Yapay Zeka kısaca
insanın düşünme yöntemlerini analiz ederek bunların benzeri yapay yönergeleri geliştirmeye
çalışmak olarak tanımlanmaktadır. Teknolojinin gelişimi hızla sürerken, Yapay Zekanın,
Yapay Zeka ile programlanmış robotların, otonom cihazların gelecekte başımıza
bir işi açıp açmayacağı bu gelişimin hemen her aşamasında merak ve araştırma
konusu olmuştur.
Avustralyalı
Robot Bilimci Rodney Brooks TED konuşmasında, 500 yıl içerisinde etrafımızın
robotlarla çevrili olacağını, bunun kaçınılmaz bir durum olduğunu söylüyor.
Herkes tarafından duyulan, “Robotlar ileride hak iddia edecek mi?” ya da “Ele
geçirme istekleri olacak mı?” endişelerine ise robotların sadece birer makine
olduğu ve insanların istedikleri zaman onları kontrol edebilecekleri; kötü bir
robot ortaya çıkmadan önce daha az kötüsünün çıkması gerektiği ve bu aşamada
durdurulabilecekleri şeklinde yaklaşıyor.
Oxford Üniversitesi’nde görev yapan İsveçli bir filozof olan Nick
Bostrom ise Eylül ayında çıkacak olan “Süperzeka: Yollar, Tehlikeler, Stratejiler”
adlı kitabında Yapay Zekaya karşı çok dikkatli olunması gerektiği, taşıdığı
potansiyel tehlikenin nükleerden daha yüksek olduğunu belirtiyor. Yine bir
röportajında gelecekte ulaşacağımız bir makine zekasının sebep olabileceği çok
büyük varoluşsal tehditlerin olduğunu söylüyor.
Yorumlara baktığımızda robotların dünyayı ele geçirebileceği, hak iddia
edebileceği gibi bir ihtimal en azından yakın gelecekte mümkün değil gibi
görünüyor. Ancak bazı işlerimizi elimizden almaya başladıkları bir gerçek. Gelecek
10 yıl içinde Yapay Zeka ve Robotların hayatımızı, ekonomiyi ve iş gücünü nasıl
etkileyeceği konusunda uzmanlar iki farklı düşünceye sahip. Bir kısmı bu konuda
oldukça iyimser bir yaklaşıma sahipken bir kısmı kötümser düşünüyor.
Uzmanların hemen
hemen yarısı 2025 e kadar Yapay Zeka ve Robotların pozitif ya da nötr bir etkisinin
olacağını düşünüyor. Bu uzmanlar, tarihte teknolojinin iş yıkıcı olarak ortaya
çıkmadığını, gelişimi ile birlikte yeni iş alanlarını beraberinde getirdiğini
söylüyorlar. Örnek olarak bir XTM cihazının üretimi, programlanması,
geliştirilmesi, iyileştirilmesi ve kontrolü, video görüşmesi, güvenliği için
birçok çalışana ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak olumsuzluk, şubedeki her işin
yapılabildiği bu cihazın, şubelerin yerini almaya başlaması düşüncesi ile
ortaya çıkıyor. Bankalar ve müşteriler için maliyet ve hız konusunda oldukça
avantajlı olan XTM, çalışanlar açısından bir iş alanının kaybı olarak
görülebilir. Kötümser bakış açısına sahip uzmanlar da tam da bu noktada
endişeli. Yeterliliği fazla olan insanlara daha fazla ihtiyaç duyulurken az
olanlara gerek duyulmayacağını, otomatik yapılabilecek her türlü işi
makinelerin yapmaya başlayacağını ayrıca teknolojinin ikinci dalgasının çok
daha şiddetli olacağını ve insanların buna ayak uyduramayacağını düşünmektedir.
Robotların çok yönlü, becerikli ve büyüme olanağı olan cihazlar olması da bu
uzmanların karamsar olmalarının bir sebebi.
Bankaların üzerinde
çalışılmakta olan OCR ve VAIPro teknolojileri de Yapay Zeka kullanımına başka
bir örnek olarak verilebilir. OCR ile bankadaki operasyonel işler
sanallaştırılarak, farklı formatlardaki belgelerin tarama yöntemiyle
bilgisayara aktarılması ve elle girilmiş bilgilerle karşılaştırma yapılması
mümkün olacaktır. Bu durum da her iki açıdan bakıldığında insanların angarya
bir işten kurtulması olarak ya da insanların işinin elinden alınması olarak
görülebilir. Müşteri temsilciğinin sanallaştırılması olarak tanımlayabileceğimiz
VAIPro projesi de yine işleri oldukça kolaylaştıran, zamandan tasarrufu
sağlayan bir başka teknolojidir. VAIPro ile müşteriler ATM’lere konuşarak komut
verebilecek, iletişim kurabilecektir. Söylenen her türlü yönerge kavranarak
yerine getirilebilecektir. Bu teknoloji IVR teknolojisi ile de birleştirilerek
müşterilerin telefon görüşmelerini otomatik yanıt ile yerine getirebilmesi
sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu noktada çağrı merkezlerine daha az ihtiyaç
duyulacağı için yine bir iş alanının daraltılması ya da yok edilmesi gibi bir
durum düşünülebilir.
Hazırlayan: Semra Civan