18 Nisan 2015 Cumartesi

İş Hayatının Altın Kurallarından Biri: Her Fenalıkta Bir Hayır Olabilir

Kıymetli okuyucular merhaba,

Bugün sizlere iş hayatımızda her zaman karşılaşabileceğimiz olaylara farklı bir açıdan bakmanızı sağlamak için bir hikâye anlatmak istiyorum. Einstein’ı hepimiz biliriz. Onu ünlü yapan teorisi olan Genel İzafiyet Teorisi’ni de en azından duymuşluğumuz vardır diye düşünüyorum. Bunların konumuzla ne ilgisi var, fizik üzerine bir yazı mı okuyacağım diye düşünmeyin lütfen. Biraz sabırla aşağıdaki hikâyemi okuyacağınıza inanıyorum.

Einstein 1911'de Genel İzafiyet Kuramı üzerinde çalışmaya başladı. Kuramdaki anahtar yaklaşım, bir ışık ışınının Güneş kenarından geçerken güneşin çekim etkisiyle çok küçük miktarda ancak ölçülebilir düzeyde büküleceği şeklindeydi. Ancak, artalandaki bir yıldızın tam güneş kenarından geçen ışığını gözlemek çok zordur. Bir tam tutulma bu olanağı verebilirdi. Ay, güneş ışığını kapatarak hemen arkadaki yıldızların görülmelerine, çekilecek fotoğraflardan konumlarının ölçülebilmesine ve varsa bükülmenin gözlemlenmesine bir olanak sağlayacaktı.

Bu durumda bir güneş tutulması beklemekten başka bir şey kalmamıştı. O tutulma da 1914 kışında Rusya’da gerçekleşecekti. Ekipmanlar hazırlanmış, çalışmalar hızlandırılmış fakat beklenmedik bir olay olmuştu. 1.dünya savaşı çıkmıştı. Buna rağmen gözlemevi kullanılmaya devam ediliyordu. Fakat tutulma günü bir aksilik daha yaşanmış ve güneş kendini göstermemişti. Çünkü hava bulutluydu. Bir de bunun üzerine Rus askerleri düşman gördükleri için gözlemevini basıp ekipmanlara el koymuşlardı. Bunca yıl beklenen tutulma gerçeklemiş ama gözlemlenememişti. Ekip tam anlamıyla yıkılmış, bazıları tutuklanmış ve bu Einstein için hakikaten büyük bir yıkım olmuştu.

Uzun bir süre kendine gelemeyen Einstein sonunda kuram üzerinde biraz daha fazla çalışmaya karar vermiş ve bir sonraki tutulmayı hedeflemeye başlamıştı. Çalışmaları devam ederken oldukça ilginç bir şeyle karşılaştı. 1914’te kurduğu denklem yanlıştı ve o gün gözlem gerçekleşseydi bunun yanlış olduğu ortaya çıkacak ve büyük bir hayal kırıklığı oluşacaktı. Belki itibarı da zedelenecekti. Aslında o gün işlerin yolunda gitmemesi Albert Einstein için ne de büyük bir şans olmuştu. Bunu o gün elbette bilemiyordu ama sonradan bunu anlamıştı.

Einstein Genel İzafiyet Kuramını savaş yıllarında geliştirmiş ve yine savaş yıllarında 1916’da yayınlamıştı. Daha sonra savaştan çıkılmıştı ve her alanda toparlanma dönemine girilmişti. Araştırmaya katılan birçok milletten biri olarak İngilizler de, Albert Einstein’ın Genel İzafiyet Kuramını ilk kez test ederek doğrulamak (ya da yanlışlamak) amacıyla 29 Mayıs 1919 tutulması için Brezilya’ya büyük bir araştırma gezisi düzenlemişlerdi.

Havanın bulut olma olasılığına karşın ekip iki ayrı bölgeye gönderilmişti. Bu ekiplerden birisine ünlü İngiliz astrofizikçi Arthur Stanley Eddington başkanlık ediyordu. Tutulma sırasında fotoğraflar çekildi, gözlemler yapıldı. Sıra değerlendirmeye geldi. Tutulmadan sonra astronomlar fotoğrafların ölçümünü yaptılar. Sonuç: Yıldız ışığındaki sapma tam Einstein’ın öngördüğü şekilde çıkmıştı. Bu tutulma bir Alman fizikçi tarafından savaş yılları içinde geliştirilen bir kuramın, İngiliz astronomları tarafından test edilerek doğrulandığı tutulma olarak hatırlanacaktı. Einstein, birden adını tüm gazetelerin baş sayfasını süslerken buldu. Tam anlamıyla bir gecede dünyanın en ünlü bilim insanı oluvermişti.

Özetle bu yazıda bir gün dibe vurduğuna inanan bir adamın gayretiyle nasıl ünlü bir fizikçiye dönüştüğünü anlatmaya çalıştım. Hepimizin bildiği gibi iş hayatımızda başımıza her gün birçok şey geliyor. Bunların bir kısmı canımızı sıkıyor, motivasyonumuzu bozuyor. Oysa bu o günkü ruh halimizle ve o günkü bilgimizle kendimize yaşattığımız bir durumdur. Yarının ne getireceğini, bunun bizim için bir hayır mı yoksa bir fenalık mı olduğunu anlayamıyoruz. Bu sebeple yapmamız gereken negatif düşüncelere dalmadan denemeye, gayret etmeye devam etmektir. Neyin hayır neyin şer olduğunu bilemeyiz. Her hayırda bir şer her şerde de bir hayır olabilir.

Bir başka yazıda buluşmak dileğiyle…


Denemekten Vazgeçmemek
 

5 Nisan 2015 Pazar

Her Eşitlik Adalet Midir?

Kıymetli okuyucular merhaba,

Bugün iş hayatımızda sıklıkla karşılaştığımız bir kavramdan yani adalet kavramından bahsetmek istiyorum. İş hayatında birçok insan kendisine adil davranılmadığından şikâyet eder. Sürekli "benden ne farkı var ki benden daha iyi ücret alıyor", "ben ondan daha iyiyim ama ben daha az özlük haklarına sahibim" gibi serzenişler duyarız.

Sözü edilen durum elbette birçok akademik çalışmaya da konu olmuştur. Örneğin, Adams tarafından geliştirilmiş olan eşitlik kuramına göre çalışanların kendilerini benzer pozisyonlarda ve benzer şekilde işe katkıda bulunan (eşit çaba, eşit düzeyde eğitim vb.) diğer çalışanlarla işin karşılığında elde ettikleri ödüller açısından karşılaştırdıklarını, bu karşılaştırma sonucunda, eğer diğer çalışanlarla eşit ödüller elde ettiklerine karar verirlerse işlerinden tatmin sağlayacaklarını, eşit ödüller elde etmediklerine inanırlarsa da iş tatminsizliği yaşayacaklarını öne sürmektedir. Burada önemli olan bir konu varsa bu da çalışanın bakış açısıyla bu kanaate vardığıdır. Oysa işletmenin o çalışanından ne beklediği, çalışanının ne verdiği gibi konular tam olarak değerlendirilemiyor olabilir. Hatta bazen eşitlik kavramı da oldukça tartışmalı hale gelmektedir. İşte tam bu noktada sorulması gereken soru şudur. Aynı seviyede (aynı hiyerarşik pozisyonda) bulunan tüm çalışanlar aynı haklara mı sahip olmalıdırlar?

Yukarıda belirtilen sorunun tam karşılığı elbette hayır olmalıdır. Çünkü farklı iş tanımlarına sahip olan ama aynı hiyerarşik pozisyonda bulunan çalışanlar arasında;

-          İşinin gerekliliğinden dolayı sahip olunması gereken haklar

-          İşinin değeri noktasında sahip olunması gereken haklar

anlamında farklılaşmalar olması gayet normaldir.

Bunu şu şekilde ele alalım. Diyelim ki bir çalışan bir pazarlama biriminde çalışıyor olsun. Bilindiği gibi bir pazarlama biriminin temel görevi “müşterilerin istek ve beklentilerini merkeze alarak işletmenin satışlarının arttırılması noktasında stratejiler çizmek, daha sonra da bu stratejiler doğrultusunda çalışmalar yapmaktır”. Bu durumda bir pazarlama çalışanı bir müşteri gibi düşünebilmeli, müşterilerin beklentilerini başka firmaların keşfetmesinden önce onlara uygun hizmetleri vermek noktasında harekete geçebilmelidir. Bu da müşterilerin dünyasına girmesi ile mümkün olabilir. Örneğimizdeki pazarlama çalışanına geri döndüğümüzde, bu pazarlama çalışanının mobil dünyada var olan müşterilerin beklentilerini anlayabilmesi için mobil cihazlara ve bu cihazlarda kullanılabilecek internet paketi olan hatlara ihtiyacı olduğunu kabul edelim. İşte bu imkânlara sahip olması durumunda aslında bu bir yan hak değil, çalışanın çalışmalarındaki etkinliği arttırabilmesi için sahip olması gereken bir iş aracıdır ve bu kendisine bu işle iştigal ettiği için verilmiştir. Bu tarz bir hakka sahip olan bir çalışan diğer çalışanlardan elbette farklı bir durumu vardır ama bu adaletsizlik değildir. Çünkü bu çalışan da yaptığı faaliyetler ile işletmesine karşı sorumludur. Bu tarz imkânlar bu çalışana işletmenin satışlarını arttırabilmek, rakiplerden önce davranabilmek ve sürekli işi ile meşgul olabilmesi için verilmiştir.

Her Eşitlik Adalet Değildir

Tabii bu halen zor bir konudur ve bu tarz hakların düzenlemesini yapan departmanlar için her zaman ileride eleştirilme riskini de beraberinde getirir. Burada önemli olan şuna karar vermektir. Firma tüm çalışanlarına eşit haklar verip bu tarz durumlarda sektördeki rekabetten olumsuz etkilenmeyi göze mi almalıdır, yoksa tüm çalışanlarına bu şekilde sağlanan imkânları doğru şekilde anlatıp aslında işletmenin çıkarları için bunun yapıldığının iletişimini mi yapmalıdır? Yani kısaca her eşitliğin adalet olmadığını mı anlatmalıdır?

Bana sorarsanız ikinciyi yapmalıdır. Bu daha zordur, ama doğru olan budur. Zorlu bile olsa işletmenin menfaati için çalışmakta olan her yönetici bunu yapar.

Kısacası, her eşitlik adalet olmadığı gibi her farklılık da adaletsizlik değildir…

Hepinize iyi günler ve mutlu çalışmalar diliyorum.