28 Temmuz 2018 Cumartesi

'Robotların Yükselişi' Adlı Kitap Özeti

Merhaba sevgili okurlarım,
Bugün sizlere son dönemlerde okuduğum ünlü futurist Martin Ford'a ait olan Robotların Yükselişi adlı kitaptan bahsetmek istiyorum. Kitabı benden önce okuyanlardan 'dehşete düştüm', 'korkunç bir kitap' gibi geri bildirimler alınca ben de bir hayli meraklanmıştım. Bu sebeple kitabı okumaya karar verdim.
Öncelikle kitapla ilgili şunu söyleyebilirim ki, az çok teknoloji ile ilgilenen, yapay zeka hakkında fikir üretmeye çalışan birçok insan için kitapta büyük süprizlere yol açacak bir ayrıntı olduğunu düşünmüyorum. Sadece konuya daha ciddi eğilmek anlamında bizlere fayda sağlayabileceğine inanıyorum.
Kitap genel hatları ile hepimizin işini kaybedeceğini söylemeye getiriyor. Hatta rutin işleri yapanlar değil, idari işleri yapanların da işlerini kaybedeceklerini ifade ediyor. Bunu zaten birçok yerde duyuyoruz. Yalnız kitap şunu da belirtmekten geçemiyor ki, yaşanan teknolojik gelişmeler hep insanoğluna fayda sağlamış. Teknolojik gelişmeler ile bu teknolojileri kullanmayı bilen insanların değeri artmış ve vasıflı hale gelmişler. Örneğin eskiden pamuk tarlasında pamuk toplamak gibi herkesin yapabileceği bir işi yapan insandan tarlayı traktör ile hasat eden insana geçiş olmuştur. Yeni tip insan traktör kullanmayı bilen becerikli bir insandır. Bu sebeple de değeri ve maaş beklentisi artmıştır.
Öbür taraftan kitapta bugün için hayal edilmesi bile zor olan birçok işi makinelerin yapabileceği bir dünyadan bahsedilmiş. Açıkçası bu belki bir gün olabilir ama akşamdan sabaha değil. O sebeple henüz canımızı sıkmak için çok erken. Bugün birçok rutin işi robotlara yaptırmaya başladık ama halen detaylarda insan zekasının, insan yeteneklerinin ve kısaca insan doğasının getirdiği mükemmellik geçerlidir. Bugün için en büyük sıkıntı aynı işi daha az paraya yapacak insanların veya pazarların varlığıdır. Yarın belki böyle olmayabilir ama bugün böyle.
Üretim sektöründe Robotların kullanılması müşteriler ile karşılıklı ilişkinin sınırlı olması dolayısı ile çok mümkün olabilir ama hizmet sektöründe Robotların kullanım alanları henüz müşteri ilişkilerinde gelişmiş gibi durmuyor. Öncelikle müşterinin yaşayacağı deneyimde görmek istediği en önemli konuları; samimiyet, güven, huzur vb. Robotların bu aşamada göstermeleri zor görünüyor. Örneğin birçok başarılı denemeye rağmen halen yaşlı hastalar kendilerini anlayamayan soğuk robotlar yerine kanlı canlı insanların kendilerine refakat etmesini istiyorlar.
Yapay zekada yaşanan büyük gelişme ileride birçok konuda makinelerin karar almaya başlayabileceğini gösteriyor. Bundan yaklaşık 20 yıl kadar önce dünyada ünlü satranç oyuncusu Kasparovun IBM in Deep Blue suna yenilmesi belki bir milattı. İlk defa makine insanı yeniyordu. Hem de zeka gerektiren bir oyunda, o oyunun en iyisini yenen bir makine vardı. Bu zamanın makineler lehine gelişmeye başladığını gösteriyordu. Sonra da IBM in Watson'u dünyaca ünlü bilgi yarışması Jeopardy i kazandı. Bu internet tabanlı bir veri tabanını kullanılan dilin anlamına göre tarayan ve doğru cevabı bulmaya çalışan bir algoritmaydı. Tüm bu gelişmeler beyaz yakalıların da işlerinin risk altında olduğunu gösteriyor. Hatta buna bir örnek de tıp dünyasından verilebilir. Dünyada birçok hekim var. Kendileri tıp makalesi yazıyor ve araştırma yapıyorlar. Fakat bir hekim bir konuda sorun yaşayınca bunun için bazı dergilerde arama yapıp kendi sorununu adresleme çalışıyor. Eğer bulabiliyorsa soruna bir çözüm üretebiliyor, eğer bulamıyorsa üretemiyor. Peki bir yapay zeka olsa, bir tıp sorunu ile ilgili tüm veritabanlarını araştırsa ve teşhisi kendi koysa nasıl olurdu? İşte böyle bir şey gerçek olduğunda hekimlerin de işleri tehlikede demektir.
Kitapta ileride bizleri bekleyen birçok yıkıcı konu hakkında da açıklamalar getiriliyor. Örneğin sürücüsüz araçların araç sahipliğini ortadan kaldıracağı gibi... Bunlara burada değinecek kadar konuyu uzatmak istemiyorum.
Kısaca özetlersem kitapta Terminatör filmindeki skynetin tüm insanlığı ele geçirmesi finaline kadar giden makineleşme konularına vurgular yapılıyor. Bunlar yapılırken de bazı zamanlarda öz eleştiri yapılıp; 'eğer herşey makineleşirse bu makine parçalarını tedarik eden ve programlayan küçük bir azınlık dışında herkesin işini kaybetmesi durumu oluşur ki o zaman geliri olmayan halk nasıl ürün ve hizmet talebinde bulunabilir' konusu açıkta kalıyor. 
Bana sorarsanız insanlık her zaman bir gelişim halindeydi ve gelişirken buna adapte olmanın yollarını buldu. O sebeple insanlığın makineler tarafından ele geçirileceği fikri bana çok bilimkurgu geliyor. Öbür taraftan insanların eski uğraşıları ile ileride gelir elde etmeleri de kolay görünmüyor.
Hepinize iyi okumalar dilerim.


6 Temmuz 2018 Cuma

"Nesnelerin İnterneti" adlı Kitap Özeti

Merhaba kıymetli arkadaşlar,

Bugün de sizlere son dönemde okuduğum ve beğendiğim bir kitabı özetlemek istiyorum. Optimist yayınevinden çıkan Samuel Greengard tarafından kaleme alınmış bu kitap nesnelerin interneti kavramını fazla detaylandırmadan günlük hayatımızda herhangi bir insanın bu teknolojiden nasıl faydalanabileceğini açıklıyor.

Nesnelerin interneti veya Internet of Things dediğimiz kavram aslında bağlantılı cihaz sayısının son dönemlerde oldukça hızlı şekilde artması ve ileride de daha çok artacağı bilgisi dahilinde önem kazanmaktadır. Bağlantılı cihazlar ki bunların 2020 yılına kadar 50 milyar adede yükseleceği varsayılıyor, internet üzerinden birbirleri ile bağlantı kurabilen cihazlar olarak biliniyor. Bu nedenle bağlantılı nesnelerin de iki çeşidi önümüze çıkıyor. Bunlar; dijital kökenli nesneler ve fiziki kökenli nesnelerdir. Fiziki kökenli neseneler (örneğin bir basılı kitap) siz bunu dijitale aktarmadıkça dijital dünyada yer almıyor. Fakat dijital kökenli nesneler (e-kitap) ise siz burada veri oluşturdukça herhangi bir müdahaleye gerek kalmaksızın dijital dünyaya veri aktarmaya başlıyor. Bu nedenle ileride dijital kökenli nesnelerin artması ile buradan oluşturulacak bağlantılar ve elbette veriler de gittikçe artacaktır.

Nesnelerin interneti veri oluşturma ve veriyi başka cihazlara aktarma mantığı ile çalıştığından temelde sensörlere ihtiyaç duyuyor. Örneğin araç lastiklerine yerleştirilen çipler araç lastiğindeki aşınmayı, sürüş güvenliğini, sürüş süresini, sürücünün sürüş kabiliyetini vb. sürekli bir merkeze iletebiliyor. Bu da bu çiplerdeki sensörlerin veri oluşturması ve bu veriyi anlık olarak internet yardımı ile veri işleme merkezine göndermesi ile mümkün oluyor. o zaman bizim bu sensörlere önemli şekilde ihtiyacımız bulunuyor. 

Veri dediğimizde de karşımıza şu konu çıkıyor. Bu kadar veri nerede ve nasıl tutulacak? Bu durumda bulut tabanlı veri depolama sistemleri daha da önem kazanacak. Çünkü veri çok hızlı ve çok çeşitli şekilde, oldukça hacimli miktarlarda üretilecek ve bunların veri tabanlarında tutulması ve sonrasında işlenerek aksiyon geliştirilmesi gerekecek. Burada böyle bir yoğunluk ve yatırım zorunlulukları görünürken öbür taraftan da veriler artık birer varlık olarak değerlendirilecek ve şirketlerin bilançolarında bunlar değerlemeye tabi tutulacak. Bunları son dönemlerde görmeye başladık bile. Örneğin Facebook un Whatsapp ı oldukça yüksek bedelle satın almasının ardında hep veri olduğu söylendi. 

Nesnelerin internetini birz daha açtığımızda temelde veriler üç şekilde iletilebiliyor. Bunlar;
1- Makineden makineye
2- İnsandan makineye
3- Makineden akıllı cihazlara

Peki biz yukarıda belirttiğimiz üç veri aktarım şekli ile nasıl modellemeler yapabiliyoruz veya yapacağız?

En önemli tarafı insan elbette. İnsanın hayatını kolaylaştıracak ve yaşam kalitesi ile yaşam süresini arttıracak çok önemli gelişmeler olacak. Örneğin derinin altına yerleştirilen sensörler ile tansiyon, kalp atış hızı, şeker seviyesi vb. sürekli ölçülebilecek. Bu ölçümler üzerinden yapılan modellemeler ile arka planda bir yapay zeka çalışacak ve insanların muhtemel sağlık sorunları önceden tahmin edilebilecek. Eskisi kadar doktorlara ve hastanelere rutin check uplar için ödeme yapılmayacak.

İnsanların giysilerine yerleştirilen sensörler ne kadar kalori harcadığını, ne kadar yürüdüğünü, ne kadar su içmesi gerektiğini vb anlık olarak takip edebilecek. hasta olan insanların hangi ilaçtan ne kadar (500mg veya 1000 mg gibi standart şekilde değil) içmesi gerektiğini insanlara bildirecek.

İnsanlar giyilebilir cihazları ile birçok veriye anında ulaşacak, sesli komutlar bu cihazlar tarafından algılanıp nesneler üzerinde işlem yapılacak. Örneğin bir insan saatine klimayı çalıştır dediğinde evindeki klima çalışacak. 

Sensörler ortamı anlayıp (mesela hava tahminlerindeki duruma göre) kendi başlarına aksiyona geçecekler (güneşli ise sulama sistemini çalıştıracak). Bu da yapay zekanın ve karar destek sistemlerinin de artık gittikçe önemli hale geldiğini gösteriyor. 

Trenler uzaktan izlenecek ve rayların aşınması takip edilecek. Bu şekilde muhtemel kazaların önlenmesi sağlanacak. Aynı şekilde araçların en fazla fren yaptıkları yerler lokasyon bazlı olarak izlenecek ve böylecek o kavşaklara ek tedbirler düşünülecek.

Sensörlerin koku ve tad alması ile gıdaların bozulup bozulmadığı ne zaman bozulacağı bilgileri sürekli elde edilebilecek. Böylece hem tüketicinin hem de esnafın hakları korunmuş olacak.

Nesnelerin interneti bu kadar büyük bir çığır açarken ve aynı zamanda insanların hayatlarını kolaylaştırırken peki hiç olumsuzluğa sebep olmuyor mu?

Öncelikle internet korsanlarının verilerin bu kadar dağınık şekilde bir yerden başka bir yere gittiği bir dünyada rahat durmayacaklarını biliyoruz. Örneğin bir insan google glass gözlüğü ile bir kitap okurken, bir film izlerken, mobil şubesinden hesaplarına bakarken araya giren bir korsan bu verileri çalabilir veya kötü amaçlı olarak kullanabilir. Örneğin gözlüğünüzle ailenize bakıp onların sağlık durumları ile ilgili bilgi almaya çalışıyorsanız araya giren bir korsan ailenizin resimlerini, aile yaşantınızı, ailevi problemlerinizi öğrenebilir ve ileride aleyhinize kullanabilir. Hatta daha kötü niyetli birileri araçlarınızın fren sistemlerine bile dışarıdan müdahale edebilecekler.

Bir diğer konu da bu kadar rahatlığa alışmış insanların artık ellerinden bir iş gelmeyecek hale gelebilmesidir. Buna keyif tuzağı adı veriliyor. İnsanlar hem yetenek olarak hem de iş yapma isteği olarak oldukça aciz durumlara düşebilirler. Kilo alabilirler ve son derece sağlıksız yaşam sürmeye başlayabilirler.

Sorunlardan bir tanesi de bazı mesleklere artık ihtiyaç duyulmayacak olmasıdır. Örneğin sayaç okuyuculuğu gibi bir meslek tarihe karışacak. Elektrik, su veya doğalgaz sayaçları üzerindeki sensörlerle merkeze kullanım tutarları bildirilecek ve insanlar da belli bir rutin ile tanımladıkları banka hesabından veya kredi kartından sürekli bu bedelleri ödeyebilecekler.

Görüldüğü gibi bizi bekleyen heyecan verici bir dünya var. Bunlara çoğu işletme adapte olmaya başladı. Bakalım gelecek neler gösterecek...

Hepinize iyi çalışmalar diliyorum.