Hegde fonların finansal sistem içinde artan ağırlıkları söz konusu fonların makro ekonomik veriler üzerinde de etkili olması sonucunu doğurmuştur. Bu fonların risk iştahlarının fazla oluşu, özellikle kısa zamanlarda büyük karlar elde etmek zorunda oluşları, yaptıkları işlemler sonucunda bir ülkede yaşanabilecek politik veya siyasal gelişmeleri umursamaz tavırları hükümetlerin söz konusu fonlara hep tereddütlü yaklaşmalarına sebep olmuştur. Kısa zamanda yer değiştirebilme özellikleri de hükümetlerin sıcak paranın ülke dışına çıkabileceği endişesi yaşamasına sebep olmuş ve bu fonların üzerine gidip düzenlemeye tabi tutmayı görmezden gelmişlerdir.
Fakat bu fonlar ülke içindeki likiditenin en büyük temin edicilerinden gibi görünseler de zaman zaman en büyük eriticilerinden de olabilmektedirler. Meksika, Malezya, Türkiye gibi birçok ülke kısa zamanda dışarı çıkan büyük montanlı sıcak paradan dolayı likidite krizine girmişlerdir. Bu dalgalanlanmaların ardında da bu fonların yer almış olması söz hedge fonların zararlı yönlerine yapılan eleştirilerindeki haklılığı güçlendirmektedir.
Örneğin, 1990’ların başındaki en büyük hedge fonlardan birisi olan George Soros’un yönetimindeki Quantum adlı hedge fonun İngiliz ekonomisi üzerindeki derin etkisinden bahsedebiliriz. Evvelki bölümlerde de belirtildiği gibi George Soros, 1992 yılında Sterlin’de aldığı pozisyonlarla oldukça yüksek kazanç elde etmiştir. Finans tarihinde tartışmalara konu olan ve literatüre “Kara Çarşamba” olarak geçen bu çalkantıda söz konusu fonun payı oldukça büyük olmuştur.[1] Ayrıca Malezya’da yaşananlar ve Malezya liderinin Soros hakkında sarfettiği sözler hedge fonların ülke ekonomileri üzerinde ne kadar etkili olduğunu göstermek açısından oldukça manidardır.
Yukarıda da bahsedildiği gibi yüksek kar elde etme beklentileri ile bir çok hedge fon yatırım yaparken ucuz maliyetli dövizleri seçerek bunlar üzerinden borçlanmakta ve gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımlara yönelmektedirler.
“Carry trading” yani taşıma ticaret adı verilen bu sistem ile düşük maliyetli bir döviz cinsi seçilip bunun üzerinden borçlanılır. Buna örnek vermek gerekirse, Japon Yeni borçlanılıp ve bu parayla Amerikan Hazine Bonosu satın alınabilir. Japon bonosu %0,5 faiz vermesine rağmen ABD bonosu %5 faiz taahhüt ediyorsa kar %4,5 olacak demektir. Hatta ABD bonosundan daha yüksek faiz veren ülkelerin bonolarının alındığı düşünülürse (özellikle Türkiye’de bono faizlerinin %20’ler seviyesinde olduğunu düşündüğümüzde) o zaman kar gerçekten çok yüksek bir seviyeye ulaşabilmektedir.
Carry trade, piyasalarda genelde yen üzerinden yapılmaktadır. Çünkü Japon Yeni faizlerinin bilindiği üzere çok düşük olması, Japon Merkez Bankası’nın eskiden beri içinde bulunduğu deflasyondan çıkamaması ve faiz artışı için bir belirti gösterememesi carry trade piyasalarda borçlanmanın Yen’den yana olmasını sağlamaktadır. Fakat Japon Merkez Bankası’ndan gelebilecek herhangi bir faiz artırımı ciddi para akımlarına neden olabilmektedir. Bu yüzden tüm dünya Japon piyasalarını izlemekte ve o piyasadaki en ufak değişimler global çalkantılara yol açabilmektedir.
Konuya hedge fonlar açısından baktığımızda ise bir çok fon diğerleri gibi Japon Yen’i üzerinden borçlanarak TL bazlı yatırımlara girmiş ve ve aralarındaki %20’ye varan faiz farkından yararlanmaya çalışmıştır. Diğer bir tabirle JPY ile TL arasında carry trade yapmıştır. (Belirtilen politikalar 2002 sonrasında ülkemizde TL’ye olan talebi arttırmış ve TL hep talep gören ve fiyatı diğer para birimlerine göre değerli kalan bir para birimi olarak göze çarpmıştır. Bu da TL’nin beklenenin üzerinde bir değer kazanmasına ve bir TL balonu oluşmasına sebep olmuştur.)
İzlenen bu politikalar hemen herkesin aklına döviz riski sorununu getirmektedir. Fakat uzun zamandır yerinde sayan JPY’nin özellikle Japonya Merkez bankası tarafından faizlerin arttırılmayacağı beklentisi ile ileride de bu şekilde bir seyir izleyeceği zannedilmiştir. Bu şekilde devam etmesi halinde yaklaşık %20 getiri (iki ülke hazine bonoları arası faiz farkı) elde edilmesi beklenirken TL’nin dünyadaki önemli para birimleri karşısında değer kaybetmesi sebebiyle JPY’nin TL karşısındaki değeri aşağıdaki grafikte de gösterildiği gibi 2008 yılının son çeyreğinde %50 civarında artmıştır. Bu sebeple JPY borçlanan ama TL yatırımlar yapan hedge fonlar da söz konusu durumdan ciddi zararlar açıklamışlardır.
Japon Yen’inin Türk Lirası Karşısındaki Değişimi
(Kaynak: TCMB, “Japon Yeni”,
Aslında sadece hedge fonlar değil benzer fikre sahip olan yatırımcılar da söz konusu zararları ilan etmişlerdir. Elbette hedge fonların yatırımlarını kendi yatırımların örnek alan yatırımcılar üzerinde hedge fonların etkisi daha büyük olmuştur.
Bilindiği gibi finansal piyasalarda yaşanan olumsuzluklardan hedge fonların varlıklarının da etkilenmesi ve söz konusun fonların zarar etmeleri halinde büyük bir itibar ve gelir kayıplarına uğrayacakları aşikardır. Bilindiği gibi hedge fonların evvelce de belirtildiği üzere iki temel gelir kalemi vardır. Bunlar; performans primleri ile yönetim komisyonlarıdır. Zarar eden bir hedge fonun varlıklarının azalacağı beklenebilecektir. Bu durumda varlıklar üzerinden alınan komisyon getirisinde ciddi bir düşüş yaşanacaktır. Aynı zamanda kar elde edemeyen hedge fonlar performans primi de alamayacaklardır. Bu da önemli bir kayıptır.
Yukarıda belirtilen durumlar ile karşılaşan hedge fonlar müşterilerini kaybetmemek için çeşitli yollara başvurabilmektedirler. Bunlardan ilki Renaissance Technologies adlı hedge fonun yaptığı gibi 3 milyar dolar seviyesinde zarar eden varlıklarından %1’lik yönetim komisyonunu almamaya gitmek olabilmektedir. Her ne kadar bu aksiyonlar alınsa da hedge fonlar bunları kamuoyuna açıklama yapmadan gerçekleştirmek istemektedirler. Örneğin Renaissance Technologies hedge fonu söz konusu durum ile ilgili hiç bir yorum yapmamıştır.[2]
[1] Wikipedia, “Hedge Fund”, http://en.wikipedia.org/wiki/Hedge_fund
[2] Gerelyn Terzo, “Re-Starting A Hedge Fund?”, Investment Dealers' Digest, Cilt: 75 Sayı: 2, 2009, s.21.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Merhaba kıymetli okuyucularım,
Yorumları denetlemeden siteye koyamıyorum. Maalesef uygun olmayan içerikler paylaşan kullanıcılar oluyor ve bunun siteyi ziyaret eden insanları olumsuz etkilemesini istemiyorum. Vaktimin darlığından her zaman yorumlarınıza da yanıt veremiyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.