23 Eylül 2020 Çarşamba

Pazarlama 4.0 Kitap Özeti

Merhaba sevgili arkadaşlar,

Bugün Pazarlama 4.0 kitabını sizler için özetlemeye çalışacağım.

Yazarı Philip Kotler, pazarlamanın gurusu olarak bilinir. Daha önceki pazarlama anlayışının nasıl değiştiğini bu kitapta anlatmaya çalışmış. Kendisi Pazarlama 1.0 ile hepimizin zamanında üniversitelerde öğrendiği ürün bazlı pazarlamayı kastetmiş. Burada ürün (product), fiyat (price), tutundurma (promotion) ve yer (place) konuları temel alınarak bir pazarlama anlayışı oluşturulmaya çalışılmıştı. Pazarlama 2.0 ile müşteri veya tüketici tabanlı bir pazarlama anlayışına geçiş sağlanmıştı. Pazarlama 3.0 ile insan temelli pazarlama ve en nihayetinde Pazarlama 4.0 ile de müşterilerin katılım ve savunuculuğunu kazanmak için geleneksel ile dijital pazarlamanın birleştirilmesi amaçlanmaktadır. 

Pazarlama 4.0 kavramının ortaya çıkmasının ana nedenlerinden biri güç değişimidir. Güç artık bireylerde değil sosyal gruplarda bulunuyor. Yatay, kapsayıcı, sosyal güçler artık dikey, dışlayıcı ve bireysel güçleri gölgede bırakmaya başladı. Buna en büyük örnek olarak Facebook'un tüm devletlerden daha fazla nüfusa sahip olması gösterilebilir. İnsanlar sınırlardan, organizasyonlardan bağımsız şekilde birbirleri ile bağlantı kuruyor, etkileşim yapıyor ve birbirlerini destekliyor ya da eleştiriyor. Bu insanlar markaların büyüklüğünden eskisi kadar korkmuyorlar.

Müşteriler hangi markayı seçeceklerine eşdüzeylerinin (peers) tavsiyeleri doğrultusunda karar veriyor. İnsanlar 4-f etkisinden yararlanarak bu kararlarını alıyorlar. Bunlar; arkadaşlar (friends), aile (family), facebook ve sosyal medyadaki takipçileridir (followers). Bu nedenle bir markanın başarılı olabilmesi için artık müşterilerine arkadaş gibi yaklaşmayı bilmesi, zaman zaman hatalarını kabul etmesi, onlarla samimi olması, onlarla zaman geçirmesi, daha az ürkütücü olması ve dürüst olması gerekiyor.

Müşteriler günümüzün getirdiği teknoloji ortamında birbirleri ve markalar ile bağlanmış (connected) durumdadır. Bu herhangi bir ürün ile ilgili hızlı bilgi alma, anında sipariş verme gibi işlemleri yapmalarına olanak sağlıyor. Fakat öbür taraftan da bu kadar çevrimiçi oldukları ortamlarda bile yine de fiziki satın almaları tercih edebiliyorlar. Bu da markaların sadece dijitalde yer alma stratejilerinin ne kadar doğru olduğunu sorgulatıyor. Müşteriler zaman zaman bir insan dokunuşu bekliyorlar. Yüz yüze görüşme yapmak, çağrı merkezinde bir insan sesi duymak veya fiziki mağazada almak istedikleri ürüne temas etmek istiyorlar. Bu da online ve offline dünyanın birbirine yaklaşmasını gerektiriyor. Kısacası müşteriye online ve offline de birbirini tamamlayan deneyimler sunmanın önemli olduğunu bize hissettiriyor. Buna omnichannel pazarlama deniyor. Yani bütünleşik şekilde tüm kanallarda müşteriye pürüzsüz ve kesintisiz deneyimler yaşatmak. Bu anlamda deneyim yaşayan müşterilerin tek kanal alıcılarına göre %30 daha fazla tüketici ömrüne sahip oldukları ortaya çıkmış. 

Müşterilerin bir marka veya ürün ile ilgili kafalarının da karışmış olduğunu söyleyebiliriz. Herhangi bir müşteri satın alma kararı verirken; reklam, çevresinin yönlendirmesi (4-f etkisi) ve geçmiş deneyimlerini ön plana koyuyor. Bunlardan en önemlisi çevresinin yönlendirmesidir. Bu sebeple müşterilerin bu bağlanmışlık ortamında kendi kararlarını verirken çok zorlandıklarını hatta bu kararı kendi başlarına bile alamadıklarını söyleyebiliriz. Çok fazla bilginin olması da işi bir hayli zorlaştırıyor. Bu nedenle birçok insan kalabalığın bilgeliğinden faydalanıyor. Bu anlamda şunu söyleyebiliriz. Geleceğin müşterisi bağlantılı ama kafası karışmış.

Madem çevrenin etkisi bu kadar önemli, o zaman markanın kendisini anlatmaya çalışması veya savunması da o kadar kolay olmayacaktır. Bu durumda en iyisi, markanın tüketiciler tarafından savunulmasını sağlamaktır. Yapılan araştırmalara göre üç müşteri segmenti bu konuda diğerlerine göre daha ön plandadır. Eğer bunlar kazanılabilirse markanın savunucuları veya avukatları olarak diğer tüketicilere karşı önemli bir rol üstlenebilirler. 

Bu müşteriler; gençler, kadınlar ve netandaşlardır (netcitizen). 

Gençler ilk çıkan ürünleri deneyimlemeyi seven insanlardır. Bu insanlar erken benimseyici olarak da adlandırılabilirler. Bunun en önemli sebebi, mizaçları gereği asi olduklarından anne ve babalarının yapmalarını istedikleri şeyleri yapmamaları veya kullanmalarını istedikleri ürünler yerine kendi tercihlerine yönelmeleri gösterilebilir. Kadınlar ise genel olarak aile ekonomisini yöneten insanlardır. Erkeklere nazaran daha fazla bilgi toplamaya, daha fazla alternatif bakmaya, daha fazla soru sormaya meyillidirler. Saatlerce mağazalarda dolaşabilir ve en uygun tercihten emin olmadan satın alma yapmazlar. Bu nedenle mükemmel hizmeti veya ürünü alma noktasında bir çaba içerisindedirler. Bunun için daha fazla temas noktasına ihtiyaç duyarlar. Daha fazla etkileşim içinde bulunurlar. Bu nedenle markalar için bu araştırmadan başarılı çıkmak çok önemlidir. Son olarak da netandaşlar vardır. Bunlar internette çoğunlukla herhangi bir maddi beklentileri olmaksınız paylaşım yapan, yorum yazan, puan veren insanlardır. Bunların yorumları markaların tercih edilmelerinde çok kritik öneme sahiptir. Bu insanların yorumları hiçbir reklam ile kıyaslanamayacak kadar büyük etki oluşturur. Bir marka hakkında olumlu veya olumsuz yorumları doğrudan diğer insanların tercihini etkiler.

Müşterilerin günümüz ortamında bir marka ile etkileşime geçme aşaması 5A modeli ile tanımlanıyor. Bunlar; farkındalık (awareness), çekicilik (appeal), sorma (ask), eylem (action) ve savunma (advocate) aşamalarıdır. 

Farkındalık aşamasında, müşteriler pasif bir şekilde geçmişteki deneyimler, pazarlama iletişimleri gibi etkilerin altındadır. Burası biliyorum, görüyorum, bilgi alıyorum aşamasıdır. Çekicilik aşamasında ise ürününün hangi özelliklerinin ihtiyaçları ile örtüştüğünü anlamaya çalışıyorlar. Bu aşama beğeniyorum aşamasıdır. Sonra sorma aşaması gelir. Burada 4-f ye ve işletmeye ürün ile ilgili sorular sorarlar. Eğer aldıkları bilgiler kendilerini tatmin etmişse ve bir karar vermişlerse ikna olmuşlardır. Dördüncü aşama ise eylem aşamasıdır. Burada satın alma davranışını gösterirler. Son aşamada ise ürün ile ilgili deneyimlerini başkaları ile paylaşırlar. Bu aşamada tavsiye edip etmemeye, savunucu olup olmamaya karar verirler. Bu süreçte değişik ürün gruplarında bu aşamalar farklı ağırlıkta ve sürede olabilir. Örneğin tüketici ürünlerinde farkındalık, çekicilik aynı anda gerçekleşebilir. Emlak veya otomobil ürününde ise soru sorma aşaması çok yüksek olabilir. 

Pazarlama 4.0'ın temelde Pazarlama 3.0 gibi insan merkezli olduğunu söyleyebiliriz. Liderlerin altı özelliğinin insanları kendine çektiği belirtiliyor. Bunlar; fiziksellik, düşünsellik, sosyallik, duygusallık, cana yakınlık ve ahlaklılık. 

Markalar için fiziksel çekicilik, iyi tasarlanmış logolar veya ustaca belirlenmiş sloganlar olabilir. Hatta Google'ın yaptığı gibi dinamik logo kullanımlarının da insanları etkilediği düşünülmektedir. Düşünsellik ise insana özgü bilgi sahibi olma, düşünme ve fikir üretme becerisidir. Düşünsellik, görünenin ötesinde düşünebilme ve inovasyon yapabilme becerisiyle yakından bağlantılıdır. Sosyallik boyutu ise bir bireyin veya markanın başkaları ile olan etkileşiminde özgüveni olması, sözlü ve yazılı iletişim becerilerini iyi kullanabilmesidir. Duygusallık başkalarının eylemlerini yönlendirebilmek için onlarla duygusal bağ kurmak ile açıklanabilir. Duygu uyandıran markalar olumlu müşteri davranışını harekete geçirirler. Cana yakınlık ise biraz farklıdır. Cana yakın olan markalar, öz farkındalık sahibidir. Hangi konularda iyi, hangi konularda kötü olduklarını bilirler. Kendilerini geliştirmek için özgüvenleri vardır. Hangi alanlarda kusurlu olduklarını da açıklamaktan çekinmezler. Ahlaklılık ise etik davranmak ve güçlü bir doğruluk sergilemektir. Ahlaki karakteri yüksek olan markalar doğru ile yanlışı ayırt edebilir.

Kitapta birçok örnek ile yukarıda anlattıklarım detaylandırılıyor. Eğer kitabı okursanız okuduğunuza değeceğine eminim. Hepinize iyi okumalar.