7 Nisan 2018 Cumartesi

"Akıldışının Mantığı" Kitabı Özeti

Sevgili okurlarım merhaba,

Bugün sizlere yine son zamanlarda okuduğum bir kitabın özetini yapmak istiyorum. Akıldışı Ama Öngörülebilir adlı kitabın yazarından bu kitabın bir devamı niteliğinde olan Akıldışının Mantığı isimli kitabı okuduğumda açıkçası Akıldışı Ama Öngörülebilir kitabı kadar etkilenmedim. Fakat yine de bazı noktalara çok doğru temas ettiğini düşünüyorum.

Şimdi gelelim kitapta nelerden bahsedildiğine...

Kitapta insanların önemli kararları erteleme eğiliminde oldukları ifade edilmektedir. Ne zaman karşımıza önemli ve zor bir karar anı çıkarsa bunu erteleyip bizi anlık olarak daha fazla mutlu edecek işler yapmaya çalışırız. Oysa anlık mutlu edecek işler diğer önemli işlerin etkisini göstermez ve sadece kendimizi bir süreliğine oyalamış oluruz. Sonradan ertelediğimiz kararlar yine karşımıza çıkacaktır.

Kitapta değinilen bir diğer konu da büyük ödüllerin insanları motive edip etmediğidir. İnsanlar temel olarak büyük bir ödül vaadedildiğinde daha fazla çalışarak bu hedefi tutturmaya çalışır diye düşünürüz. Oysa kitapta anlatılan deneylere göre eğer bir insana bir işi tamamlaması için aşırı büyük bir ödül verilirse bu onu motive etmekten ziyade tedirgin etmeye ve odağının dağılmasına yol açar. Yapılan bir deneyde bir gruba düşük, bir gruba orta, bir gruba da aşırı büyüklükte bir ödül vaad edilerek bir hedefe ulaşmaları istenmiştir. Sonuçlara göre ilk iki grup birbirinden çok farklılaşmamış ama son grup anlamlı şekilde daha düşük başarı kazanmıştır. Buna davranışsal finansta kayıptan kaçınma halinin neden olduğu düşünülebilir. Yazara göre büyük ödül vaad edilen grup kendini bu ödüle sahip olduğunda neler yapabileceğini hayal ettiğinden ve bunu kaybetmemek için aşırı derecede endişelendiğinden başarısız olmuştur. O zaman özellikle beyin işleri yapan bir gruba büyük ödül vaadetmek doğru değildir. Bu onların motivasyonunu arttırabilir ama üretkenliklerini de baltalar.

Bir başka konu olarak da emeğin önemi sorgulanıyor. Çalıştığımız işyerleri ve mesleğimiz için emek sarfederiz. İnsanlar sadece para kazanmak ve paranın getirdiği nimetlere ulaşabilmek için emek sarfettiklerini düşünmemektedirler. Bizler aynı zamanda sarfettiğimiz emeğin bir anlamı olsun isteriz.  Örneğin iyi kazandığınız bir işiniz var ve sabahlara kadar bir proje için sunum hazırlıyorsunuz. Daha sonra bunu bitirip patrona gönderiyorsunuz fakat patron size artık sunuma gerek kalmadığını söylüyor. Eğer sadece para için çalışıyorsanız bu durumda mutsuz olmamanız gerekir. Fakat hemen hepimiz bu durumdan rahatsız oluruz çünkü yaptığımız işin bir anlamı olsun isteriz. Bu nedenle de şirketler eğer daha verimli ve üretken çalışanlar istiyorlarsa o zaman insanların işlerine anlam katmalıdırlar.

Yazarın IKEA etkisi dediği bir konuya da değinelim. İnsanlar kendilerinin ürettiği bir nesneye veya bir yiyeceğe çok fazla önem verirler ve ona tabiri caizse bağlanırlar. IKEA etkisi de işte budur. IKEA ya gittiğinizde demonte halde aldığını parçaları kendiniz bir araya getirirsiniz. Bu da o eşyaya karşı bir bağınızın oluşmasına sebep olur. Örneğin yemek yapanlar yaptıkları yemeklere, resim yapanlar yaptıkları resimlere bağlanırlar. Yaptığımız şeylere öyle çok değer biçeriz ki herkesin benzer düşündüğünü zannederiz. Fakat eğer yaptığınız şeyi bitirmezseniz o zaman yeterince bağlanmış olmazsınız.

Yukarıda anlatılan durum insanları öyle bir ruh haline sokuyor ki insanlar yaptıkları şeyin en güzel, düşündükleri kavramların veya ortaya attıkları fikirlerin en iyi olduğunu da düşünebiliyorlar.

İnsanların bir başka akıldışı yaklaşımları da intikam dürtüleridir. İntikam ve güven birbirlerinin kardeşidir. İnsanlar temelde karşıdakine güvenme eğilimindedir. Bu sebeple eğer güvendiğimiz bir insandan bir ihanet görürsek bu insandan hemen intikam alma eğilimine gireriz. Bu durum kandırılmış olmamız gerçeğinden kaynaklanır. İntikam için de hem paramızı hem de zamanımızı harcamaya gönüllü oluruz. Bu konu kitapta deneylerle anlatılmıştır. Bir insan bir oyun kendisine verilen parayı eğer karşıdakine haksız şekilde kaptırırsa kendi cebinden para koyup o insanı cezalandırmaya çalışmıştır. Tabii burada çok önemli bir ayrıntı vardır. Eğer haksız şekilde kötü davranılan bir insandan özür dilenirse sanki o insan hiç haksızlığa uğramamış gibi davranmaktadır. Bu da özrün gücünü göstermektedir.

İnsan doğası gereği çevresine uyum sağlama eğilimindedir. Örneğin çok büyük zevkle aldığımız bir araba birkaç ay sonra eski hazzı vermez. Yeni bir ev aldığımızda hoşumuza gitmeyen dolaplar bir süre sonra canımızı sıkmamaya başlar. Eğer bir insan can sıkıcı bir sesi duymaya başlarsa ilk zamanlarda çok canı sıkılır ama sonra alışır. Fakat eğer bir mola verilirse ve tekrar başlarsa bu sefer insan daha çok mutsuz olur çünkü sese alışmışken bittiğini düşünmüş ve tekrar başladığında bu sefer aynı süreci tekrar yaşayacağını hissetmiştir. Konuya ters açıdan baktığımızda eğer alışveriş sizi mutlu ediyorsa bunu bir seferde değil ara ara yaparsanız çok daha fazla mutlu olursunuz diyebiliriz. Çünkü insan aldığı eşyanın üzerinden zaman geçtiğinde bu eşyaya olan hevesi azalır.

İnsanlar ihtiyaç halindeki bir kişiye yardım edebilmek için sıraya girerken bir toplum sıkıntı yaşarken ona karşı duyarsız olabilmektedir. Eğer Mali'den bir kız yardım istiyorsa ona yardım etmeye bir çok insan koşabilir. Fakat Mali sizden yardım istiyor denilirse buna olan tepki daha düşük olacaktır. Bunun en önemli sebebi saptanabilir kurban etkisidir. İnsanlar o kurbanın yerine kendilerini koyarlar. Kısacası onunla empati yaparlar. Diğer bir konu da yakınlıktır. Eğer olay yakın bir yerde ise insanlara yardım etmek için var gücümüzle çalışırız. Fakat uzakta ise o insanların yerine kendimizi koymakta zorluk çekeriz. Bir başka konu da okyanustaki damla etkisidir. Yaptığınız yardımın toplam sorun içinde bir fayda oluşturmayacağını anlatmaktadır. Bu durumda insanlar kendilerine yakın olan, saptanabilir bir kurbanın olduğu, yaptığı yardımın amaçla ulaşacağına inandığı durumlarda yardım etmeye isteklidir.

Son olarak da kısa vadeli duygularımızın uzun vadeli etkileri olabileceğini unutmamalıyız. O sebeple öfkeli veya sevinçli halde yaptığımız hareketlerden dolayı ileride mutsuz olabiliriz. Mesela çok mutluyken insanlara gereksiz sözler verebiliriz. Çok öfkeli iken insanlara karşı önyargılı olabiliriz. Bunlara dikkat etmezsek ileride çok pişman olabiliriz.

İşte görüldüğü gibi insanlar oldukça akıldışı işler yapabilmektedir. Bu insan psikolojisinin aslında farklı durumlarda öngörülmez şekilde hareket ettiğinin göstergesidir.

Umarım faydalı olmuştur. İyi okumalar.