9 Nisan 2013 Salı

Ütopik bir Dünyada Bankacılık

Geçenlerde aklıma ilginç bir şey geldi. Saçma olabilir ama acaba dedim dünyada ve ülkemizde herkes olması gerektiği gibi dürüst, ahlaklı, sözüne sadık olsaydı herşey ve herkes istenildiği gibi planlı olabilseydi acaba biz bankalar ne konumda olurduk diye. Acaba böyle bir dünyada biz bankacılara ne kadar ihtiyaç olurdu? Bunları incelemek için bankacılık ürünlerini aklıma getirdim.

Bankacılık için en temel ürünler olarak görülen kredilerde değerlendirme mekanizması eskisi kadar etkin olmazdı. Değerlendirme yapmaya eskisi kadar gerek olmazdı çünkü hakikaten herkes ödeme niyeti ile bu krediyi alırdı. krediyi ödeyememe gibi bir durumda ise en temelde banka müşterisine zaten yardımcı olur ve krediyi ödeyeceğine dair inancı olduğundan müşteriye gereken vadeyi ve imkanı tanırdı.

Aslında kredi diye bir şey de eskisi kadar olmayabilirdi zira zaten bireyler veya insanlar toplu paraya eğer ihtiyaçları yoksa zaten aralarında vadelendirme yaparlar ve müşterilerin tamamı borcuna sadık olduğundan dolayı istenen vadede istenen şekilde taksitlerini hiç yorulmadan ve hatırlatmaya gerek olmadan tahsil ederlerdi.

Kredilere yakın bir ürün olarak kredi kartlarına ise belki hiç ihtiyaç olmazdı. zaten önemli bir kısmı tek çekim işlemler olarak gerçekleşen kredi kartlarında zaten bankalar ile komisyon veya bloke gün karşılığında çalışmakta olan üye iş yerleri hiç POS talep etmezler, müşteriden kredi kartı yerine sadece ödeme sözü alırlar ve zamanı geldiğinde bu bedeller onların hesaplarına yatardı. yani hem kredi kartı hem de POS a ihtiyaç olmayabilirdi.

Kredilerden konu açılmışken gayrinakdi kredilere de hiç gerek kalmazdı. Örneğin teminat mektupları gibi muhataba belli bir işin yapılmaması durumunda bankanın müşteri lehine belli bir miktara kadar ödeme yapmasını öngören garanti akitlerine ihtiyaç kalmazdı. Zaten insanlar veya işletmeler verdikleri sözü tutarlar ve mutlaka zamanı geldiğinde işlerini söz verdikleri gibi bitirirlerdi. Akreditiflere de yine ihtiyaç kalmazdı çünkü ihracat bedelleri ithalatçılardan zamanında ve eksiksiz olarak tahsil edilebilirdi.

Peki olayın pasif yapısı nasıl olurdu? Yani ortamda yukarıda belirtilen kredi veya kredi kartı kullanımları olmadıkça toplanan fonlar nasıl değerlendirilirdi? Toplanan fonlar ile neler yapılırdı? Bu fonlar toplanır ve akabinde muhtemelen kredi olarak kullandırılamayacağı için yeni iş imkanları için kar zarar ortaklığı benzeri yapılarda kullandırılabilirdi. O sebeple çok fazla fon toplamak da gerekli olmayabilirdi. Belki de insanların fonlarını toplamak için fon sahiplerinden çeşitli bedeller alınabilirdi. İnsanlar fazla mevduatlarını bankacılık piyasasına koyup bunları da cari/vadesiz hesaplarında tutarlardı. Bunn sebebi yukarıda belirtildiği gibi yaptıkları alışverişlerinde oluşan taksitlerini zamanında ödeyebilmek için bankacılık ödeme sistemlerini kullanma gereksinimleri olurdu.

Burada sanki tüm bankacılık ürünlerinde gerileme söz konusu gibi görünmüşken alternatif dağıtım kanallarında ise bir iyileşme olurdu. İnsanlar ödemelerini zamanında, planlı şekilde yapabilmeleri için her ana yanlarında banka şubeleri tutmak isteyebilirlerdi. Bu sebeple gelişmiş mobil bankacılık, internet şube vb yapılar mevcut olurdu. Bunların her birinin işlem bazında ve login başına maliyetleri olurdu çünkü bankaalrın para kazandıkları enstrümanlar çok azalmış olurdu.

Bankalar bugünkü gibi cadde ortasında içleri en yeni trendlere göre yapılandırılmış modern şubelerde hizmet vermek yerine küçük işletmeler ile anlaşıp bunlar üzerinden küçük mevduatları kabul edebilirlerdi. Ya da bunun yanında küçük şubelerde içinde 1-2 kişinin çalıştığı kat bankacılığı üniteleri haline gelebilirlerdi. Herkesin tartıştığı yüksek karlılıklar artık olmazdı.

Görüldüğü gibi bankalar tamamen farklı bir iş modeline sahip olurlardı. Belki de bu kadar eleştirilen organizasyonlar olmazlardı. O sebeple aslında bankaalrın bu kadar eleştirilmesinde biraz da kendimize pay biçmek gerekmez mi? 

2 Nisan 2013 Salı

Herfindahl endeksi ve Ülkemiz Bankacılık Sektörü Ürünlerine Uygulanması

Ülkemiz içinde bankacılık sektöründe rekabet gittikçe arttığına dair söylemler her zaman gündemde olmuştur. Bu sebeple hakikaten rekabetin bankacılık piyasasında bu kadar çetin olup olmadığının araştırılması önemli görünmektedir.

Ülkemizdeki rekabetin gelişimine bakıldığında aşağıdaki şekil karşımıza çıkmaktadır. 2010 yılı sonuna kadar alınan verilere ve Herfindahl endeksi olarak bilinen endekse göre çizilen şekilde temelde şu dikkate alınmaktadır. Piyasada mevcut olan tüm bankaların piyasa paylarının kareleri toplanmaktadır. Böylece ne kadar fazla ve birbirinden fazla pazar payı farkı olmayan kurum varsa o kadar 0’a, ne kadar az ve pazar payı yüksek kurum varsa 10.000’e yaklaşmaktadır.[1]

Görüldüğü gibi 2000 yılında banka sayısının oldukça fazla olması ve bunların da anlamlı pazar payları bulunması sebebiyle endeksin değeri düşüktür. Fakat ülkemizdeki banka sayısının azalması ile pazar payları ve bu endeksin değeri artmaya başlamıştır. Ürün grupları içinde de bu endekslerin gelişimine bakıldığında özellikle kredide ciddi bir rekabetin varlığından bahsedilebilir. Fakat kredi kartlarında piyasaya hakim birkaç bankanın varlığından dolayı bu endeksin değeri diğer ürün gruplarındaki değerlere göre daha fazla olmuştur.

           

Türkiye’deki Bankacılık Ürünlerinin Rekabet Durumu

(Kaynak: BDDK, Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2011, s.18-36)
 
Yukarıdaki veriler incelendiğinde rekabetin özellikle bazı bankacılık ürünlerinde oldukça yüksek olduğu fakat bunun her ürün için geçerli olduğu söylenememektedir.


[1] BIS, OTC Derivatives Market Activity, Second Half 2010, Basel, BIS, 2011, s.14.

1 Nisan 2013 Pazartesi

Dünya'da ATM Maliyetlerin Azaltılmasına Yönelik Yeni Bir Trend: Recycle ATM (Geridönüşümlü ATM)

Bu araştırmada kısaca ATM ve çeşitleri özetlenecek; Recycle ATM’nin özellikleri, avantajları ve Avrupa’da kullanım düzeyi gösterilecektir. Ayrıca Türkiye ve diğer ülkelerin sahip olduğu Recycle ATM oranları karşılaştırılacaktır. Türkiye son yıllarda gerçekleşen ATM sayısındaki hızlı artışı ile Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer alması ile dikkat çekmektedir. Dünya sıralamasında birincilik Japonya’da iken ikincilik ise Güney Kore’dedir.

Tablo 1: ATM-POS Sayıları (Bin Adet)


ATM’nin tanımı, geçmişi ve işlem kapasitesi kısaca şu şekildedir. Alternatif Dağıtım Kanallarından olan ATM’ler (Otomatik Vezne Makinaları) günde 24 saat aralıksız hizmet vererek müşterilerin bankacılık işlemlerini yerine getiren elektronik cihazlardır. Ülkemizde ATM makinesinin ilk kullanımı 1987 yılının Aralık ayında gerçekleşmiştir. ATM’ler; üzerlerindeki bilgisayar ve bu bilgisayarı çalıştıran işletim sistemi aracılığı ile bankanın ana bilgisayarı ile iletişim kurarak müşterilerin bankacılık sistemindeki hesaplarına ulaşmalarını ve bu hesapları üzerinden standart bankacılık işlemlerini kendi kendilerine yapmalarını sağlamaktadır.

Plastik kartların hemen hepsi ATM’lerden para çekmek için kullanılabilmektedir. Aynı zamanda ATM kullanılarak kredi ve banka kartlarının şifrelerinin değiştirilmesi, virman, havale yapılması, hesap özeti bilgilerinin alınması, bakiye öğrenilmesi, para yatırılması, fon, hisse senedi veya döviz ile ilgili yatırım benzeri pek çok işlemin yapılabilmesi mümkündür. 
ATM çeşitleri ise;
·         On – Site
·         Off - Site
·         Work – Site
·         Cash Dispenser: Nakit çekmek, hesap görüntülemek gibi fonksiyonları vardır.
·         Mobile ATM

Recycle ATM’ler, paranın kendi içindeki devinimi kullanarak daha uzun süre para yüklemeden kullanılabilen ATM’lerdir. Para yatırma ve para çekme işlemleri neredeyse eşit olan bir Recycle ATM’de para yatırmada kasetlerde tanımlı olmayan kupürler, Recycle ATM’lerin çöp kasetini (normal kasetlerde tanımlı olmayan paraların atıldığı ekstra ATM kasetidir) doldurmadığı takdirde para yüklemeye neredeyse hiç ihtiyaç duymazlar. Recycle ATM’lerin hem On - Site hem Off - Site olanları mevcuttur. Son yıllarda ATM kanalının en önemli eğilimlerden biri, bankaların operasyonel masraflarını düşürmeye yönelik olarak geliştirilen, para yatırma ve çekmede aynı kasetleri kullanan bu Recycle ATM’lerdir. Dünya’da bu operasyonel maliyetlerin yarattığı yük yaklaşık olarak yıllık 600 Milyar $’dır. Recycle ATM’ler, bankalar için yarattıkları maliyet avantajı sebebiyle önümüzdeki yıllarda Türkiye ATM pazarının vazgeçilmez ürünü olacak gibi görünüyor.


Tablo 2: Recycle ATM Sayısının Avrupa’daki Dağılışı (2011) 


Kaynak: RBR Analizi

Recycle ATM sayısı Batı Avrupa’da yavaş bir şekilde artmaya devam ediyor. Araştırma yapılan 17 Batı Avrupa ülkesinin 14 ünde Recycle ATM mevcut durumdadır. 2011 yılınla yapılan araştırmanın sonucuna göre bölgede bulunan ATM’lerin %5 i Recycle ATM’dir. Bu oran 2009 yılında ise %3 seviyesindeydi. Recycle ATM sayısı en fazla olan ilk 6 ülkedeki Recycle ATM sayısı, bölgedeki tüm Recycle ATM içerisinde %90’dan fazla orana sahiptir. Recycle ATM sayısında ilk sırada %54 ile Almanya yer almaktadır. İkinci sırada %18 ile Belçika ve üçüncü sırada %10 ile Türkiye Recycle ATM konusunda büyük orana sahiptir.

Sonuç:
Recycle ATM’ler maliyet açısından büyük avantaj yaratmaktadır.
Dünya’da Recycle ATM’lerin kullanımı hala oldukça düşük düzeydedir.
Avrupa’da yükselen bir eğilim olarak gözükmektedir fakat hala yeterli girişim oluşmamıştır. Bunun başlıca sebebi Avrupa’da para yatırmalı ATM miktarının yüksek oranlarda olmamasıdır.

Öneri:
Para yatırma ve çekme miktarları birbirine yakın seyreden ülkemizde bu sisteme geçmek yerinde bir karar olacaktır.
Offsite ATM’lerin hepsi Recycle ATM yapılarak maliyetlerden kazanç elde edilebilir.
ATM benzeri cihazlarda standart olarak Recycle modül kullanılması yerinde olacaktır.

Yazan: Mehmet Çepni, Rabia Toker