sosyal medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sosyal medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Eylül 2020 Çarşamba

Pazarlama 4.0 Kitap Özeti

Merhaba sevgili arkadaşlar,

Bugün Pazarlama 4.0 kitabını sizler için özetlemeye çalışacağım.

Yazarı Philip Kotler, pazarlamanın gurusu olarak bilinir. Daha önceki pazarlama anlayışının nasıl değiştiğini bu kitapta anlatmaya çalışmış. Kendisi Pazarlama 1.0 ile hepimizin zamanında üniversitelerde öğrendiği ürün bazlı pazarlamayı kastetmiş. Burada ürün (product), fiyat (price), tutundurma (promotion) ve yer (place) konuları temel alınarak bir pazarlama anlayışı oluşturulmaya çalışılmıştı. Pazarlama 2.0 ile müşteri veya tüketici tabanlı bir pazarlama anlayışına geçiş sağlanmıştı. Pazarlama 3.0 ile insan temelli pazarlama ve en nihayetinde Pazarlama 4.0 ile de müşterilerin katılım ve savunuculuğunu kazanmak için geleneksel ile dijital pazarlamanın birleştirilmesi amaçlanmaktadır. 

Pazarlama 4.0 kavramının ortaya çıkmasının ana nedenlerinden biri güç değişimidir. Güç artık bireylerde değil sosyal gruplarda bulunuyor. Yatay, kapsayıcı, sosyal güçler artık dikey, dışlayıcı ve bireysel güçleri gölgede bırakmaya başladı. Buna en büyük örnek olarak Facebook'un tüm devletlerden daha fazla nüfusa sahip olması gösterilebilir. İnsanlar sınırlardan, organizasyonlardan bağımsız şekilde birbirleri ile bağlantı kuruyor, etkileşim yapıyor ve birbirlerini destekliyor ya da eleştiriyor. Bu insanlar markaların büyüklüğünden eskisi kadar korkmuyorlar.

Müşteriler hangi markayı seçeceklerine eşdüzeylerinin (peers) tavsiyeleri doğrultusunda karar veriyor. İnsanlar 4-f etkisinden yararlanarak bu kararlarını alıyorlar. Bunlar; arkadaşlar (friends), aile (family), facebook ve sosyal medyadaki takipçileridir (followers). Bu nedenle bir markanın başarılı olabilmesi için artık müşterilerine arkadaş gibi yaklaşmayı bilmesi, zaman zaman hatalarını kabul etmesi, onlarla samimi olması, onlarla zaman geçirmesi, daha az ürkütücü olması ve dürüst olması gerekiyor.

Müşteriler günümüzün getirdiği teknoloji ortamında birbirleri ve markalar ile bağlanmış (connected) durumdadır. Bu herhangi bir ürün ile ilgili hızlı bilgi alma, anında sipariş verme gibi işlemleri yapmalarına olanak sağlıyor. Fakat öbür taraftan da bu kadar çevrimiçi oldukları ortamlarda bile yine de fiziki satın almaları tercih edebiliyorlar. Bu da markaların sadece dijitalde yer alma stratejilerinin ne kadar doğru olduğunu sorgulatıyor. Müşteriler zaman zaman bir insan dokunuşu bekliyorlar. Yüz yüze görüşme yapmak, çağrı merkezinde bir insan sesi duymak veya fiziki mağazada almak istedikleri ürüne temas etmek istiyorlar. Bu da online ve offline dünyanın birbirine yaklaşmasını gerektiriyor. Kısacası müşteriye online ve offline de birbirini tamamlayan deneyimler sunmanın önemli olduğunu bize hissettiriyor. Buna omnichannel pazarlama deniyor. Yani bütünleşik şekilde tüm kanallarda müşteriye pürüzsüz ve kesintisiz deneyimler yaşatmak. Bu anlamda deneyim yaşayan müşterilerin tek kanal alıcılarına göre %30 daha fazla tüketici ömrüne sahip oldukları ortaya çıkmış. 

Müşterilerin bir marka veya ürün ile ilgili kafalarının da karışmış olduğunu söyleyebiliriz. Herhangi bir müşteri satın alma kararı verirken; reklam, çevresinin yönlendirmesi (4-f etkisi) ve geçmiş deneyimlerini ön plana koyuyor. Bunlardan en önemlisi çevresinin yönlendirmesidir. Bu sebeple müşterilerin bu bağlanmışlık ortamında kendi kararlarını verirken çok zorlandıklarını hatta bu kararı kendi başlarına bile alamadıklarını söyleyebiliriz. Çok fazla bilginin olması da işi bir hayli zorlaştırıyor. Bu nedenle birçok insan kalabalığın bilgeliğinden faydalanıyor. Bu anlamda şunu söyleyebiliriz. Geleceğin müşterisi bağlantılı ama kafası karışmış.

Madem çevrenin etkisi bu kadar önemli, o zaman markanın kendisini anlatmaya çalışması veya savunması da o kadar kolay olmayacaktır. Bu durumda en iyisi, markanın tüketiciler tarafından savunulmasını sağlamaktır. Yapılan araştırmalara göre üç müşteri segmenti bu konuda diğerlerine göre daha ön plandadır. Eğer bunlar kazanılabilirse markanın savunucuları veya avukatları olarak diğer tüketicilere karşı önemli bir rol üstlenebilirler. 

Bu müşteriler; gençler, kadınlar ve netandaşlardır (netcitizen). 

Gençler ilk çıkan ürünleri deneyimlemeyi seven insanlardır. Bu insanlar erken benimseyici olarak da adlandırılabilirler. Bunun en önemli sebebi, mizaçları gereği asi olduklarından anne ve babalarının yapmalarını istedikleri şeyleri yapmamaları veya kullanmalarını istedikleri ürünler yerine kendi tercihlerine yönelmeleri gösterilebilir. Kadınlar ise genel olarak aile ekonomisini yöneten insanlardır. Erkeklere nazaran daha fazla bilgi toplamaya, daha fazla alternatif bakmaya, daha fazla soru sormaya meyillidirler. Saatlerce mağazalarda dolaşabilir ve en uygun tercihten emin olmadan satın alma yapmazlar. Bu nedenle mükemmel hizmeti veya ürünü alma noktasında bir çaba içerisindedirler. Bunun için daha fazla temas noktasına ihtiyaç duyarlar. Daha fazla etkileşim içinde bulunurlar. Bu nedenle markalar için bu araştırmadan başarılı çıkmak çok önemlidir. Son olarak da netandaşlar vardır. Bunlar internette çoğunlukla herhangi bir maddi beklentileri olmaksınız paylaşım yapan, yorum yazan, puan veren insanlardır. Bunların yorumları markaların tercih edilmelerinde çok kritik öneme sahiptir. Bu insanların yorumları hiçbir reklam ile kıyaslanamayacak kadar büyük etki oluşturur. Bir marka hakkında olumlu veya olumsuz yorumları doğrudan diğer insanların tercihini etkiler.

Müşterilerin günümüz ortamında bir marka ile etkileşime geçme aşaması 5A modeli ile tanımlanıyor. Bunlar; farkındalık (awareness), çekicilik (appeal), sorma (ask), eylem (action) ve savunma (advocate) aşamalarıdır. 

Farkındalık aşamasında, müşteriler pasif bir şekilde geçmişteki deneyimler, pazarlama iletişimleri gibi etkilerin altındadır. Burası biliyorum, görüyorum, bilgi alıyorum aşamasıdır. Çekicilik aşamasında ise ürününün hangi özelliklerinin ihtiyaçları ile örtüştüğünü anlamaya çalışıyorlar. Bu aşama beğeniyorum aşamasıdır. Sonra sorma aşaması gelir. Burada 4-f ye ve işletmeye ürün ile ilgili sorular sorarlar. Eğer aldıkları bilgiler kendilerini tatmin etmişse ve bir karar vermişlerse ikna olmuşlardır. Dördüncü aşama ise eylem aşamasıdır. Burada satın alma davranışını gösterirler. Son aşamada ise ürün ile ilgili deneyimlerini başkaları ile paylaşırlar. Bu aşamada tavsiye edip etmemeye, savunucu olup olmamaya karar verirler. Bu süreçte değişik ürün gruplarında bu aşamalar farklı ağırlıkta ve sürede olabilir. Örneğin tüketici ürünlerinde farkındalık, çekicilik aynı anda gerçekleşebilir. Emlak veya otomobil ürününde ise soru sorma aşaması çok yüksek olabilir. 

Pazarlama 4.0'ın temelde Pazarlama 3.0 gibi insan merkezli olduğunu söyleyebiliriz. Liderlerin altı özelliğinin insanları kendine çektiği belirtiliyor. Bunlar; fiziksellik, düşünsellik, sosyallik, duygusallık, cana yakınlık ve ahlaklılık. 

Markalar için fiziksel çekicilik, iyi tasarlanmış logolar veya ustaca belirlenmiş sloganlar olabilir. Hatta Google'ın yaptığı gibi dinamik logo kullanımlarının da insanları etkilediği düşünülmektedir. Düşünsellik ise insana özgü bilgi sahibi olma, düşünme ve fikir üretme becerisidir. Düşünsellik, görünenin ötesinde düşünebilme ve inovasyon yapabilme becerisiyle yakından bağlantılıdır. Sosyallik boyutu ise bir bireyin veya markanın başkaları ile olan etkileşiminde özgüveni olması, sözlü ve yazılı iletişim becerilerini iyi kullanabilmesidir. Duygusallık başkalarının eylemlerini yönlendirebilmek için onlarla duygusal bağ kurmak ile açıklanabilir. Duygu uyandıran markalar olumlu müşteri davranışını harekete geçirirler. Cana yakınlık ise biraz farklıdır. Cana yakın olan markalar, öz farkındalık sahibidir. Hangi konularda iyi, hangi konularda kötü olduklarını bilirler. Kendilerini geliştirmek için özgüvenleri vardır. Hangi alanlarda kusurlu olduklarını da açıklamaktan çekinmezler. Ahlaklılık ise etik davranmak ve güçlü bir doğruluk sergilemektir. Ahlaki karakteri yüksek olan markalar doğru ile yanlışı ayırt edebilir.

Kitapta birçok örnek ile yukarıda anlattıklarım detaylandırılıyor. Eğer kitabı okursanız okuduğunuza değeceğine eminim. Hepinize iyi okumalar.

16 Ağustos 2015 Pazar

Sosyal Medya'nın Gücü Adlı Kitabın Özeti

Fuat Altunbaş tarafından yazılan Sosyal Medya’nın Gücü adlı kitabın genel olarak nelerden bahsettiğini burada anlatmaya çalışacağız. Elbette kitabı almanızı tavsiye ederiz. Bu kitap sosyal medyanın kamu sektöründe kullanımı ile ilgili bilgiler sunmasının yan sıra polis teşkilatlarının da sosyal medyayı hangi amaçlarla kullandıkları, bu platformları nasıl yönettikleri ve bu platformları kullanırken karşılaştıkları zorlukları ortaya çıkarmaktadır. Örneğin; Denton Polis Teşkilatı 2012 yılında en çok arananları Facebook sayfası üzerinden yayınlamaya başlamış ve kısa zamanda takipçilerinin verdiği bilgilerle birçok şahsı yakalamıştır.

Kamu kurumları; toplumla daha iyi iletişim kurmak, şeffaflığı artırmak ve erişebilirliği kolaylaştırmak için sosyal medya araçlarını kullanmaya başlamışlardır. Buna en güzel, 15 Haziran 2011 tarihinde Kanada’da Vancouver Canucks ile Boston Bruins takımları arasında oynanan buz hokeyi final maçında çıkan olaylar örnek gösterilebilir. 150 bin kişi final maçını seyretmek için şehir merkezinde toplanmıştır. Olaylardan önce ve olaylar esnasında polis Twitter, Facebook, Flicker gibi sosyal medya platformlarını da kullanmışlardır. Çevreye ve insanlara zarar verilmemesi hususunda bilgilendirici mesajlar atılmıştır. Şiddet olayları başladıktan sonra polis; “Etrafınızda suç işleyenlerin fotoğraflarını çektiyseniz, lütfen onları muhafaza edin. İlerleyen zamanlarda bu örüntüleri sizden isteyeceğiz. Teşekkürler.” şeklinde mesaj göndermiştir. Polise vatandaşlardan, 4,500 bilgilendirme e-maili, 1,500 saatlik video görüntüsü ve 15,000 adet resim görüntüsü gönderilmiştir. Gönderilen fotoğraflar ve videolar tasnif edilerek internet sitesine konulmuştur. Bu sayede şüphelilerden birisini tanıyan bir kişi resmin üstüne tıklayarak kişi ile ilgili bilgilerin sorulduğu bir form doldurmaktadır. Bu veriler sayesinde onlarca şüpheli yakalanmıştır. Polisin anlattıklarına baktığımızda;

“Birçok insan sosyal medyanın gücünün farkında olmadığından dolayı polisin sosyal medyayı kullanmasının da önemini anlamamaktadır. Bizim 1.000 takipçimiz olsa bile eğer takipçilerimizden birinin 10.000 takipçisi varsa bizim paylaşımımız bir anda en az 11.000 insana ulaşıyor. İşte sosyal medyanın gücüde buradan geliyor.”

“150 memurla veya 10 tane dedektifle suçları aydınlatmaya çalışmak yerine, Facebook’taki binlerce takipçinizle bunu yapabilirsiniz. Yani, dedektiflerin veya polis yöneticilerinin dışarıda binlerce gözün olayların aydınlatılmasına yardımcı olabileceğinin farkında olmaları gerekmektedir.”

Türk Polis Teşkilatı da bu medyayı etkin şekilde kullanmaya çalışmaktadır. Sosyal medya platformları özellikle Facebook ve Twitter, Türk halkı tarafından etkili olarak kullanılmakta buna paralel olarak da kamu kurumları ve teşebbüslerde bu platformları vatandaşa daha iyi hizmet sunmak için yeni teknolojiden faydalanmaktadır. Türk Polis teşkilatı da yaklaşık iki senedir bu platformları kullanmaktadır. İl emniyet müdürlükleri resmi Facebook ve Twitter hesapları açarak daha geniş kitlelere ulaşmaktadır. Türk Polis Teşkilatı sosyal medyayı dünyadaki örnekleri gibi çok amaçlı değil sadece halkı bilgilendirme amaçlı kullanmaktadırlar. Bunun üç önemli sebebi vardır:

1. Yasal düzenlemeler, 

2.Moderatörlerin eğitimsiz olması, 

3. Üst kademe yöneticilerinin sosyal medya kullanımından habersiz olması.

Yapılacak yasal düzenlemelerle beraber örnek uygulamalarla emniyet teşkilatında sosyal medya kullanımı artacak, suçla mücadeleden toplumsal olaylara, trafikten halkı bilgilendirmeye geniş bir yelpazede kullanılacaktır.
Hazırlayan: Ela Erkan

Hashtag Kullanımı ve Sosyal Medya Pazarlaması

“#” sembolünün istediğimiz kelime ya da kelime öbeklerinin başına bitişik yazılarak konmasıyla oluşturulmaktadır. Twitter’da sevdiğimiz ya da ilgimizi çeken bir konuyu duyurmak istediğimizde ya da instagram’da paylaştığımız bir fotoğrafın beğeni sayısının yalnızca kendi arkadaş listemizle sınırlı kalmamasını istediğimiz durumlarda da hashtag kullanılır.

Sosyal medya pazarlamasında hashtag kullanımı içinde bazı önemli noktalara dikkat etmek gerekiyor.

1. Doğru Kelime Seçimi: Anahtar ve aranabilir bir kelime olması gerekmektedir. (#banka #alışveriş v.b.)

2. Kullandığınız Kelimeleri Test Edin: Hashtag geri dönüşlerinize göre en çok bulunabilen kelimeleri ve en çok aranan kelimeleri tercih edin.

3. Abartmayın: Birden fazla hashtag kullanabilirsiniz tabi ama kelime sayısını çok fazla kullanmamaya özen gösterin. Takipçileriniz uzun uzadıya bir hashtag görmek istemeyecektir. Ancak hashtag’leriniz uzun ve farklı kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşuyorsa, kelimelerin baş harflerini büyük yaparak okunabilirliğini artırabilirsiniz. (#GittiGidiyorAlışveriş)

4. RT’ler İçin Boşluk Ayırın: Twitter’da 140 karakterlik bir kullanım alanı vardır. Dolayısıyla retweet gibi etkileşimler için mesajlarınızda özellikle en azında 14-15 civarı karakteri boş bırakmanız verimli olacaktır. Bu alan genellikle RT yapan kullanıcının kullanıcı adı için geçerli olacaktır.

5. Marka Bağımlılığı Oluşturun: Doğru belirlenmiş ve doğru kullanılmış hashtag sizin markanızın popüler kelimesi olabilir. Belirleyeceğiniz hashtagler üzerinde gerçekten çalışın. Hashtagleri sadece mesajınızın altına değil, takipçilerinize cevap verirken de kullanmaya özen gösterin.

Twitter, Instagram, Facebook gibi sosyal ağların dışında ayrıca billboardlarda, televizyon ekranlarında ya da ürün paketlerinin üzerinde hashtag’ler ile karşılaşıyoruz. Hal böyle olunca markaların pazarlama projelerinde doğru hashtag’leri bulmak ve kullanmak da önem kazanıyor. Hashtag kullanımında yolun başında olan markalar için ilgili hashtag’lerin kolayca bulunmasını sağlayan Hastagify, erişimi arttırmak için güzel bir programdır.

Hashtagify aracını kullanmak için web sitesine girip ilgilendiğiniz anahtar kelime ile arama yapıyorsunuz. Ardından aradığınız kelime kırmızı daire içinde karşınıza çıkıyor, kelimenin çevresinde konu ile ilgili diğer hashtag’ler bulunuyor ve aradaki bağlantı güçlendiğinde çizgiler koyulaşıyor.

Hashtagify ile ayrıca hashtag analizi de yapılabiliyor. Kelimenin popülerlik yüzdesi ölçümlenebiliyor ve bilgiler popülarite, korelasyon, haftalık ve aylık trendlere göre sıralanabiliyor. Uygulamada bir kelime ile ilgili arama yapanın başka hangi kelimelerle arama yaptığı bilgisine de ulaşabiliyorsunuz.

Hashtaglerin SEO’ya olan etkisine baktığımızda da şunları görürüz. Öncelikle SEO’nun temel amacı, kullanıcıları aranan kelime ve kelime öbekleriyle ilgili en kaliteli ve en doğru içeriğe ulaştırmaktır. Dolayısıyla SEO ile hashtag kavramları arasında bir bağlantı söz konusudur. Genel olarak baktığımızda hashtag’ler, içeriklerinizin sosyal ağlar üzerinden yayılmasında ve trafik çekmenizde çok önemli bir etkendir.

Hashtag’ler sayesinde paylaşılan içerikler daha fazla kişiye ulaşıyor, bu da dolaylı olarak daha fazla görünürlük kazandırıyor. Özellikle twitter üzerinde trend olan hashtag’leri kullanarak üretilen içerikler diğer kişiler tarafında RT edildikçe içeriğinizde bağlantı olarak yer alan sitenin/sayfanın sosyal SEO değeri de artmış oluyor.

Hazırlayan: Ela Erkan

27 Aralık 2013 Cuma

Y Kuşağının Özellikleri ve Bankacılık

1980 ve 1995 yılları arasında doğmuş olanların içinde yer aldığı Y kuşağının neyi istediği, neye önem verdiği ve yani bakış açıları, markalar açısından pazarlama stratejilerini gözden geçirmeleri anlamında büyük öneme sahip. Yaşları 18 ile 33 arasında olan bu kitle, 2025 yılı itibarıyla çalışan nüfusun yüzde 70′ini oluşturacak ve 2018 itibarıyla bir önceki nesilden daha fazla harcama gücüne sahip olacaktır. Tarihteki en fazla çeşitliliğe sahip ve en eğitimli olan bu nesil dünyadaki 7 milyar nüfusun 1,8 milyarını oluşturuyor.
 
2012 yılını kapsayan ve “8095″ isimli çalışmasında Y kuşağını değerlendiren halkla ilişkiler ve iletişim ajansı Edelman‘ın araştırmayı gerçekleştirdiği 11 ülke arasında Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Arap Emirlikleri, İngiltere ve ABD ile beraber Türkiye de yer alıyor.
 
Araştırmada ilk göze çarpan noktalardan biri Y kuşağının çevresindekilerin satın alma alışkanlıklarını etkileme konusundaki özgüvenidir. Buna göre katılımcıların yüzde 74′ü etrafındakilerin satın alma fikirlerini yönlendirebileceğini düşünüyor.
 
Raporda Y kuşağının üç  önemli global trende önderlik yaptığı belirtiliyor:
 
·     Kentleşme: 2050 yılı itibarıyla insan nüfusunun yüzde 70′i kentlerde yaşıyor olacak. Bu da Y kuşağının kırsal değil tam bir kent kültürüne sahip olması demek.
 
·     Deneyim: Y kuşağı satın alma alışkanlıklarında yaşadığı deneyime çok ama çok önem veriyor.
 
·     Ebeveyn rolü: Kadınların daha çok para kazandığı, erkeklerin ise ev işlerine daha çok yardımcı olduğu bir nesil ile karşı karşıyayız. Roller değişiyor.
 
Araştırmadan Y kuşağına dair çıkan önemli ipuçları şu şekilde:
 
Türkiye’de Y kuşağının en büyük hedefi yüzde 86 ile “ev sahibi olmak” İkinci sırada yüzde 82 ile “iş yerinde güçlü bir unvana sahip olmak” ve üçüncü sırada yüzde 80 ile “yüksek maaşlı bir işte çalışmak” geliyor.
 
·     11 ülkenin toplamında Y kuşağı üyeleri arasında kendi işini kurmak isteyenlerin oranına bakıldığında yüzde 76 ile Türkiye birinci sırada yer alıyor. Arkasından ise yüzde 65 ile Brezilya ve yüzde 61 ile Çin geliyor. Fransa’da bu rakam yalnızca yüzde 30.
 
·     Dünya geneline bakıldığında Y kuşağının sağlıkla ilgili ürün ve hizmetlerde yüksek miktarda ödeme yaptığını ve ama kıyafet ile güzellik/bakım harcamalarında ise en az miktarda ödeme yaptıklarını görüyoruz.
 
·     Türkiye’deki Y kuşağının % 66’sı sosyal alışverişe inanıyor ve sevgilileri, arkadaşları veya aile bireyleri ile alışverişe çıkıyor. 11 ülkenin toplamında bu oran yüzde 65.
 
·     Türkiye’deki Y neslinin yüzde 48′i ailelerinin, büyükanne veya büyükbabalarının ve kendilerinden daha genç aile üyelerinin satın alma kararlarını etkilediğini düşünüyor.
 
·     Türkiye’deki Y kuşağının yüzde 55’i yeni trendleri en çok arkadaşlarından, yüzde 49’u ise ailelerinden öğrendiklerini belirtiyor.
 
·     Ülkemizdeki Y nesli gençlerin yüzde 78’i markaların geziler, eğitimler, koçluk gibi aktivitelerle onlara farklı deneyimler sunmasını, yüzde 76’sı ise markaların burs vs. gibi yollarla kendilerini finansal olarak desteklemesini istiyor.
 
·     Türkiye’de Y neslinde yer alan her dört kişiden üçü markalarla yaşadıkları iyi veya kötü deneyimleri paylaşma gerekliliği hissediyor.
 
·     Çin’deki gençlerin yüzde 98’i, Almanya’dakilerin yüzde 82’si ve Hindistan’dakilerin ise yüzde 84′ü ülkelerinin dünyada etkili olduğunu düşünüyor. Türkiye’deki Y kuşağının ise yalnızca yüzde 62′si Türkiye’nin dünya arenasında etkili olduğunu görüşüne sahip.
Bankacılıkta Sosyal Medya Kullanımı
 
Araştırmaya katılanların yüzde 39’u sosyal medyayı bankayla ilgili olarak genel bilgi almak için kullanırken, bu durumu yüzde 32’lik bir oranla şikayet etme amaçlı kullanım ve yüzde 31’lik oranla yardım alma ve banka çalışanıyla iletişime geçmek için kullanım yer alıyor. Çıkan sonuçlara göre, bankaların ürün ve hizmetlerini sosyal medya üzerinden paylaşmaları, ankete katılanlar tarafından çok fazla ilgi görmüyor. Bankaların tasarruf hakkında verdikleri ipuçları,  katılımcıların bankalardan beklentileri arasında listenin en yukarısında yer alıyor. Katılımcıların yüzde 70’i ise bankaların, sosyal medyayı kullanarak tasarruf ipuçları vermesi gerektiği konusunda hem fikir.
 
Genç nüfusta ödemelerin sosyal medya aracılığıyla yapılması beklentisi yüksek. Romanya’da gençlerin yüzde 57’si, Türkiye’de yüzde 51’i   “Bankaların ödemeleri sosyal medya aracılığıyla mümkün kılmasını bekliyorum”  ifadesine katılıyor. Araştırmanın gerçekleştirildiği 12 Avrupa ülkesinde bu ifadeye katılan gençlerin ortalaması yüzde 33 iken, Hollanda, Fransa ve Avusturya’da gençlerin tutumunun farklı olduğu ortaya çıkıyor. Günümüzde birçok banka gençlere yönelik kredi kartları ve banka kartları geliştirmişlerdir. Bunlardan aylık veya yıllık herhangi bir komisyon almadan yapmaktadırlar.
 
SONUÇ VE ÖNERİLER
 
Y Kuşağı günümüzde ve gelecekte önemli bir kitleyi oluşturmaktadır. Bu kitle sosyal medyayı ve interneti çeşitli nedenlerle çok sık kullanmaktadır. Sosyal medya ile entegre ürünler geliştirilmelidir.
 
Türkiye’de Y kuşağının en büyük hedefi yüzde 86 ile “ev sahibi olmak” tır”. Konut Finansmanı üzerine ürünler geliştirilmeye devam edilmelidir.
 
Y kuşağının sağlıkla ilgili ürün ve hizmetlerde yüksek miktarda ödeme yaptığı görülmektedir. Bireysel Sağlık Sigortası üzerine ürünler geliştirilmelidir.
 
Y Kuşağı evlerdeki diğer üyelerin fikirlerini ve kararlarını etkilemektedirler. Bunlardan dolayı genç bankacılık da yapılan bir kampanya bütün jenerasyonları etkilemenin bir yolu olabilir.
 
Y Kuşağı eğitim, gezi ve koçluk aktivitelerinde yer almaktadır. Bu nedenle bu konular üzerinde finansmanlar genişletilebilir.
 
11 ülkenin toplamında Y kuşağı üyeleri arasında kendi işini kurmak isteyenlerin oranına bakıldığında yüzde 76 ile Türkiye birinci sırada yer alıyor. Girişimci gençler üzerine geliştirmeler yapılabilir.
 
Genç kuşakta tek bir marka veya bankayı kullanmak yerine her türlü faydayı sağlayacak çeşitlilik bulunmaktadır. Örneğin sadece bir banka ile değil birden çok banka ile çalışmaktadırlar. Bundan dolayı alternatiflerimiz azaltmak ve tek tercih olabilmek için mobil şube ve internet şube üzerinde onları teşvik etmek ve vazgeçilmez olmak için segmentasyon yapılmalı ve gençler için kampanyalar geliştirilmelidir.
Hazırlayan: İsmail Kazan