Platon'un eserleri gençlik, olgunluk ve yaşlılık olarak üçe ayrılabilir. Gençlik ve olgunluk döneminde Socrates'i konuşturarak onun karakterini, kişiliğini ve felsefi faaliyetini tanıtıp ölümsüzleştirmeyi amaçlamaktadır. Yaşlılık döneminde ise Socrates artık görünmemeye başlar. Örneğin Yasalar'da Socrates yoktur.
Devlet Platon'un en önemli eseridir. Platon hocası Socrates'i konuşturarak ideal devlet ve adalet kavramlarını ele alır. Özellikle oluşturduğu sınıflar, çocukların durumu, evlilikler vb. hakikaten çok tartışılan önerileri arasındadır. Şimdi Devlet adlı eserde yer alan bazı kesitleri görelim...
Sancılı bir ruhun acılarını dindiren, umuttan daha tesirli bir merhem yoktur.
Adalet düşmana kötülük, dosta iyilik etmeyi gerektiren bir sanattır.
Yöneticiler kanun koyarken kendi çıkarlarına uygun olan şeyler konusunda yanılabilirler. Bu durumda bile doğru olan bu kanunlara uymaktır. Adalet yalnızca güçlünün çıkarına olan şeylerle sınırlı değildir. Kural koyucular istemeden de olsa kendi çıkarlarına ters şeyler yasalaştırabilir.
Dürüst bir adamla ahlaksız olan bir adam arasında bir sözleşme varsa her ne zaman bu ortaklık bozulacak olsa ahlaksız olan dürüst olandan daha fazlasına sahip olur. Ortada ödenmesi gereken bir vergi varsa dürüst kişi kendisi ile aynı gelire sahip ahlaksız bir insandan daha fazla vergi ödeyecektir.
İnsanlar günün birinde kendilerinin de adaletsizlik kurbanı olabileceklerini düşündükleri için hukuksuzluğu kınarlar. Bir ahlaksız olmaktan hoşlanmadıkları için değil...
Dürüstlük erdem ve bilgelik içerirken ahlaksızlık ise kötü ve cahil kimselerin işidir.
Haksızlığa uğramanın verdiği zarar, haksızlık etmenin verdiği yarardan fazladır. Bu yüzden hem haksızlık yapıp hem de haksızlığa uğrayan insanlar, her ikisini de yapmama noktasında mutabık kalmışlardır. Böylece kanunla ve anlaşmalar ortaya çıkmıştır.
Ahlaksızlığın zirvesi dürüst değilken öyle görünmektir. Mükemmel biçimde ahlaksız olan bir insanın en kusursuz ahlaksızlığı sergileyebileceğini varsaymalıyız. En ahlaksızca işleri yapıyor olmasına rağmen toplum içerisinde dürüst ve güvenilir bir kişi olarak biliniyor olmalıdır.
Dürüstlük ve erdem sahibi olmak yorucu ve zahmetlidir. Halbuki kötülük ve ahlaksızlık yapmak kolaydır. Kötülüğün yolu düz meskeni yakındır.
Bir devlet insanoğlunun ihtiyaçlarından doğar. Hepimizin pek çok ihtiyacı vardır ve hiç kimse bu ihtiyacı kendi başına sağlayamaz.
Yalan söyleme ayrıcalığına sahip birileri varsa onlar da toplumu yönetenlerdir.
İnsan yalnızca bir işe odaklanırsa başarılı olur. Birden fazla işi aynı anda yapmaya kalkarsa hiçbir işi layıkıyla yapamaz.
Doğru müzik eğitimi almış kişi sanattaki ve doğadaki eksikleri, kusurları anında fark eder.
Bir devlette aşırılıkları ve hastalıklar çoğalırsa orada adalet ve hastane koridorları boş kalmaz. Hal böyle olunca birçok özgür insan avukatlık ve doktorluk gibi mesleklerin büyüsüne kapılır. Bunlar zamanla ülkedeki en gözde meslekler haline gelir.
Tanrı tüm yurttaşları farklı şekilde yaratmıştır. Bazılarınıza yönetebilme kabiliyeti vermiştir. Yaratırken özlerine altın karıştırmış ve bunları hepinize üstün kılmıştır. Özüne gümüş karıştırdıklarını bunlara yardımcı olarak atamıştır. Çiftçileri ve zanaatkarları demir ve pirinçten yaratmıştır. Sonradan gelenler genelde anne babalarının özünü taşıyacaktır. Zaman zaman özünde altın olanlardan gümüş, gümüş olanlardan ise altın evlatlar meydana gelebilir. Fakat asıl olan bu üç sınıfın birbirine karışmamasıdır. Adalet ise herkesin kendi işini yapması ve bir başkasının işine karışmamasıdır.
Yukarıdaki söylem ile Platon halkı sınıflara ayırmaktadır. Yöneticiler, koruyucular ve çiftçiler ile köleler. Bundan etkilenen Farabi'de de bu tarz bir sınıflama görebiliriz.
Koruyucuların dikkat kesilmesi ve devletimize sızmasına izin vermemesi gereken şeyler zenginlik ve yoksulluktur. Birisi şatafat ve tembelliğin, diğeri ise cimrilik ve ahlaksızlığın kaynağıdır. Koruyucuların karıları ve çocukları ortak olmalıdır. Hiçbir ebeveyn kendi çocuğunu bilmemelidir. En iyi olanlar kendi aralarında evlendirilecektir.
Doğacak çocuklara devlet bakıcılar tayin edecek ve onları yetiştireceklerdir. Eğer kötü anne ve babadan sağlıksız çocuk ortaya çıkarsa bunlar kimsenin bilmediği bir yerde saklanacaktır.
Filozoflar kral veya bu dünyanın kralları filozof karakterli kişiler olmadan, politik zeka ile bilgelik bir arada kullanılmadan ve bu ikisinden sadece birine sahip olan niteliksiz sıradan yöneticiler kenara çekilmeye zorlanmadan, devletlerin hatta tüm insanlığın kötülüklerden kurtulması mümkün değildir.
Filozoflar başa geçene kadar ne devletler ve bireyler huzur bulabilir ne de kurguladığımız hayali devlet gerçeğe dönüşebilir. Filozoflar makam ve mevki sevdası içinde olmadıkları için de bu göreve en layık olanlardır.
Filozofların durumu şöyledir ki; doğru şekilde yetiştirildiğinde büyüyüp gelişen bir bitki gibidir. Doğru yerleştirildiğinde olgunlaşır ve her türlü erdeme sahip olur. Gelgelelim uygun olmayan bir toprağa ekildiğinde otlar arasında en zararlısı haline gelir.
Mağara Alegorisi ise Platon'un en çarpıcı benzetmelerinden biridir. Bunun için tıklayın.
Devletin kurucuları olarak bize düşen en parlak dimağları en iyiye ulaşana kadar yükseltmek, yeteri kadar yükselip görmeleri gerekeni gördükten sonra mağaradaki mahkumların arasına inmelerini sağlamaktır.
Yönetenlerin yönetmeye en az istekli olduğu devlet her zaman en iyi ve en doğru yönetilen devlettir. Yönetmeye can attıkları devlet ise en kötü devlettir.
En iyi yönetim biçimi Aristokrasidir. Sonra Oligarşi, sonra Demokrasi en sonunda ise Tiranlık gelir. Ayrıca bir de Timokrasi vardır ki bu Aristokrasi ile Oligarşi arasındadır. Oligarşi'de zenginler yönetimdedir. Timokrasi'de parayı rahat harcamak için yasalar değiştirilirse Oligarşi'ye geçilir. Oligarşi'de halk kazanırsa Demokrasi'ye geçilir. Demokrasi'de ise tek bir yöneticinin gücü toplaması ile Tiranlığa varan bir yönetime geçilebilir.
Bir tiran başlangıçta insanlara iyilikler yapar, saygılı davranır, tiran olduğunu inkar etmez, halka sözler verir, borçlarını siler, onlara toprak dağıtır, herkese karşı son derece nazik davranır. İnsanlar bir lidere ihtiyaç duysun diye ona buna savaş açar. Halk vergi ödeye ödeye yoksul düşsün de geçim derdi dışında başka bir şey düşünemesin ister. İnsanlara ve dostlarına bahaneler ile saldırır ve böylece bir tiran sürekli mücadele içinde görünür. Fakat en sonunda popülaritesini yitirmeye başlar.
Bir yerde zenginlikler ve zenginler ne kadar itibar görürse, erdemler ve erdemli kimseler o kadar küçümsenir. Herkesin para kazanmaya çalıştığı bir devlette en zengin olanlar her zaman düzenden yana en taraf olanlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Merhaba kıymetli okuyucularım,
Yorumları denetlemeden siteye koyamıyorum. Maalesef uygun olmayan içerikler paylaşan kullanıcılar oluyor ve bunun siteyi ziyaret eden insanları olumsuz etkilemesini istemiyorum. Vaktimin darlığından her zaman yorumlarınıza da yanıt veremiyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.