6 Ekim 2017 Cuma

Dünyadaki Servet Dağılımı


Kıymetli okuyucularım merhaba,

Sizlere bugün dünyadaki servet dağılımından bahsetmek istiyorum. Servet denince aklımıza hep şirketler ve elbette dünyaca bilinen zenginler gelir. İşte bu bireylerin ve işletmelerin servetlerinin ilgili ülkede tutulan toplamı ülkelerin servetlerini oluşturur. Bireyler veya işletmeler bu servetleri oluşturmak için ticaret, spekülasyon ve yatırım yapmaktadırlar. Bunları yaparken bazen kendi öz varlıklarını bazen de borçlanma ile elde ettikleri finansmanları kullanırlar. İşte bu borçlar, elde edilen varlıklardan düşerek şahısların net servetlerini bize vermektedir.
Yapılan analizlerde göze çarpan en önemli ayrım finansal ve finansal olmayan servet ayrımıdır. Finansal servet; daha çok nakit para, banka hesapları, tahvil, bono, hisse senedi gibi finansal kurumlarda duran ya da hızlı şekilde nakde dönüştürülebilecek yatırım araçlarından oluşmaktadır. Finansal olmayan servet ise genellikle gayrimenkul, araç, sanat yatırımları, hayvanlar vb. nakde dönmesi daha uzun süren yatırım araçlarından oluşmaktadır.

Aşağıdaki grafikte ise (soldaki eksen %) yıllar itibari ile dünya çapında toplam servetin (finansal ve finansal olmayan toplamı) yıllık değişimi yer almaktadır. Buna göre servet gelişimi tüm dünyada düşük faiz ortamında özellikle gayrimenkul fiyatlarının hızlı şekilde arttığı yıllarda çok yüksek seyrederken 2008 yılında yaşanan global krizle birlikte daha mutedil seviyelere inmiş gibi görünmektedir. Son 3 yıldır ise neredeyse değişmemektedir.

Tüm dünya genelinde toplam servetin 256 trilyon USD olduğunu görüyoruz. Dünya nüfusuna oranlandığında ise kişi başı servet 53 bin USD’ye gelmektedir. Dünyadaki tüm yetişkinlerin bölgesel dağılımına bakıldığında Asya Pasifik, Çin, Hindistan ve Afrika’nın başı çektiği görülmesine rağmen servetin önemli kısmının Kuzey Amerika ile Avrupa’da oluştuğu gözlemlenmektedir. Dünya’daki tüm servetin %65’i gelişmiş batı olarak adlandırabileceğimiz bu bölgelerdedir. Aşağıdaki grafikte bu detaylı şekilde anlatılmaktadır.

2015 yılsonu ile 2016 yılsonu arasında dünyadaki servetin gelişimine yukarıda bakmaya çalışmıştık. Bu gelişimin ülke bazındaki yapıları incelendiğinde özellikle kurları değerlenen Japonya, ABD gibi ülkelerde toplam servetin arttığı, gelişmekte olan ülkelerde ise bu servetin USD’nin diğer para birimleri karşısındaki değerlenmesine bağlı olarak düştüğü görülmektedir. Elbette bir de İngiltere’nin Brexit sürecinde aldığı büyük darbe ile GBP’nin yaşadığı önemli değer kaybının ülkenin toplam serveti üzerinde negatif etkisi olduğunu görmekteyiz. 2016 yılı içerisinde en büyük servet kaybı İngiltere’de yaşanmıştır.

Tüm ülkelerin hangi servet seviyesinde olduğunu değerlendirebilmek için de dört ayrı grup oluşturulmuştur. Buna göre ülkeler aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir:

·         Fakir ülkeler: Kişi başı 5 bin USD’nin altında servete sahip olan ülkeler.

·         Sınırda ülkeler: Kişi başı 5 bin USD ile 25 bin USD arası servete sahip olan ülkeler.

·         Orta seviyeli ülkeler:  Kişi başı 25 bin USD ile 100 bin USD arası servete sahip olan ülkeler.

·         Zengin ülkeler: Kişi başı 100 bin USD üzerinde servete sahip olan ülkeler.

Eğer bu sınıflamayı dünya haritası üzerinde gösterirsek karşımıza aşağıdaki şekil çıkmaktadır. Buna göre kişi başı en yüksek servete sahip olan ülkelerin Kuzey Amerika, Japonya ile Avrupa’da olduğunu görüyoruz. İlginç şekilde orta seviyeli ülkeler oldukça azdır. Burada birkaç Avrupa ülkesi ile Suudi Arabistan’ın yer aldığını görüyoruz. Özellikle sınırda olan ülkelerin çokluğu göze çarpmaktadır. Latin Amerika ülkelerinin büyük kısmı, Rusya, Çin, Türkiye gibi birçok gelişmekte olan ülkenin bu kısımda bulunduğu görülmektedir. Son olarak da fakir diye tanımlanabilecek ülkelerin önemli bir kısmı Asya’nın güneyi ile Afrika’da yer almaktadır.

Görüldüğü gibi dünya üzerinde servet dağılımı oldukça orantısız şekilde gerçekleşmiştir. Buna ilave olarak gittikçe de bu dağılım eşitsiz hale gelmektedir. Birkaç örneği dışında zengin ülkeler daha da zenginleşmekte, fakirler de yerinde saymaktadır.

2 Ekim 2017 Pazartesi

Sukuk ihracında Halka Arz ve Nitelikli Yatırımcıya İhraç Kıyaslaması

Kıymetli okuyucularım merhaba, bugün sizlere sukuk yatırım ürünü üzerine bankaların nasıl karar aldıklarını ifade eden bir yazı yazmak istedim. Bildiğiniz gibi bankalar iki şekilde sukuk ihracı kararı alabilmektedir. Bunlar nitelikli yatırımcıya ihraç ile halka arz şeklinde ihraçtır. Nitelikli yatırımcı tanımını da hatırlamak gerekirse aşağıdaki şekilde ifade edebiliriz.

''Yerli ve yabancı yatırım fonları, emeklilik fonları, yatırım ortaklıkları, aracı kurumlar, bankalar, sigorta şirketleri, portföy yönetim şirketleri, ipotek finansmanı kuruluşları, emekli ve yardım sandıkları, vakıflar, Sosyal Sigortalar Kanununun ilgili maddesince kurulmuş sandıklar, kamuya yararlı dernekler ile nitelikleri itibariyle bu kurumlara benzer olduğu Kurulca belirlenecek diğer yatırımcılar ve sermaye piyasası araçlarının ihraç tarihi itibariyle en az 1 milyon lira tutarında Türk Lirası, yabancı para veya sermaye piyasası aracına sahip gerçek ve tüzel kişiler''

 Şimdi de asıl konumuz olan nitelikli ihraç ile halka arz arasındaki farklara değinelim.

Aşağıda nitelikli ihracın avantajları yer almaktadır.

·         Operasyonel olarak çok daha az emek gerekiyor.

·         Halka arzda gereken aracılık komisyonu  nitelikli ihraçta yok.

·         Süresi çok makul (6 günde onay geliyor) halka arz 2-3 hafta sürüyor (Sürelerin tam garantisi olmayabiliyor)

·         Hedef kitlesi daha belirgin. Bankaların müşterileri ile yaptığı görüşmeler neticesinde ihraç tutarı daha net kestirilebiliyor.

·         Eğer banka yaptığı ihracın tamamını satamazsa kalan tutar ikinci elde daha kolay satılabiliyor.

·         Yönetmesi ve müşterilere dağıtması daha kolay.


Nitelikli İhracın dezavantajlarına değindiğimizde ise kaynak maliyeti daha yüksek olabiliyor ve vadesi daha kısa olması tercih ediliyor. Aksi takdirde nitelikli yatırımcı almaktan imtina edebiliyor.

Halka Arzın ise kendine göre bazı avantajları yer almaktadır. Bunları da aşağıda sıralayabiliriz:

·         Bankanın tabana yaygın sukuk ihracı yapması Bankanın itibarını olumlu etkiliyor.

·         Genelde vade daha uzun olduğu için banka açısından daha uzun vadeli kaynak oluyor

·         Getiri nitelikliden daha düşük olduğu için kaynak maliyeti daha düşük olabiliyor.


Halka Arzın ise dezavantajları aşağıdaki gibi görünmektedir.

·         Daha düşük getiri, daha uzun vade nedeniyle üst gelir grubunda müşterilere satışı zor oluyor. Özellikle kurumsal yatırımcılara satışı çok daha da zor oluyor.

·         Daha geniş kitleye yönelik çıktığı için talebi öngörmek daha güç oluyor. Bu sebeple arzın üzerinde talep gelirse bu durumda eşit miktarda her müşteriden kısmak gerekiyor. Bu da müşteri memnuniyetsizliğine yol açıyor.

·         Operasyonel süreci daha uzun ve zor.

·         Halka arzda aracı kullanmak zorunlu olduğundan aracılık maliyeti devreye girebiliyor. Bu da toplam maliyeti olumsuz etkiliyor.

Görüldüğü gibi halka arz veya nitelikli yatırımcıya ihraç şeklinde iki tip ihraç yapılabiliyor. Her ikisinni de kendilerine göre avantaj veya dezavantajı olabiliyor. Bankaların kendi menfaatlerine ve müşterilerinin taleplerine göre karar verip bu ihraçları yapmaları gerekiyor.