiyaçlara ilgi gösterirler.
Maslow bu gruptaki ihtiyaçları saygı görme ihtiyaçları olarak
sınıflandırmaktadır.
§
İdeallerini
ve Yeteneklerini Gerçekleştirme İhtiyacı: Fizyolojik ve güvenlik
ihtiyaçlarını ve diğer belirtilen türdeki ihtiyaçlarını karşılamış olan birey
son aşamada ideallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacı duyar. Bu son
aşamada birey, ideallerini gerçekleştirmeye, başarmaya ve haz duymaya daha
fazla önem verir.
![]() |
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi |
Görüldüğü gibi
insan ihtiyaçlarla dolu bir organizmadır. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi
hiyerarşinin bir alt seviyesindeki ihtiyaç giderilmedikçe üst seviyedeki bir ihtiyaç
giderilemez. Bu sebeple insanların alt seviyelerdeki ihtiyaçları giderildikçe
üst seviyelerde daha şiddetli ihtiyaçlar görülmektedir. Bu durumda ilk dört
ihtiyacını tatmin etmiş bir birey diğerlerine duymadığı kadar kendini veya
ideallerini gerçekleştirme ihtiyacı içine girecektir.[5]
Abraham Maslow’
un yukarıda kısaca özetlediğimiz “ihtiyaçlar hiyerarşisi”, insanlar açısından
bir tür motivasyonel etki gösterir. Başka bir ifadeyle, belirli bir basamak
ihtiyacını karşılayan birey, bir sonraki basamağa atlamak için motive
edilebilir. Maslow’ un teorisinin ötesinde ihtiyaçlar konusunda belki de
bilinmesi gereken ilk şey şudur: “insan ihtiyaçları sonsuzdur/sınırsızdır.” Bu
ihtiyaçlar kendi isteklerinden de ortaya çıkabilir yada çevresi onu bunlara
ihtiyaç duymaya yönlendirebilir.[6] Bu
nedenle, insan daha fazla motive edilmek için hazır durumdadır. Önemli olan,
doğru motivasyonel araçları kullanarak insanları daha fazla çalışmaya
sevketmektir.
[1] Zeyyat Sabuncuoğlu ve
Melek Tüz, Örgütsel Psikoloji
(Bursa: Ezgi, 1996), s. 101.
[2] Abdullah Keskin,
“Motivasyon ve Dikkatin Öğrenme Üzerindeki Etkisi”, http://www.egitim.aku.edu.tr/motivasyondikkat1.pdf,
16 Temmuz 2006.
Etiketler:
ihtiyaç,
ihtiyaçlar hiyerarşisi,
maslow,
motivasyon,
motivasyon teorileri,
tatmin
İş Tatmini ile İlişkili Bazı Unsurlar
Bu yazıda iş
tatmini üzerine aşağıdaki faktörler bazında bir inceleme yapılması
amaçlanmıştır. Bu faktörler:
§
Yaşam tatmini
§
Performans
§
Verimlilik
Olarak ele
alınmıştır.
İş tatmini - Yaşam Tatmini İlişkisi
Yaşam tatmini
genel olarak kişinin kendi hayatından duyduğu tatmini ifade eder. İş tatmini
ile yaşam tatmini arasındaki ilişki üç genel görüş çerçevesinde şekillenir. Bu
görüşler aşağıda açıklanmıştır:[1]
§
Birinci görüşe göre iş tatmini ile yaşam tatmini
arasında olumlu bir ilişki vardır. İş tatmini yüksek olan bir çalışanın yaşam
tatmini de yüksek olacaktır. Aktarma teorisi olarak bilinen bu teoride kişinin
bir alanda yaşamış olduğu duyguları başka bir alana yansıttığı savunulur. Bu
görüşe göre örneğin bir kişi işinde kötü deneyimler yaşıyorsa içinde bulunduğu
olumsuz ruhsal durumu aile hayatına da yansıtacaktır.
§
İkinci görüş, telafi etme teorisi etrafında
şekillenmektedir. Buna göre iş tatmini ile yaşam tatmini arasında ters yönde
bir ilişki vardır. Kişinin bir yanda yaşamış olduğu olumsuz yaşantıları telafi
etmek için diğer alanda mümkün olduğunca fazla olumlu yaşantılar elde etmeye
çalışmaktadır. Bu teoriye göre eğer kişi işinden tatmin alamıyorsa, bunu telafi
etmek için iş dışı hayatında mümkün olduğunca kendisini mutlu edebilecek uğraşlar
içine girecektir. Örneğin bu amaçla sosyal yaşantısını zengin kılmaya ve spor
yapmaya çalışabilir. Ters olarak düşündüğümüzde ise evinde mutlu olamayan bir
insan işinde mutluluğu arayabilecektir.
§
Üçüncü görüşe göre de her iki tatmin arasında
bir ilişki bulunmamaktadır. Buna göre günümüzde bir çok insan gerek iş gerekse
de aile gibi kendi dışındaki faktörleri kendi seçimi olmadan yaşamaktadır.
Onları değiştirmek veya terk etmek gibi bir lüksü yoktur. Böylece insan sahip
oldukları ile mutlu olmayı öğrenmelidir.
Yukarıda
anlatılan üç teori de yapılan araştırmalar sonucunda doğru gözükmektedir. Bu
sebeple hangi teorinin hangi insan için doğru olduğunun ortaya konulması için o
bireyin eldeki imkanları çerçevesinde araştırma yapılmalıdır.
İş tatmini – Performans İlişkisi
Performansla iş
tatmini arasında çok güçlü olmamakla beraber yakın bir ilişki bulunmaktadır. İş
tatmini ile performans ilişkisi iki ayrı şekilde gerçekleşebilecektir:[2]
§
Birincisi, yüksek performansın yüksek iş
tatminine yol açmasıdır. Bu durumda kişi yüksek performans gösterdiğinde
işletme tarafından daha fazla ödüllendirilecek, bu ödüllendirme sonucunda da
daha fazla iş tatmini hissedecektir. Bir başka deyişle insan başarılı olduğunda
o işten tatmin almaya başlayacaktır.
§
İkincisi ise, yüksek iş tatmini yüksek
performansa yol açmaktadır. Bu açıklama modeline göre, kişi işinden doyum
aldıkça performansını arttırma yönünde çaba gösterecektir. Yapılan bir
çalışmada bu modellerden ilkinin daha geçerli olduğuna ilişkin kanıtlara
ulaşılmıştır.
Her ne kadar
yukarıdaki açıklamalardan performans ile iş tatmini arasında karşılıklı bir
ilişki olduğu ifade edilse de bu ilişkinin bu kadar güçlü olduğu iddia
edilemez. Zira, ne yüksek performanslı çalışanların yüksek iş tatminine ne de
düşük performanslı çalışanların düşük iş tatminine sahip olduklarını söylemek
bütünüyle doğrudur. Bunun sebepleri aşağıda verilmiştir:[3]
§
Performansı değerlendiren kriterlerin çoğu
zaman kişinin kendi kontrolü dışındaki faktörler tarafından belirleniyor
olması.
§
Performans ölçümlerinin her zaman doğru
yapılmamasıdır.
İş tatmini – Verimlilik İlişkisi
İş tatmini ile
olan ilişkisine girmeden önce verimliliğin tanımlanması gerekmektedir. Buna
göre verimlilik, çeşitli mal ve hizmetlerin üretimindeki kaynakların, emek,
sermaye, arazi, malzeme, enerji ve bilginin etkin kullanımıdır. Verimliliği
matematiksel olarak formüle döktüğümüzde ise çıktıların girdilere oranı
olduğunu görmekteyiz.[4] Eğer
bu geniş kavramı biraz daha özelleştirirsek, verimliliğin bir işletmedeki
işçilerin toplam bireysel performansları olduğunu ifade edebiliriz.[5]
Fakat bu
tanımlama kolay ve amaçsız bir tanımlama olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü
bireysel performanslar, bir günden diğerine farklılık gösterebilmektedir. Bu
sebeple toplam verimliliğin aritmetik toplamdan ziyade yetenek ve motivasyonun
bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Bu boyutların verimliliğe olan etkisi
aşağıda analiz edilmiştir:[6]
§
Yetenek:
Bireyde yetenek kısmen doğuştan kısmen de sonradan eğitimle birlikte
edinilmektedir. Nasıl kazanılırsa kazanılsın yetenek, yönetim açısından önemli
bir veridir ve performans ile verimlilik yeteneğin doğrusal bir fonksiyonudur.
§
Motivasyon:
Motivasyonun yeteneğe kıyasla daha dinamik karakterli olduğu ve gereksinimlerin
yön vermesi ile gerçekleştiği görülmektedir.
Her iki boyut da
verimlikle olumlu ilişki içindedir. Bu sebeple iş tatmini ile verimliliğin
doğru orantılı olduğunu belirtmekte yarar vardır.
[4] ILO, Verimlilik Yönetimi Uygulamalı Elkitabı, Çeviren: Olcay Baykal,
Nevda Atalay ve Erdemir Fidan (Ankara: MESS, 1998), s. 3.
[5] Tuğray Kaynak, Organizasyonel Davranış (İstanbul:
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi, 1990), s. 150.
Etiketler:
iş tatmini,
job satisfaction,
motivasyon,
motivation,
verimlilik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)