Kobilerin ülkemizde ve dünyada ekonominin can damarı olduğu, bir orduda astsubayların ordu içinde ne kadar önemi varsa kobilerin de bir ülke içinde o kadar önemi olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Nasıl bir orduda astsubaylar görevlerini icra edemez veya etmezler ise subaylar ile erler arasındaki koordinasyonu sağlamak ve tüm operasyonel faaliyetleri koordine etme işi sekteye uğrarsa, bir ekonomide de kobiler faaliyetlerine devam edemezler ise ülke ekonomisinde tüketiciler ile üreticiler arasında önemli köprüler ortadan kalmış olur. Bu da en temelde tüm toplumu derinden etkiler.
Kobilerin önemi özellikle krizler ortaya çıktığında daha fazla anlaşılmaktadır. Önemli olan bu krizler çıkmadan söz konusu işletmelere gereken önemin verilebilmesi ve desteğin sağlanabilmesidir. Birçok ekonomide işletmelerin %97’sinden fazlasının kobi olduğu ve istihdama katkılarının da ortalama %70’li seviyelerde bulunduğu düşünüldüğünde bu işletmelerin devamlılığının istihdama da ne kadar fayda sağladığını görmemek mümkün değildir.
Kobilerin gerek ülkemizde gerekse de dünyadaki önemi gittikçe artmakta olmasına rağmen bu işletmelerin finansmana ulaşabilmeleri özellikle likidite sıkıntısının yaşandığı veya talebin düştüğü ortamlarda sınırlı kalabilmektedir. Özellikle son dönemde Doğu Avrupa ülkelerinin çekmesini beklediğimiz kaynağın ne kadarının (IIF -Uluslararası Finans Enstitüsü-’ne göre içinde Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Romanya, Rusya, Ukrayna ve ülkemizin olduğu Gelişmekte olan Avrupa -Emerging Europe- ülkelerine 2012 yılında girmesi beklenen sermaye toplam 291 milyar dolarda kalacak ve 2011’in ortasından itibaren artmaya başlasa da halen 2008’deki seviyesine erişemeyecektir) ülkemiz tarafından elde edileceği bir soru işareti oluştururken bunun istenildiği miktarda çekilememesi ve akabinde 70 milyar doların hemen altında oluşması beklenen 2012 yıllık cari açığının finansmanında zorluk yaşanması ile değerlenmesi beklenecek döviz kurunun da özellikle ithalata bağımlı şekilde üretim yapan tüm kobilerde yansımaları hep olumsuz olacaktır. Elbette FED’in uzun zamandır beklenen parasal genişlemeyi (QE3) yapıp tüm dünyada dolar likiditesini arttırması hem risk iştahını arttıracak hem de ülkemizin çekeceği sermaye miktarını yukarı çekebilecektir. Bu durumda döviz kuru TL karşısında değer kaybedip ülkemiz girdi maliyetlerinin azalmasını (fakat orta vadede ihracatın negatif etkilenmesini) sağlayabilecektir. Tabii bu senaryolardan hangisinin yaşanacağını ileride göreceğiz.
Konuya bir de iş hacmi olarak baktığımızda komşu ülkelerimizde yaşanan sıkıntılar ve Avrupa’nın içinde bulunduğu mevcut ekonomik durum da ihracat pazarlarımızın farklılaşmasına ve mevcut pazarların daralmasına sebep olmaktadır. Bu da kobilerimiz için yeni yatırımlar, yeni anlaşmalar ve yeni süreçler demektir. Elbette kısa zamanda olamayacak bu geçiş birçok işletmemizin faaliyetlerinden zarar ilan etmesine sebep olabilecektir.
Yukarıda açıklanan ekonomik ortama; 2012 yılının başından beri bankacılık sektöründe artmaya başlayan gecikme oranları, karşılıksız çeklerin artması, bankaların kobi kredileri portföyünün büyümemesi gibi birçok değişken eklendiğinde kobilerin finansmana ulaşmakta gittikçe daha fazla zorlandığı anlaşılmaktadır. Kobilerin büyük firmaları finanse etmeleri durumu ise azami ödeme vadelerinin belirlendiği yeni TTK’nın 1530. Maddesinde kobiler lehine çözülmeye çalışılmıştır. Böylece büyük işletmelerin kobiler ile yapmış oldukları ticarette istedikleri şekilde vade belirlemelerinin önüne geçilmesi planlanmaktadır.
Sonuç olarak astsubaylar nasıl bir ordunun direği ise kobiler de bir ekonominin temel taşlarıdır. Onların sorunlarının devam ettiği hatta kötüleştiği bir ekonomi ciddi makroekonomik problemler doğurmaya adaydır. Söz konusu verilerde bir iyileşme görülemezse bu kısa ve orta vadede istihdam rakamlarına ve banka karlılıklarına olumsuz şekilde yansıyacaktır.