11 Kasım 2021 Perşembe

“Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı” Adlı Kitap Özeti

Sevgili dostlar merhaba,

Bugünün kitap özeti Mark Manson tarafından kaleme alınmış olan “ Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı” adlı eser üzerine olacaktır.

Yazar oldukça ilginç biri. Çocukluğu ve gençliğinde yaşamış olduğu deneyimleri bir araya getirerek, onların üzerinden bazı tespitler yaparak kendine bazı dersler edilmiş. Bu anlamda değerli bir kitap olduğuna inanıyorum.

Şimdi kitapta gözüme çarpan önemli düşünceleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Pozitife, daha iyi olana, en iyi olana takıntı bize sadece durmadan ne olmadığımızı, neye sahip olmadığımızı, ne olabilecekken olmayı başaramadığımızı hatırlatır. Daha iyi bir yaşamın anahtarı ise daha fazlasına sahip olmaya çabalamak değil, daha aza önem vermek, gerçekten doğru ve o anda önemli olana aldırmaktır.

Kafaya takmamak önemlidir. Dünyanın berbat halde olduğunu ve bunun da olağan olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu her zaman böyleydi ve böyle olmaya devam edecek. Oysa sahip olduklarımız bizi mutlu etmeye yetmelidir. George  Orwell insanın burnunun ucundakini görmesinin sürekli mücadele gerektirdiğini söylemiştir.

Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve paradoksal olarak, insanın negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir.

Doğru düşünmeyi başaran insanlar hayattaki her şeye değil ama kendileri için önemi olmayan her şeye boş ver diyebilirler. Gerçekten önemli olan şeyleri aldırırlar. Örneğin aile, arkadaşlar vb. Giderek neyi kafaya takacağımız hakkında daha seçici oluruz. Bunun adı olgunlaşmadır. 

İnsan öyle değişik bir varlıktır ki, bir sorun olmadığı zaman bile aklı otomatik olarak sorun oluşturabilir.

Istırap ve kayıp kaçınılmazdır. Onlara karşı koymaktan vazgeçmeliyiz. Onları olduğu gibi kabul etmeliyiz. Acı, ondan ne kadar nefret etsek de yararlıdır. Genç ve dikkatsizken bize neye dikkat etmemiz gerektiğini öğreten acıdır. Neyin iyi neyin kötü olduğunu görmemize yardımcı olur. Kendi sınırlarımızı tanıyıp ona göre davranmamızı sağlar.

Sorunlar asla bitmez, farklılaşırlar veya bir üst seviyeye çıkarlar. Mutluluk sorunları çözmekten kaynaklanır. Sorunlardan kaçmaya çalışırsak ya da sorunumuz yokmuş gibi hissedersek kendimizi mutsuz hissederiz. Sorunlarımızdan ne kadar uzun süre kaçar ve ne kadar uzun süre kendimizi uyuşturursak, sonunda meselelerimizle yüzleşmek zorunda kaldığımızda o kadar fazla acı verirler.

Olumsuz duygular eyleme geçme çağrısıdır. Onları hissetmemizin nedeni bir şey yapmamız gerektiğidir. Olumlu duygular ise doğru eylemi yapmanın ödülüdür.

Duygular kalıcı değildir, bugün bizi mutlu eden yarın mutlu etmeyecektir. Çünkü biyolojimizin her zaman daha fazlasına ihtiyacı vardır. Mutluluğa takmış olmak kaçınılmaz olarak başka bir şeyi aramakla sonuçlanacaktır. Yeni bir ev, yeni bir ilişki, bir çocuk daha, bir terfi daha vb. Psikologlar bu kavrama hedonik çark adını verirler. Yaşamamızı değiştirmek için çok çabalamakta olduğumuz ama asla daha mutlu hissetmetmeyişimiz…

Başarıyı belirleyen neyin tadını çıkarmak istiyorsun sorusu değildir. Hangi ıstıraba katlanmaya razısın sorusudur. Mutluluğun yol engebelidir ve utançla döşenmiştir. Bir amaca ulaşmak insanı mutlu etmez, o amaca giden yol insanı mutlu eder.

Sorunlarınızı nasıl gördüğünüzü değiştirmek istiyorsanız, değer verdiğiniz şeyi veya başarıyı ölçme biçiminizi değiştirmelisiniz.

Araştırmalar, enerjilerini yüzeysel hazlara odaklayanların daha kaygılı, duygusal açıdan dengesiz ve depresif olduklarını gösteriyor. Haz, mutluluğu nedeni değil sonucudur.

Freud’un dediği gibi, bir gün geriye dönüp baktığınızda mücadele günlerinizin en güzel günleriniz olduğunu göreceksiniz.

İnsanlar kendilerine iyi değer yargıları belirlemeleri gerekir. Dürüstlük iyi bir değer yargısıdır çünkü üzerinde tam anlamıyla kontrolünüz vardır. Popülarite ise kötü bir değer yargısıdır çünkü üzerinde tam olarak kontrol kuramazsınız. Sağlıklı değer yargılarına içten yani tamamen kendi kontrolümüzde eriştiğimizi biliriz. Kötü değer yargılarına ise çoğunlukla dışarıdan bakılır, başkalarının değerlendirmeleri ile ilgilidir. 

Başımıza gelenleri kontrol edemeyiz ama başımıza gelenleri nasıl yorumladığımızı ve nasıl tepki gösterdiğimizi her zaman kontrol edebiliriz.

Hiç suçumuz olmasa bile yine de sorumluluğumuzun olduğu bazı problemler vardır. Mutsuzluğumuzun nedeni birçok kişi olabilir ama sizden başka kimse mutsuzluğunuzdan sorumlu değildir. Çünkü olayları nasıl gördüğünüzü, nasıl tepki verdiğinizi, nasıl değerlendirdiğinizi siz seçersiniz. Deneyimlerinizi ölçecek ölçütü siz belirlersiniz.

İnsanın zihni insana oyunlar oynar. Örneğin bir şey deneyimleriz. Birkaç gün sonra onu biraz farklı hatırlarız, sanki kulağımıza fısıldanmış ve yanlış duymuşuz gibi. Sonra birine anlatırız ve kurgudaki birkaç boşluğu kendi uydurmalarımızla doldururuz ki her şey anlamlı olsun ve karşımızdaki bizi deli sanmasın. Sonra doldurduğumuz o boşluklara inanırız ve bir daha anlattığımızda yine tekrarlarız. Beyinlerimiz doğru değil verimli çalışmak için tasarlandıkları için sürekli kendimizi ve başkalarını yanlış yönlendiririz. 

Biri bir konuda sizden daha başarılı olmuşsa muhtemelen sizden daha fazla başarısız da olmuştur. Biri sizden daha kötüyse muhtemelen sizin geçtiğiniz ıstıraplı öğrenim sürecinden geçmemiştir.

Umarım keyif almışsınızdır, iyi çalışmalar dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Merhaba kıymetli okuyucularım,
Yorumları denetlemeden siteye koyamıyorum. Maalesef uygun olmayan içerikler paylaşan kullanıcılar oluyor ve bunun siteyi ziyaret eden insanları olumsuz etkilemesini istemiyorum. Vaktimin darlığından her zaman yorumlarınıza da yanıt veremiyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.