mobile marketing etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mobile marketing etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ekim 2022 Cumartesi

Buyology Adlı Kitaptan Notlar

Merhaba sevgili okurlarım,

Bazı kitaplar vardır bir süre sonra tekrar okumak istersiniz. Ben de bundan yaklaşık yedi yıl önce okuduğum Buyology adlı kitabı tekrar okuyup içinde aldığım notları sizlerle paylaşmak istedim. 

İnsanın karar alma davranışı beni çok etkiliyor. Rasyonel davranması beklenen insanın her kararında böyle davranmaması birçok biliminsanını bu noktada araştırmaya yöneltmiş. Buyology’i yazan Martin Lindstrom da bunlardan biri. Şimdi gelin hep beraber aldığım notlara bakalım.

İnsanların göğüslerinde çeşitli markaların isimlerini taşımasını anlamak güç. Onların bize para vermesi gerekirken bizim onlara para verip bir de onların kocaman logolarını üzerlerimizde taşımamız çok anlamsız. 

Nöropazarlama kavramı, yaşamlarımızda her gün aldığımız satın alma kararlarına yön veren bilinçaltı düşünceler, arzular veya duyguları ortaya çıkarmak için bir anahtardır. Bu kavramı öğrenmeye çalışan ve kullanan birçok şirket vardır. Bu şirketler belki de etik dışı olarak tüketicilere ürünlerini daha fazla satmak için çeşitli yöntemler denemektedir. Bunları anlamak için kitaptaki örnek ve deneylere göz atmakta fayda var.

Bu deneylerden birinde sigara paketlerinin üzerinde yer alan çeşitli fotoğraf veya uyarıların sigara kullanımı üzerinde etkisi olup olmadığı araştırılmış. Buna göre belirtilen resim ve uyarıların hiçbir olumlu etkisinin olmadığı ortaya çıkmış. Hatta bu fotoğraflar sigara içenlerin beynindeki arzu noktası olarak bilinen akumben çekirdeği denilen bölgeyi uyarıyordu. Bu bölge vücut bir şeyi arzuladığında ışımaya başlayan uzmanlaşmış nöronlar zinciridir. İlgili bölge bir kez uyarıldığında tatmin olmak için sürekli daha yüksek dozlara ihtiyaç duyar. Bu sebeple bu uyarıların insanları daha fazla sigara içmeye özendirdiği ortaya çıkmış.

Pepsi firması bir tadım testi yapar. Deneklere birinde Pepsi Cola, diğerinde ise Coca Cola yer alan bardaklar uzatılır. Hangi markayı denediğini bilmeyen insanların yarısından çoğunun Pepsi Cola’yı tercih ettiği anlaşılmış. Bu her ne kadar Pepsi yetkililerini sevindirse de sonuçlar itibariyle Coca Cola pazar payında lider olmayı sürdürüyor. Bunun sebeplerinden biri birer yudum alınan tadım testlerinde daha şekerli olan Pepsi Cola’nın gönüllülere daha şekerli gelmesi şeklinde açıklanmış. Çünkü bir bardak içildiğinde Coca Cola şeker dengesini daha fazla koruyabiliyor. İkinci neden ise Coca Cola’nın içecek reklamı değil, iyi anları hatırlatan reklamlar yapmasıydı. Bunu sanıyorum Türkiye’deki reklamlardan da rahatlıkla anlayabiliriz.

Yukarıda belirtilen testin ikinci aşamasında deneklere hangi ürünü tükettikleri de söylenmiş. Bu şekilde tadım yapanların %75’i Coca Cola’yı tercih edeceğini belirtmiş. Sonrası daha da ilginç. Markanın ismini bilip de deneyenlerin beyinlerinde duygusal bölgenin daha fazla harekete geçtiği ve deneklerin akılcı düşünme ile (daha güzel tat) duygusal düşünme (daha güzel bir yaşam) arasında çatışma yaşadığı belirlenmiş. Buradan da anlaşılıyor ki bizi duygular aracılığı ile yakalayan markalar bizde belki itiraf edemesek de büyük bir sadakat oluşturuyor. 

Özellikle 20.yy ın ikinci yarısında yükselişe geçen davranışsal iktisat da bunu söylüyor. İnsanlar rasyonel finansal kararlar almaktan çok duygusal kararlar alıyorlar. Çünkü beynin büyük kısmı bilinçli düşünmeden çok otomatik süreçlerin hakimiyeti altındadır. Kısa sürede verdiğimiz kararların birçoğunun altında duygular yer alır.

Bu durumda reklamlar önemli oluyor diye düşünebilirsiniz. Evet kesinlikle öyle ama bir sorun var. 1965 yılında sıradan bir tüketici izlediği reklamların üçte birini aklında tutabiliyordu. 1990’da bu oran %8’e, 2007’de ise sadece %2’ye indi. Belki farketmediniz ama bunu siz de yaşıyorsunuz. Örneğin dün akşam gösterilen bir araç reklamı. Bir araç hızla manzarası şahane olan bir yolda ilerliyor, kavşaklardan güzelce geçiyor ve geride bir toz bulutu bırakıyor. En sonunda da markanın ismini ve değer önerisini görüyorsunuz. Fakat işin kötü tarafı bu tarz reklamları tüm araç markaları yapıyor. Bunları birbirinden ayıramıyorsunuz. Yani Toyota’nın reklamı Renault ile karıştırılabiliyor. 

Bu sebeple reklamlar yerine artık daha çok marka yerleştirmeleri görüyoruz. ABD’de düzenlenen bir yarışma programına Coca Cola ürün yerleştirme yapar. Ford ise klasik reklamlar ile programda var olmaya çalışır. Coca Cola ustaca yerleştirilmiş bardaklar, kola şişesini andıran koltuklar, kendi rengini andıran duvarlar gibi tasarım ögeleri ile programla bütünleşir. Oysa Ford bunları düşünmeyip her zaman yaptığı reklamlar ile programda yer alır. Program sonrasında Coca Cola’nın bilinirliği artarken Ford’un ise pazar payı kaybettiği anlaşılmış. 

Başkasında gördüğümüz ve beğendiğimiz kıyafet, cep telefonu, kulaklık vb. Ürünleri alma eğiliminde olduğumuzu kabul etmemiz lazım. Bunun sebebi beynimizde yer alan ayna nöronlardır. Bu hücreler karşıdaki o ürünü kullanırken ne hissediyorsa onu hissetmemizi sağlar. Başkası gülerken neden güldüğümüz, başkası acı çekerken neden üzüldüğümüz, başkası esnediğinde neden esnekliğimizi merak ediyorsanız bu hücrelerin sorumlu olduğunu söyleyebiliriz. Hatta başta itici bulduğumuz (örneğin Crocs terlikler) bir ürünü etrafımızda çokça görünce biz de denemek isteriz. Böylece satın alma kararlarımızda ayna nöronlar fazlaca etkili olur.  Bu nöronlar tek başına çalışmazlar. Başkasında gördüğümüz ve beğendiğimiz bir ürüne biz de sahip olursak nasıl bir keyif yaşarız düşüncesi ile dopamin hormonu salgılanır. Böylece özellikle mağaza içerisinde hızlıca duygusal bir karar veririz ve ürünü düşünmeden satın alırız. Sonra dışarı çıktığımızda mantıklı düşündüğümüzde keşke almasaydım deriz ama iş işten geçmiştir. 

Yapılan bir deneyde bir grup yaşlıya bazı sözcükler gösterilmiş. Olumlu sözcükler gösterilenlerin %10’unun yürüyüşlerinde düzelme görülmüş. Bu da olumlu sözcüklerin hayatımızı nasıl olumlu etkilediğini gösteriyor. Diğer taraftan olumlu sözcükler ve gülen yüzler satın alma kararları vermemizi sağlayabilir. Yapılan bir markalama çalışmasında Parfüm şişelerinin üzerinde yer alan ve birçok insanın bilmediği şehir isimleri, hepimizin tatile gitmek için can attığı Paris, Roma, Londra gibi isimlerle değiştirilmiş. Yapılan işlem sonucunda insanların daha çok satın almaya başladığı görülmüş.

Çalınan müziklerin veya sesli ikazların da hareket tarzımızı değiştirdiğini biliyoruz. Örneğin mağaza içinde çalınan sakinleştirici müzikler satın alma davranışımızı olumlu etkiliyor. Yaya geçitlerinde (Hollanda’da uç örneği var) yer alan ve süre azaldıkça hızlanan uyarılar yayaların daha hızlı hareket etmesini sağlıyor. 

Başta televizyonlar olmak üzere dünyanın hemen her yerinde sigara firmalarına getirilen reklam yasaklarının ardından bu firmalar nöromarketing çalışmalarına başladılar. Böylece içerisinde sigara içilebilecek bir mekana girdiklerinde tüketiciler sigara firmalarını hatırlatan renklerde bar düzenleri, özel tasarımlı mobilyalar, küllükler, yer döşemeleri görebiliyorlar. Akıllarına da hemen ilgili firma gelebiliyor. 

Bir İngiliz tütün firması 1997 yılında uygulanmaya başlanacak tütün yasağının arefesinde, yayınladığı tüm reklamlarda logosunu mor bir zemin üzerine yerleştirmeye başlamış. Yasak başladığında şirket marka isminden veya sigaradan tek söz etmeden sadece bu mor zemini kullanarak otobanlarda bilboard reklamı yapmış. Daha sonra yapılan bir araştırmaya göre çoğu tüketici nedenini bilmemesine rağmen bu firmanın ürünlerini aldığını söylemiş. 

Yine sigara üzerinden devam edelim. Hepimizin bildiği kamu spotları vardır. Burada sigaranın zararları anlatılır. Bu tarz spotlar sigara tiryakilerine gösterilmiş. Bunun sonucunda sigara tiryakilerinde bir isteksizlik oluşacağı yerde izledikleri spotlarda yer alan keyifli ortamlardan etkilenerek canları daha fazla sigara çekmiş. 

Ritüellerin de tüketimimiz üzerinde önemli bir etkisi var. Örneğin Guiness marka bira firmasının yaptığı çalışma. 1990’ların başında bu firma pazarda kan kaybetmekteydi. Çünkü biranın köpüğü bardakta uzun süre kalmakta ve bardağın yüzeyinin durulması için 10 dakika beklemek gerekmekteydi. Zamanın önemli olduğu bu zamanlarda tüketiciler başka firmalara yönelmekteydi. Sonra firmanın aklına bir şey geldi ve şöyle dedi: “Sabredenler iyi şeyleri hak ederler. Kusursuz bir bardak 119,53 saniyede dolar.” Sonra Guiness satışları artmaya başladı. 

Ritüeller veya batıl inançların üzerimizde şöyle bir etkisi var. Bunlar ile birlikte kontrolün bizde olduğuna inanmaya başlıyoruz. Bu da bizi psikolojik açıdan rahatlatıyor. Talih kurabiyesinden çıkan rakamlarla Loto oynamak, havuza para atıp terfi beklemek gibi batıl inançlar ne olursa olsun bizim konuya olan güvenimizi olumlu etkiliyor. Bunun tersi de olabiliyor. Ayın 13’üne gelen bir cuma günü trafik kazaları Londra’da %51, Almanya’da ise %32 artmış. Fakat buna sebep olan günün şanssız bir gün oluşu değil, buna inananların içinde bulundukları endişeli ruh haliymiş.

Dini inançlarımızın da tüketim davranışımız üzerinde önemli bir etkisi vardır. Örneğin İsrail’den ABD’ye kutsal toprak taşıyan bir şirket önemli hacimlerde satış yapabilmişti. Bunun yanında İrlanda göçmenlerine yönelik olarak İrlanda toprağı getiren şirket de özellikle kendi toprağında gömülmek isteyen İrlandalılar için bir değer önerisinde bulunmuştu. 

Dini inançlarımız farklı olsa da on noktada benzer davranışlar içine girebiliyoruz. Bunlar; aidiyet duygusu, net bir vizyon, düşmanlara karşı güçlü olma, duyulara seslenme, öykü anlatımı, ihtişam, inanç yayma, simgeler, gizem ve ritüeller. 

Örneğin gizem konusunda biraz bahsedelim. Coca Cola’nın gizli bir formülü olduğu ve bunun sıkıca korunduğu hep anlatılagelmiştir. Ayrıca Nike’ın logosunun hiçbir logoyu beğenmeyen kurucusunun kendisine teklif edilen herhangi bir logo ile değil de boş bir alana attığı “tik” işareti ile ortaya çıktığı söylenmektedir. Hatta bir örnek de bir yanlışlık sonucu Hindistan’da meydana gelmiştir. Unilever’de çalışan bir yetkili şampuanların üzerine tamamen şaka yollu “X-9 Faktör içermektedir” yazmıştır. Bunlar bir yanlışlık sonucu tüm ülkeye gönderilmiştir. Daha sonra yanlışlığı düzeltmek isteyen firma şampuanlar tüketilince bu ibareyi kaldırır. Fakat tüketiciler isyan ederler. X-9 Faktör her neyse onu geri istemektedirler. Oysa bunun hakkında hiçbir fikirleri yoktur. 

Güçlü markaların beynin bellek, duygular, karar alma ve anlamlandırma ile ilgili bölgelerini zayıf markalara göre daha fazla hareketlendirdiği anlaşılmıştır. İlginç olan, dinsel ögeler gösterilen inanç sahibi insanlarda da bu bölgelerin hareketlenmiş olmasıydı. Buradan yola çıkarak güçlü markaların sanki birer dinmiş gibi insanları etkilediği anlaşılmıştır. 

Birçok lastik markası vardır. Bunların hepsi neredeyse birbirinin aynısıdır ve benzer değer önerileri taşırlar. Fakat siz gidip bunlardan sadece bir tanesini seçersiniz. Bunun sebebi markanın kullandığı semantik imleçlerdir. Örneğin Michelin’in şişme adamı hem şirin hem de darbelere karşı dayanıklı mesajını vermektedir. 

Yazar bir bankanın şubelerinin pembeye boyanmasını teklif ettiğini söylüyor. Bunu yapan bankanın başarılı olduğunu ifade ediyor. Çünkü insanlar küçüklüklerinde para biriktirmek için kullandıkları pembe şişman domuzları hatırlamışlar. 

Hareketli caddelerde ışıklı panoların yer aldığını görmüşsünüzdür. Markaların logolarını gözünüzün içine girebilecek gibidir. Oysa araştırmacılar bu kadar yoğun görsel yüklemenin sadece insanların gözünü parlatmaya yaradığını, ürün satışlarına etkisinin olmadığını keşfettiler. Bunun yanında görsel imajlar ses ya da koku ile eşleştiğinde çok daha fazla etkin olabiliyor. Hepimiz çocukluğumuzda kokladığımız bir kokuyu hemen hatırlarız. Ya da eskiden gösterimde olan reklamlar bizi duygusal anlamda yakalar. Benim aklıma “Bisküvi denince akla hemen onun adı gelir. Eti, Eti, Eti…” jingle ı geldi. Hepimiz çocukluğumuza dönmez miyiz?

Ses oldukça önemli bir duygu oluşturucudur. Bunun için cipslerin en iyi çıtırtıyı çıkarması amacıyla deneyler yapılmaktadır. Araçlardaki kapı kapanma seslerini düşünün. McDonalds’taki pipetin kola bardağına girerken yaydığı gıcırtılı aklınıza getirin. Hepsi zihnimizde o marka veya eylemle bir bütün oluşturuyor. Ses sadece marka ile bir etkileşim oluşturmuyor aynı zamanda insan faaliyetlerinin de düzenlenmesine yardımcı oluyor. Yukarıda bunlardan biraz bahsetmiştik. Klasik müziğin Kanada’da parklarda ve metro istasyonlarında suç oranını azalttığı tespit edilmiş. Londra’da da metrolarda kapkaçın azaldığı belirlenmiş. 

Kaç yaşında olursanız olun, Johnson Bebe şampuanını kokladığınızda bebekliğinize gidersiniz. Belki de bunu farketmezsiniz. Çünkü tüm duyularımız arasında en derinlere inen koku duygusudur. Mağaza yöneticileri taze ekmek veya çörek kokusuna dayanamayacağımızı bilirler. O sebeple birçok hipermarkette fırın vardır. Bu bizim karnımızı acıktırır ve hiç almayacağımız ürünleri satın alırız. 

Bir diğer önemli konu ise insanlara bir marka ile ilgili soru sorulduğunda verdikleri yanıtların beyin faaliyetleri ile tutarlı olmamasıdır. İnsanlar belli bir markayı satın alacaklarını söylerlerken beyin faaliyetleri ise farklı bir markaya ilgileri olduğunu göstermiş. Bu da insanlara anket yapmanın çok da yararlı olmayacağını bize ifade ediyor. 

Ünlü insanların reklamlarında yer alması firmaların satışlarını artırmaya yetiyor mu? Pek olmuyor. İnsanlar daha çok kendileri gibi olduğunu düşündükleri insanların tanıttığı markaları alma eğilimini gösteriyorlar. 

Lüks malların satın alınmasında yazının en başında belirtilen akumben çekirdeği faaliyete geçip bir ödül beklentisi içine giriliyor. Diğer taraftan mantıklı karar almaya çalışan beyin parçasında da bir ışıma görüntüleniyor. Bu da duygusal karar ile mantıksal karar arasındaki çatışmayı gösteriyor. Fakat daha sonra lüks malda önemli bir indirim olduğunda karşıtlık azalıyor ve satın alma mantıklı hale geliyor. 

Fakat indirim yapmak öyle kolay bir şey değil. Araştırmalar bir markanın bir markanın bir kez indirim yaşanması sonrası yeniden eski değerine gelmesi için yedi yıl geçmesi gerekiyor.

4 Eylül 2015 Cuma

Advergame - Reklam Amaçlı Oyunlar


Advergame, web veya benzeri iletişim kanalları için hazırlanan “reklam amaçlı” bilgisayar oyunlarıdır. Kurgulanan oyun içine marka imajını destekleyen mesajların yerleştirildiği bir pazarlama biçimidir. Bunun yanında pazarlama içerikli mesajlarla marka bilinirliğini interaktif yollarla artırmaya çalışan bir oyun türüdür. Klasik veya konvansiyonel pazarlama yöntemlerinden farklı olarak tüketicileriyle pozitif bağ kurulmasını sağlar. Kullanıcıların markayla birebir ilişki içerisinde olması ve bunu oyunla bağdaştırması daha akılda kalıcı hale gelmesine yardımcı olmaktadır.

 

Advergame’lerin Sağladığı Avantajlar ise aşağıda belirtilmektedir:

  • Marka görünürlüğünü artırarak, kullanıcının marka ile daha fazla vakit geçirmesini sağlar.
  • Puanlarını öğrenmek ve artırmak için tekrar tekrar siteyi ziyaret etmelerini sağlar.
  • Reklam mesajının hem görsel hem işitsel bir şekilde verilmesi dolayısıyla markanın hatırlanma oranı üzerinde olumlu değişiklik yapar.
  • Kullanıcıyı sıkıcı bannerlardan kurtararak, eğlendirir ve sitenin ziyaret oranını üst düzeye çeker. Araştırmalara göre Advergame reklamlarına ayrılan zaman 6-60 dakika arasında olduğu tespit edilmiştir. Bu da kullanıcının bir internet sitesinde kalma zamanından çok fazladır.
  • Advergame’ler her yaşa hitap edebilen, marka konumlandırma faaliyetlerinde kullanımı en düşük maliyetli reklam aracıdır.
  • WOMM (ağızdan ağıza pazarlama) yöntemini kendiliğinden harekete geçirir.
  • Doğru kurgulanmış, doğru kanallarla tanıtımı yapılmış bir Advergame, şirketlere çok büyük başarılar sağlar.
  • Gelecekteki pazarlama kampanyaları için kullanıcı veri tabanları oluşturulmasını sağlar.

 

Advergame Üretirken Nelere Dikkat Edilmesi Gerekir?

Advergame üretirken önce cevaplanması gereken birkaç soru vardır. İlk başta yapılan oyunun hangi kitleye yapıldığı düşünülmelidir. Daha sonra yapılan oyunun belirli bir ana mesaj içermesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki Advergame mantığı diğer reklam ürünlerinden farklıdır ve buna göre üretilmelidir. Diğer bazı reklam tekniklerinin aksine Advergame insanları sıkmamalı aksine eğlenceli havasıyla insanları tekrar oynamaya teşvik etmelidir. Oyunun amacı ve hedef kitlesi doğru belirlendikten sonra oyun şirketin kurumsal yapısı, ilke ve amaçları doğrultusunda geliştirilir. Test aşamasından sağlıklı çıkan oyunlar kullanıma hazırdır.

 

İyi bir Advergame nasıl olmalıdır dediğimiz karşımıza şunlar çıkmaktadır:

  • Eğlenceli olmalıdır.
  • Sadece reklam özelliği taşımamalıdır.
  • Oynayan kullanıcıyı ilk beş dakika sıkmamalıdır.
  • Bölümlerden oluşmalı, oynayan kullanıcı oyunda level atlamalıdır.
  • Ödül olmalıdır.
  • İyi bir Advergame uygulaması için masraftan kaçınılmamalıdır.

 

Advergame’in önemini gösteren rakamlar ise aşağıda belirtilmektedir:

  • EIAA (Europen Interactive Advertising Association) ’ın verilerine göre standart e-reklam kampanyaları alıcıların satın alma kararını %2 etkilerken, Advergame ile hazırlanan kampanyalar bu rakamı %15 ’lere kadar yükseltmektedir.
  • Newzoo’nun video oyunları hakkında yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de video oyunlarına harcanan zaman günlük bazda 39 milyon saate yaklaşıyor. En fazla vakit ise %23 ile sosyal medya oyunlarına ayrılıyor. Elbette Advergame’in bu oran içindeki yeri oldukça fazladır.

 

Hazırlayan: Ela Erkan

11 Şubat 2015 Çarşamba

Mobil Pazarlama Hakkında İlgi Çekici Bir Kitap Özeti


Geçenlerde Optimist tarafından yayınlanan Mobil Pazarlama Hakkında Her Şey adlı kitabı okudum. Kitapta oldukça ilgi çekici bazı istatistikler ve tüyolar olduğunu gördüğüm için bu yazımda kitaptan bahsetmek istedim. İstatistiklere hızlıca göz attığımızda karşımıza şu bilgiler çıkıyor:
  • Mobil telefon kullanıcılarının %91 i telefonlarını yanından ayırmıyor.
  • Dünyada 6,8 milyar insan yaşıyor, 4 milyar mobile kullanıcısı, 3,5 milyar diş fırçası sahibi var.
  • 10 kişiden 1 i mobil kuponlarını paraya çeviriyor.
  • Tüketicilerin %7 si internetteki bannerleri tıklarken mobil kullanıcılarda bu oran %61 imiş.
  • Akşam 19-23 arası tıklanma oranları artıyor. İnsanlar hem televizyon izliyor hem tablet kullanıyor.
  • Google, akıllı telefon kullanıcılarının %81 inin internete mobil cihazlardan girdiğini %50 sinin interneti telefonlarında bir bekleme sırasında kullandığını söylüyor.
  • Mobil kullanıcılarının %80’i e-postalarını kontrol ediyor, %63’ü hava durumu veya haberlere bakıyor, %53’ü müzik çalıyor veya borsa kurlarını izliyor, %51’i spor karşılaşmalarının sonuçlarına bakıyor, %48’i bilgi arıyor, %39’u oyun oynuyor.
  • SMS ler geldikten 4 dakika içinde okunur.
  • E-posta 48 saat içinde okunur.
  • Günlük Google arama sayısı 3,5 milyar adettir.
  • 5-50 arasında anahtar kelimenin en iyi sonucu vermektedir.
  • %1 in altında CTR (click through rate, ileride bahsedeceğiz) başarısız
  • Tabletlerde müşteriye dönüştürme masa üstü bilgisayarlara göre %50 daha fazla. Geleneksel PC’lerde bir e-ticaret sitesini ziyaret eden ve satın alma eylemini gerçekleştirenler %3. Ama tabletlerde bu oran %4-5 lere çıkıyor.
  • Akıllı telefonda arama yapan kişiler bir işletmeyi bulduktan sonra %61 oranında burayı arıyor. %59 u burayı ziyaret ediyor.
  • 25 milyon kişi her ay bir QR kod okutuyor. Iphone kullanıcılarının 40%’ı, Android kullanıcılarının %48’i en az 1 kere QR kod okutmuşlar.
 
Mobil pazarlama için dikkat edilmesi gereken kurallar da şu şekilde sıralanıyor. Bunları madde madde yazdım ki daha akılda kalıcı olsun:
  • Mobil kampanyalar için mobil pazarlamayı fiilen kullanmak gerekir
  • Mobil web sitesinin m. uzantılı şekilde hazırlanması gerekiyor. İçerik olarak da detay barındırmaması gerekiyor.
  • Web sitemizin ve mobil web sitemizin durumunu öğrenmek için https://marketing.grader.com/ adresinden notlama yapabiliyoruz. Böylece web sitemizin kalitesini bir ölçüde öğrenmiş oluyoruz.
  • Mobil pazarlama tüyoları veren kaynaklar aşağıda belirtilmektedir:
    • Mobile Marketer Daily
    • Mobile Commerce Daily
    • Mobile Marketing Watch
    • Hubspot blog
    • 60 second marketer e-bülten
  • Yer servislerini kullanmak lazım. Where, SCVNGR, Foursquare
  • Mobil pazarlama ağları: iAd, AdMob, Millenial Media, Mobclix olarak karşımıza çıkıyor.
  • Başka şirketlerin mobil pazarlama kampanyalarına göz atmak lazım. Güzel kampanyaları örnek alabiliriz.
  • Mobil pazarlamada sınırlar:
    • Dikkatinizi mesaja çekmek için çok kısa bir zaman dilimi, örneğin 10 saniye bir mobil video reklamı için sonsuz gibidir. 15 saniye sonsuzluğun da ötesidir.
    • Genelde başka bir faaliyetle beraber yürütülecek bir mobil tepki eylemi
    • Çok küçük bir ekran
  • Mobil kullanıcılar kaydırmaktan çok tıklamayı tercih ediyorlar.
  • Tasarımda yatay değil dikey formatlar kullanılmalı
  • Pazarlama listesinde çok insan olması çok başarılı bir kampanya oluşturulacağı anlamına gelmez
  • İnsanlar genellikle duygusal nedenler ile satın alır ama mantıki olarak rasyonalize ederler. (Bu konuda da Buyology adlı kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.)
  • Mobil pazarlamada karşılaşılan terimler aşağıdadır:
    • Müşteri kazandırma oranı; toplam müşteri / toplam katılım
    • Call to action butonları
    • CTR (click through rate); reklama tıklayan kullanıcı sayısının, görüntüleme sayısına bölünmesidir.
    • CPC (cost per click), tıklama başına maliyet.
    • CPM (cost per mille), bin gösterim başına maliyet.
    • CPA (cost per acquisition)
    • İniş sayfası: link tıklandığında gidilen sitedir.
    • LBS: lokasyon bazlı servisler
  • Yukarıda belirtilen maliyetlere katlanırken bunları optimize edecek bir kampanya tasarlamak gerekiyor. Bunun için geçmiş kampanyaların sonuçlarının analizi çok önemli.
  • Mobil pazarlamanın 9 kullanım şekli ise aşağıda gösterilmektedir:
    • SMS
    • MMS
    • NFC ve Bluetooth
    • Mobil web sitesi
    • Mobil gösterim reklamları ve ücretli arama
    • Lokasyon Bazlı Pazarlama
    • Mobil uygulamalar
    • QR Kod, Sparq.it adresine girip qr kodları daha iyi öğrenebiliriz. 
    • Tablet bilgisayarlar
  • Mobil pazarlama özetle;
    • Hızlıdır
    • Kısa ve özdür
    • Yaratıcıdır ve
    • Lokasyon bazlıdır
  • Mobil pazarlamada aşağıdakilere dikkat etmek lazım:
    • Kısıtlı bant genişliğinden dolayı dosyalar küçük olmalı
    • Ücretlendirme
    • Klavye ve Mouse yoktur
    • Yazıcı ile uğraştırmamak lazım. Veriler girilir ve gönderilir
  • Bir mobil pazarlama kampanyası tasarlarken bunlar mutlaka düşünülmelidir:
    • Kampanyanın amacı nedir? Müşteriler bizimle neden çalışsınlar? 3 neden söyleyin.
    • Hedef kitle kimdir?
    • Ne kadar sürecek?
    • Medya kullanımı
  • Mobil site oluştururken dikkat edilecekler:
    • Müşterilerin zihnine girin ve onlar gibi düşünün
    • Müşterinin düşünce zincirlerini analiz edin. Nasıl bir süreçte web sitesini kullanmak istiyor.
    • Tasarım unsurlarını minimum tutun
    • Hızlı olacak şekilde tasarlayın. Mobil cihazlarda hız tasarımdan öndedir.
    • Farklı cihazlara yönelik tasarlayın
  • Mobil kullanım hakkında araştırmalar sunma:
    • Comscore.com ve nielsen.com. Web sitelerinin sıralamasını verip aynı zamanda araştırmalar yayınlar.
    • Admob ve millenialmedia.com reklam ağlarıdır
    • Mobilemoxie.com: web sayfanın işlevselliği hakkında bilgiler verir
  • Başarı kriterleri de aşağıdaki gibidir:
    • Uygulama oluşturup burada marka tanıtımı yapılabilir. İos için kullanılan bazı yazılım çözümleri var. APPMAKR gibi. Genwi, mippin, mobbase, mobicart, myappbuilder, runrev vb.
    • Uygulamanın doğru olup olmadığını test etmek için A/B testleri yapılır.
    • Sitenize hangi cihazlardan girildiğine bakın
    • Geri bildirim isteyin. Anket yapın
    • Lokasyon bazlı servisleri aklınızdan çıkarmayın
    • Çok sık iletişim kurmayın. Kendinizden bıktırmayın
    • Siparişin aşamalarını takip ettirin
    • Kampanyanın başarısını izleyin ve raporlayın
 
Evet, bu yazımda başlıklar halinde kitapta bahsedilenlere değinmeye çalıştım. Umarım yararlı olmuştur. Kitapta çok daha fazlası var ve bu yazı ile yetinmemenizi, kitabı okumanızı özellikle tavsiye ederim.