Adam Grant’in “Originals” kitabını aşağıdaki şekilde özetlemeye
çalıştım. Her bölümde genel bir özet yapıp ilgimi çeken başlıkları da ayrıca
belirtmeye gayret ettim. İyi okumalar dilerim
Varsayılanlarda Kusur Bulmak
Bu bölümde, Grant, yenilikçi düşüncenin önemini vurguluyor ve mevcut
durumu sorgulamanın yollarını tartışıyor. Grant, varsayılanları sorgulamanın,
yenilikçi fikirlerin ortaya çıkmasında kritik bir rol oynadığını savunuyor.
Örneğin, müşteri hizmetleri çalışanlarının bilgisayar kullanımlarından yola
çıkarak yapılan bir araştırmada, varsayılan tarayıcıyı değiştirenlerin
işlerinde daha başarılı oldukları, işlerini daha düşük oranda terk ettikleri
tespit edilmiştir. Bu, insanların alışkanlıklarını sorgulayıp
değiştirdiklerinde daha yaratıcı ve verimli olabileceklerini gösteriyor. Grant,
ayrıca, varsayılanları sorgulamanın sadece bireysel düzeyde değil, kurumsal ve
toplumsal düzeyde de önemli olduğunu vurguluyor. Bu bölümde, yenilikçi
düşüncenin teşvik edilmesi için liderlerin ve yöneticilerin nasıl bir yaklaşım
benimsemeleri gerektiği de ele alınıyor.
Çocukluklarında dahi olduğu anlaşılan bireylerin beklenenin aksine en
başarılı insanlar olmadığı ortaya çıkmış. Müzik yeteneklerini geliştirmiş
olanlar belki üzerinde çok çalışarak Beethoven’in senfonilerini en iyi şekilde
çalmayı başarabilirken, kendi eserlerini üretmekte zorlandıkları ortaya
çıkıyor. Dahiler günün birinde en iyi avukatlar, doktorlar olabiliyorlar ama
hukuku değiştirmeyi, yeni tedavi metotları üretmeyi başaramıyorlar.
Öğretmenlerin okulda memnun olmadığı öğrencilerin ileride sınırlarını
zorlayan ve farklı ürünler geliştirebilen insanlar olarak ortaya çıktığı
görülüyor. Çünkü bunlar statükoyu sorgulayan ve bunu kabul etmeyen bireyler. Bunlardan
dolayı onlarca Wozniack, Bezos, King vb. hiç ortaya çıkamadan yok olabiliyor.
"Sizler de yapacağını şeyi yapana kadar biz sizin onu
yapabileceğinizi bilmeyeceğiz"
Çalışanların %85'i iş yerlerindeki bir problemi gündeme getirmek
yerine sessiz kalmayı tercih edebiliyor.
Bizler genellikle girişimcilerin gemileri yakıp işlerine dört elle
sarılmalarını, mevcut işlerinden ayrılıp sadece girişimleri ile ilgilenmelerini
isteyebiliriz ama başarılı örneklerde girişimcilerin girişimlerini kurarken
eski işlerine devam ettiklerini, tüm yumurtaları aynı sepete koymadıklarını gösteriyor.
Girişimcilerden eski işinde devam edenlerin başarılı olma ihtimallerinin %33
fazla olduğunu görüyoruz. O sebeple risk almak değil riskleri dengelemek
önemlidir. Çünkü tamamen nakit kaynaklarını terk eden girişimciler günün
birinde iş yapamaz hale gelebiliyorlar.
"En iyi girişimciler risklerini maksimize edenler değil
risklerini dengeleyebilenlerdir."
Fikirlerinizi Test
Edin
Grant, yeni fikirlerin nasıl test edilip geliştirileceğini anlatıyor.
Bu bölümde, yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmeden önce test edilmesinin
önemine değiniliyor. Polaroid’in kurucusu Edwin Land’in, kızının “Neden
fotoğrafı hemen göremiyoruz?” sorusundan ilham alarak anında fotoğraf
makinesini geliştirmesi bu bölümde ele alınan ilginç bir öyküdür. Land, bu soruyu
ciddiye alarak, mevcut teknolojiyi sorgulamış ve yeni bir ürün geliştirmiştir.
Grant, bu örnek üzerinden, yenilikçi fikirlerin genellikle basit sorulardan
doğduğunu ve bu soruların ciddiye alınarak test edilmesi gerektiğini
vurguluyor. Ayrıca, fikirlerin test edilmesi sürecinde başarısızlıkların da
önemli bir öğrenme fırsatı olduğunu belirtiyor.
Fikirleri test etmenin bir yöntemi de grup tartışmaları. Yararlarını
hep konuşmuş olsak da grup şeklinde düşünmenin bazı zararları da var. Örneğin
içerisindeki azınlık fikirlerinin tamamen görmezden gelinmesine yol açıyor.
İnsanlar genellikle baskın olanı mutlu etmek için onun fikrine sarılabiliyor.
Grup çalışmalarında karşıt görüşteki insanların olması önemli oluyor. Bunun
sebebi organizasyonların gittikçe birbirine benzeyen bir hale gelmesi ve aynı
düşüncelerin aynı sonuçlar ile karşılaşması riski. CEO’ların fikirlerinden emin
olabilmek için kendisi gibi düşünen insanlara görüş sorması başarısızlıkla
sonuçlanıyor.
15.yy’da Papa’nın Şeytan'ın Avukatı kavramını getirmesi buradan
kaynaklanıyor.
"Doğruymuşsun gibi tartış, yanlışmışsın gibi dinle."
Doğru Zamanı Beklemek
Bu bölümde, Grant, doğru zamanlamanın önemini vurguluyor. Yenilikçi
fikirlerin hayata geçirilmesinde zamanlamanın kritik bir rol oynadığını
savunuyor. Örneğin, Martin Luther King Jr.'ın sivil haklar hareketindeki
stratejik zamanlaması, başarıya ulaşmasında kritik bir rol oynamıştır. King,
doğru zamanda doğru adımları atarak, hareketin etkisini maksimize etmiştir.
Grant, bu örnek üzerinden, yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmesinde sabırlı
olmanın ve doğru zamanı beklemenin önemini vurguluyor. Ayrıca, zamanlamanın
sadece büyük ölçekli projelerde değil, günlük hayatta da önemli olduğunu
belirtiyor.
Bu bölümde görevi ertelemenin yararlı olabileceği ifade ediliyor.
Bizler işimizi zamanında yapmayı önemli görürüz. Fakat işi erteleme,
bilinçaltının o iş üzerinde çalışmasını sağlamak, daha iyi bir iş çıkarmak için
farklı yötemler bulmak, doğaçlamaya imkân tanımak gibi önemli avantajları
olabilir. Örneğin King yapacağı çığır açıcı konuşmayı konuşmayı yapacağı günün
öncesindeki gece hazırlamıştı.
Mısır'da ertelemenin iki ayrı anlamı vardı. Birincisi tembellik,
diğeri ise doğru zamanı bekleme.
Da Vinci, Son Akşam Yemeği tablosunu bitirmek için 15 yıl beklemişti.
Başarılı fikirleri başarısız olanlardan ayırmak için en önemli
faktörün doğru zamanlama olduğu ifade ediliyor. Doğru zamanlama başarı ile
başarısızlık arasındaki farkta %42 önemlidir.
Burada öncü ve yerleşik kavramları öne çıkıyor. Öncü olanlar önden
pazara giriyor ama pazar buna hazır olmayabiliyor. Yerleşikler ise hazır olan
pazarda büyüme gerçekleştiriyor. Öncü olanların %47 başarısızlık oranına
karşılık yerleşik olanlar %8 oranında başarısız oluyor.
Korku ve Şüpheyi Yönetmek
Grant, korku ve şüpheyle başa çıkmanın yollarını tartışıyor. Yenilikçi
fikirlerin hayata geçirilmesinde korku ve şüphenin doğal olduğunu ve bu
duygularla başa çıkmanın yollarını ele alıyor. Örneğin, Bridgewater
Associates’in kurucusu Ray Dalio’nun, şirketini yönetirken karşılaştığı zorlukları
ve bu zorluklarla nasıl başa çıktığını anlatıyor. Dalio, korku ve şüpheyi
yöneterek, şirketini dünyanın en büyük hedge fonlarından biri haline
getirmiştir. Grant, bu örnek üzerinden, korku ve şüphenin yenilikçi düşüncenin
önündeki en büyük engellerden biri olduğunu ve bu duygularla başa çıkmanın
yollarını vurguluyor. Ayrıca, korku ve şüphenin, doğru yönetildiğinde,
yenilikçi düşünceyi teşvik edebileceğini belirtiyor.
Mandela, "Cesaretin korkunun olmaması demek olmadığını, korku
üzerine zafer kazanmak demek olduğunu sonradan öğrendim" diyor.
Topluluk önünde konuşma yapmak ile ilgili olarak, "Eğer bir
cenazeye gidecekseniz ve merhum için konuşma yapacaksanız, tabutun içerisinde
olmayı tercih edebilirsiniz” denmiştir.
Korkuyu sükûnet ile bastırmak yerine onu yine güçlü bir duygu olan
heyecanlı olmaya getirebilirsek, başarılı olma şansımız artar. Çünkü korku ve
heyecan güçlü duygulardır, kalbimiz çarpar ve terleriz. Oysa sükûnet zayıf bir
duygudur, kalbimiz yavaş atar ve sakince dururuz. Korkuyu sakinliğe çevirmek
hızla giden bir arabayı frenlemek anlamına gelir. Konuşma yapmak üzere olan
çocuklara yaşadıkları duygunun ne olduğunu sorduklarında, sakinim diyenlerin
heyecanlıyım diyenlere göre %15 daha az başarılı bir konuşma ortaya koyduğu
anlaşılmış.
Müttefikler Bulmak
Bu bölümde, Grant, destekçi bulmanın ve koalisyonlar kurmanın önemini
vurguluyor. Yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmesinde müttefiklerin ve
destekçilerin kritik bir rol oynadığını savunuyor. Örneğin, Thurgood
Marshall’ın, ABD Yüksek Mahkemesi’nde ırk ayrımcılığına karşı verdiği
mücadelede müttefiklerinden nasıl destek aldığını anlatıyor. Marshall,
müttefiklerinin desteğiyle, ırk ayrımcılığına karşı önemli zaferler
kazanmıştır. Grant, bu örnek üzerinden, yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmesinde
yalnız çalışmanın zorluklarını ve müttefiklerin önemini vurguluyor. Ayrıca,
müttefik bulmanın ve koalisyonlar kurmanın yolları konusunda pratik öneriler de
sunuluyor. Bu bölümde, destekçi bulmanın sadece büyük ölçekli projelerde değil,
günlük hayatta da önemli olduğu belirtiliyor.
Ortak amaçların grupları bir araya getirdiği düşünülür ama bu tam
tersi şekilde de olabiliyor. İşitme engelli bir kadın ödül kazandığında işitme
engelliler ayağa kalkıp aslında onun tam olarak işitme engellileri temsil etmediğini
ifade etmişlerdi. Bir üniversite siyahi bir kadını profesör olarak atayınca
siyahiler bunu protesto etmişti. Veganlar Vejeteryanların kendilerine
gösterdiği önyargının 3 katı kadar onlara önyargılı yaklaşıyorlar. İki grubun
da et yemedikleri düşünüldüğünde konu oldukça enteresan hale geliyor.
İnsanlardan alınan negatiflik ve pozitiflik düşünüldüğünde;
·
Hem pozitif hem de
negatifliğin düşük olduğu durumda zaten herhangi bir bağ kurulmuyor.
·
Pozitiflik yüksek,
negatiflik düşükse arkadaş olunuyor.
·
Pozitiflik düşük,
negatiflik yüksekse bu düşmanlığa sebep oluyor.
·
Hem pozitiflik hem
de negatiflik yüksekse buna Frenemies (Arkadaş gibi düşmanlık) deniyor.
İnsanlar Frenemies ile birlikte olduklarında kendilerini çok stres
altında hissediyorlar.
İnsanlar zaten yanında olduğuna inandıkları arkadaşlarından destek
görmektense, eskiden kendilerine itiraz eden bireyleri sonradan yanlarına
çekmeyi daha değerli görüyorlar.
Susturulmadan Konuşmak
Grant, fikirlerinizi ifade ederken karşılaşabileceğiniz engelleri ve
bunları aşmanın yollarını tartışıyor. Yenilikçi fikirlerin ifade edilmesinde
karşılaşılan engellerin nasıl aşılacağını ele alıyor. Örneğin, Carmen
Medina’nın, CIA’de bilgi paylaşımını artırmak için verdiği mücadele bu bölümde
ele alınan ilginç bir öyküdür. Medina, bilgi paylaşımının önemini vurgulayarak,
CIA’de önemli değişiklikler yapılmasını sağlamıştır. Grant, bu örnek üzerinden,
yenilikçi fikirlerin ifade edilmesinde karşılaşılan engellerin nasıl
aşılacağını ve bu süreçte nelere dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Ayrıca, fikirlerin ifade edilmesinde cesaretin ve kararlılığın önemini
belirtiyor. Bu bölümde, fikirlerinizi ifade ederken karşılaşabileceğiniz
engelleri aşmanın yolları konusunda pratik öneriler de sunuluyor.
Herhangi bir statü olmadan güç sahibi olmanın ne kadar zor olduğu
biliniyor. Yukarıdaki örnekte de işe yeni başlayan bir ajanın fikirlerini ifade
etmekte ne kadar zorlandığı ele alınıyor. O sebeple statü ile gücün orantılı
olduğu anlaşılıyor. Üniversite öğrencilerine sorulduğunda erkek öğretim
görevlilerinden T-shirt giyen ve sakal bırakanların takım giyen ve traş
olanlara oranla daha saygıdeğer bulunduğu ortaya çıkıyor.
İnsanların sessiz istifaları son dönemler en fazla karşımıza çıkan
konulardan biridir. İnsanlar burada dört yol izliyorlar. Bunlar; Sesini
duyurma, sessizce çalışmaya devam etme, aldırış etmeme veya zihnen işten
ayrılma. Bunlardan en iyisi sesini duyurmaya çalışmaya devam etmedir.
İnovasyonun Yayılması
Bu bölümde, Grant, yeniliklerin nasıl yayılacağını ve kabul göreceğini
tartışıyor. Yenilikçi fikirlerin yayılması ve kabul görmesi sürecinde dikkat
edilmesi gereken noktaları ele alıyor. Örneğin, Seinfeld dizisinin
yaratıcılarının, geleneksel sitcom formatını nasıl değiştirdiklerini ve bu
yeniliğin nasıl kabul gördüğünü anlatıyor. Seinfeld, yenilikçi formatıyla büyük
bir başarı elde etmiş ve televizyon dünyasında önemli bir değişim yaratmıştır.
Grant, bu örnek üzerinden, yenilikçi fikirlerin yayılması ve kabul görmesi
sürecinde dikkat edilmesi gereken noktaları vurguluyor. Ayrıca, yeniliklerin
yayılması sürecinde karşılaşılan zorlukların nasıl aşılacağı konusunda pratik
öneriler de sunuluyor. Bu bölümde, yeniliklerin yayılması ve kabul görmesi
sürecinde liderlerin ve yöneticilerin nasıl bir yaklaşım benimsemeleri
gerektiği de ele alınıyor.
Sosyal bilimciler kendimizi değerlendirdiğimizde gereğinden fazla iyi
olduğumuzu düşündüğümüzü söylüyorlar. Örneğin profesörlerin %94'ü kendilerinin
ortalamanın üzerinde iş yaptığını ifade ediyor.
Aslında inovatif çalışmalara bakıldığında, bunları yapanların birçok
çalışmayı yaptığı ama içlerinden bazılarının üstün performans gösterdiğini
görüyoruz. Örneğin Shakespeare 200'e yakın eser kaleme almasına rağmen bugün
biz 3-4 tane eserini çok iyi olarak yorumluyoruz. Bach'ın çığır açıcı bir müzisyen
olduğunu biliyoruz ama kendisinin en beğenilen eserlerinin 1000'e yakın
eserinin arasından çıktığını bilmiyoruz. Picasso yaklaşık 20.000 eser yapmış ve
öylece Picasso olmuştur.
Kısacası "Yüzlerce kurbağayı öpmeden içlerindeki prensi
bulamazsın"
Bunun yanında sanatsal faaliyetlerin insanın yaratıcı gücünü artırdığı
ispatlanmıştır. Herhangi bir sanatsal faaliyetle uğraşmayan bir bilim adamına
göre müzik ilgilenen bilim adamları iki kat, resim ile ilgilenenler yedi kat,
el işleri ile ilgilenenler 7,5 kat, eser yazanlar 12 kat, amatör olarak
aktörlük yapanlar 22 kat daha fazla Nobel ödülü kazandığı ortaya çıkmıştır.
Ayrıca farklı kültürlerle tanışanların yaratıcı faaliyetlerinin arttığı
görülmektedir.
Orijinallerin Yetiştirilmesi
Grant, yaratıcı ve yenilikçi bireylerin nasıl yetiştirileceğini
tartışıyor. Yenilikçi bireylerin yetiştirilmesinde dikkat edilmesi gereken
noktaları ele alıyor. Örneğin, Nobel ödüllü fizikçi Richard Feynman’ın,
çocukluğunda babasından aldığı eğitimin onun yaratıcı düşünme yeteneğini nasıl
şekillendirdiğini anlatıyor. Feynman, babasının teşvik edici yaklaşımı
sayesinde, yaratıcı düşünme yeteneğini geliştirmiş ve bilim dünyasında önemli
başarılara imza atmıştır. Grant, bu örnek üzerinden, yaratıcı ve yenilikçi
bireylerin yetiştirilmesinde ebeveynlerin ve eğitimcilerin rolünü vurguluyor.
Ayrıca, yaratıcı düşünme yeteneğinin nasıl geliştirileceği ve teşvik edileceği
konusunda pratik öneriler de sunuluyor. Bu bölümde, yaratıcı ve yenilikçi
bireylerin yetiştirilmesinde dikkat edilmesi gereken noktalar ve bu süreçte
karşılaşılan zorlukların nasıl aşılacağı ele alınıyor.
İlk doğanlar ile son doğanlar arasında risk alma anlamında çarpıcı
farklar bulunuyor. En büyük çocuklar genellikle kendilerine gösterilen
doğrultuda ilerlerken fazla risk almayı sevmiyorlar. Bunlar daha risksiz olan
baseball, golf, tenis gibi sporları tercih ederken; en küçük çocuklar
basketbol, futbol, box gibi daha etkileşimli ve riskli sporları tercih ediyor. Büyük
çocuklar genellikle iş değiştirmeyi sevmezken son çocuklar kendi işlerinden
kurmaktan iş değiştirmeye kadar birçok farklı kariyer kararı alıyor. Küçük
çocuklar büyüklerden daha fazla yeniliğe açık oluyor. Yapılan ilk icatları
bunların daha fazla benimsemesi ilginç. Büyük çocukların Nobel ödülü
kazanmaktan, başarılı bir siyasetçi olmaya hatta şirketlerin başına geçmeye
kadar birçok başarı kazandıkları görülüyor. İlk doğanların CEO’lar içerisindeki
payı %43.
Küçük çocuklar büyükler tarafından diretilen kurallara uymamakla
başlayan bir isyan içerisinde kendini buluyor. Bunlar daha girişimci, daha
komik daha yüksek iletişim sahibi oluyorlar.
Insanlara ne yapmayacaklarını söylemek yerine onların o işi yapan gibi
gösterildiklerinde daha başarılı sonuçlar ede ediliyor. Örneğin birine hile
yapma dendiğinde olan etki ile hilekâr olma denildiğinde olan etki arasında
fark var. Hilekâr durumuna düştüğünü hisseden insan bu işlere tevessül etmiyor.
Kitaptan çıkartılan dersleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
·
Varsayılanı sorgula
·
Ürettiğin fikirleri
üç katına çıkar
·
Kendini yeni
alanlarda geliştir
·
Stratejik şekilde
işlerini ertele
·
Eş pozisyonundaki
insanlardan geri bildirim al
·
Risk portföyünü
dengele
·
Fikirlerini
desteklemeyen nedenleri ortaya çıkart
·
Fikirlerin ile
bilinen kavramlar arasında bağlantı kur
·
Farklı bir gruba
fikirlerini anlat
·
Sakin kalmaya
çalışma, enerjini heyecana yönlendir
·
Yalnız olmadığını
bil
·
Eğer harekete
geçmezsen statükoyu yenemezsin
·
Kültürel uyum
üzerine çalışan edinme, kültürel katkı üzerine edin
·
Eleştiriyi güzel
karşıla
Okan Bey çok teşekkürler kıymetli paylaşımlarınız için.
YanıtlaSil