Sevgili okuyucularım merhaba, bugün sizlerle “Oyun Bitti” isimli kitaptan aldığım notları paylaşmak istiyorum.
Yazar Salim Kadıbeşegil kitaba şöyle başlıyor; “Yaşamda ya İZ bırakıyoruz ya da İS…”
Gerçekten yaptıklarımızla dünyanın en önemli eserlerini oluşturabildiğimiz gibi tüketimlerimizle de çevreye geri kazanımı zor zararlar veriyoruz.
Dünya nüfusunun %20’sini oluşturan gelişmiş ülkeler dünyadaki toplam tüketiminin %86’sını gerçekleştirmektedir.
Dünyanın en fakir 20 ülkesinde durumu düzeltmek için Euro Disney eğlence parkının yapımı için harcanan 5 milyar USD yeterlidir.
Para bir araç olmaktan bir amaç ve daha sonrasında da en kötüsü bir değer haline dönüştü geçtiğimiz yüzyılda. Öylesine değer haline geldi ki yaşamın tüm alanlarındaki temel başarı göstergesi para oldu.
Hırsızlığın bir suç olması gibi iş dünyasındaki umursamazlığın da gelecek nesillerin hayatından çalmakla aynı anlama geldiği belirtiliyor. Bugün kirlettiğimiz çevre ileride torunlarımıza bu şekilde miras kalacak. Ve bundan biz sorumlu olacağız.
2006 verilerine göre 183 ülke arasında en yüksek mutluluk skoru Vanuatulular’ın. Aynı yıla ait verilerde ABD 102. sırada. 2009 verilerinde ise Kosta Rika birinci sırada olduğu gibi Türkiye 83, ABD ise 114. sırada. Bu bize mutluluğun paradan ibaret olamayacağını gösteriyor.
GSMH hayatta önemli şeyler hariç her şeyi ölçer. Örneğin insanların mutluluğunu, devlet memurlarının ahlakını veya çocuklarımızın sağlığını ölçmez. Maslow yıllar önce şöyle demişti; “Eğer elinizdeki tek alet çekiç ise, her şey çivi gibi görünmeye başlar.” Elimizdeki alet GSMH idi. Bu sebeple her şeyi bununla ölçmeye çalıştık.
Aile işletmelerinde temel sorun, birinci kuşaktan ikinci ve üçüncü kuşaklara miras olarak ne devredileceğidir. Neyin devredilebileceğinin hesabı genelde mal, mülk ve nakit para olarak tanımlayabileceğimiz konulara odaklıdır. Oysa iş ahlak devredilmeden bırakılan malın mülkün, aileleri ne hale getirdiğini görüyoruz. Temel sorunu; işi girişimci ruhuyla kurmuş, başarmış ve bunları ahlaki bir temel üzerinde kotarmış birinci kuşakların ahlak mirasını aktarmakta ihmalkar davranmalarında görmekteyiz.
Adil ticaret son dönemde bir trend olarak yükselmektedir. Adil ticaret, gelişmekte olan ülkelerdeki üreticilere yardım etmeyi ve sürdürülebilirliği teşvik etmeyi amaçlayan pazar odaklı organize bir sosyal harekettir. Hareket, sosyal ve çevresel standartlarının yanı sıra üreticilere daha yüksek ödeme yapılmasını savunur. Özellikle gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere yapılan ihracatlara; bilhassa el işleri, kahve, kakao, şeker gibi ürünler üzerine yoğunlaşmıştır.
Bir ürünün hammadde tedarikinden üretimine, pazarlama ve satışından lojistik hizmetlerine ve nihai tüketiciye ulaşımına kadarki tüm süreçlerinde başta insan hakları ve çevreye duyarlı olmak üzere yükselen değerlerle ilgili herhangi bir suç işlememiş olması durumunda ürüne sabıkasız ürün deniyor.
Bir diğer tüketici davranışı ise satın almama temelinde yaygınlaşıyor. Özellikle AB’de ve Avrupa ülkelerinde gözlemlenmekte olan bu davranış biçiminde tüketiciler birçok mesajla toplumu şekillendirme çabası içindeler. Örneğin “ihtiyacın yoksa alma, var olan fazlalıklarını ihtiyaç sahiplerine ulaştır, alacağın her bir ürün gezegenin doğal kaynaklarının bir miktar daha azalmasına neden oluyor” şeklinde mesajlarla insanların gerektiği kadar tüketmelerine ve birbirlerine yardım yapmalarına aracı olmalarına çalışılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Merhaba kıymetli okuyucularım,
Yorumları denetlemeden siteye koyamıyorum. Maalesef uygun olmayan içerikler paylaşan kullanıcılar oluyor ve bunun siteyi ziyaret eden insanları olumsuz etkilemesini istemiyorum. Vaktimin darlığından her zaman yorumlarınıza da yanıt veremiyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.