15 Şubat 2013 Cuma

Hedge Fonların Gelirleri ve Uyguladıkları Stratejiler

Hedge fonların komisyon yapısı ve dolayısı ile gelir elde etme yolları bu yazımızda açıklanacaktır. Her fon veya varlık yönetim şirketi gibi hedge fonlar da müşterilerine uygulayacakları komisyon veya fiyat politikalarını en baştan açıklamak zorundadırlar. Buna göre bir hedge fon temelde aşağıdaki yollar ile gelir elde etmektedir:[1]
  • Yönetim komisyonu: Hedge fonlar yönettikleri varlıkların üzerinden %1 veya %2 gibi yıllık komisyon almaktadırlar. Fakat bu komisyonlar genellikle aylık olarak uygulanmaktadırlar. Örneğin yıllık %2 uygulanıyorsa aylık %2/12 = %0,167 uygulanacak anlamına gelmektedir.
  • Performans komisyonu: Hedge fonlar, kar elde etmeleri halinde yatırımcılarından kar üzerinden % 20 gibi bir performans komisyonu istemektedirler. Söz konusu komisyon her ay aylık elde edilmiş kar üzerinden alınmaktadır. Örneğin bir hedge fonun aylık karı %10 ise ve kar üzerinden %20 performans komisyonu kesiliyorsa, bu durumda aylık %2 gelir elde etmiş olduğu anlamına gelmektedir.
  • Erken Çıkış Komisyonu: Bilindiği gibi hedge fonlar yatırımcılarından aldıkları fonları en az 1 yıl boyunca bünyelerinde tutmakta ve bunlar üzerinden yatırımlar yapmaktadırlar. Eğer bir yatırımcı fonunu erken talep ederse hedge fon kuruluşu o yatırımcıya erken çıkış yaptığı gerekçesi ile komisyon (ceza) uygulayabilir. Bu uygulamanın bir benzeri de bankalar tarafından kredilerini erken kapatan müşterilerine uygulanmaktadır. Eğer bu %1 olarak uygulanırsa toplam varlık üzerinden %1 komisyon veya diğer bir adıyla ceza alınacak demektir.
  • Diğer komisyonlar: Hedge fonlar yaptıkları ek hizmetler karşılığında müşterilerinden başka komisyonlar da alabilmektedirler.
Hedge fonların yönetilmesinde bir çok strateji bulunmaktadır. bunlardan belli başlı olanları aşağıda gösterilmektedir:[2]
  • Piyasadan bağımsız stratejiler: Piyasadan bağımsız stratejilerde fon yöneticisi, genel piyasa hareketlerinden kaynaklanan fiyat dalgalanmalarını ortadan kaldırmayı ister. Piyasa riskini almak istemez. Bunlardan en önemli olanlar aşağıda gösterilmiştir:
    • Hisse Senedi Piyasasından Bağımsız: Fon yöneticisi, fiyat artışı beklediği hisse senetlerinde uzun, fiyat düşüşü beklediği senetlerde ise kısa pozisyon tutar. Böylece, net hisse senedi pozisyonu küçük olduğundan, portföy piyasa volatilitesinden en az düzeyde etkilenir. Diğer bir deyişle, piyasa riskini ortadan kaldırıp, hisse senedinin spesifik riskini baz alacak şekilde yatırım yapılır.
    • Olay Bazlı: Fon yöneticisi, fiyatı kısa vadede önemli ölçüde değiştirebilecek bir olayın olacağını düşündükleri menkul kıymetlere yatırım yapar. Bu olaylar, yeniden yapılandırmalar, birleşmeleri satın almalar, tasfiyeler, iflaslar olabilir. Benjamin Graham’ın birkaç on yıl önce durumu tehlikede olan Amerikalı tren yolları işletmelerine yaptığı yatırım buna örnek olarak görülebilir.[3] Olaya dayalı stratejiler arasında aşağıdakiler yaygındır:
      • Sorunlu Menkul Kıymetler: Fon yöneticisi, yakın gelecekte iflas etmesi beklenen bir şirkette borç veya özsermaye yoluyla kısa veya uzun vadeli pozisyon alabilir. Örneğin, iflas beklentisi olan bir şirketin borcunu yüksek bir iskontoyla satın alıp, şirketin tasfiyesinde bu borcu aldığından daha yüksek bir değerle elinden çıkarabilir. Veya, şirket iflas yerine başarılı bir şekilde yeniden yapılanmaya giderse, artan karlılıktan faydalanabilir.
      • Birleşme Arbitrajı: Birleşmesi beklenen iki şirkete yatırım yapılabilir. Fon yöneticisinin, satın alınacak şirkette uzun pozisyon alıp, satın alan şirkette kısa pozisyon alması sık rastlanan bir stratejidir.
    • Arbitraj: Fon yöneticisi, piyasadaki dengesizlikleri tespit ederek, uzun ve kısa pozisyonlar alarak bunlardan faydalanabilir. Bu stratejide de temel olarak uzun pozisyonlar karşılığında kısa pozisyonlar yaratılır ve piyasa riski ortadan kaldırılır. Arbitraj stratejileri arasında aşağıdakiler bulunmaktadır.
      • Dönüştürme Arbitrajı: Fon yöneticisi, bir şirketin hisse senedine dönüştürülebilir menkul kıymetini alıp, o şirketin hisse senedini açığa satabilir. Bu şekilde, hisse senedine dönüştürülebilir menkul kıymetin fiyatının, hisse senedi fiyatına göre gerçekleşen sapmalardan faydalanmayı amaçlar.
      • Sabit Getirili Menkul Kıymet Arbitrajı: Fon yöneticisi, sabit getirili menkul kıymetler ile bunlara dayalı türevler üzerinde karşıt pozisyonlar alarak, menkul kıymetle türev arasındaki fiyat sapmalarından faydalanır.
      • İstatistiki Arbitraj: Fon yöneticisi, belirli menkul kıymetlerin tarihi fiyat verilerini göz önüne alarak matematiksel bir model oluşturur. Menkul kıymetin piyasa fiyatı ile modelin hesapladığı “olması gereken” fiyat arasında oluşan farka göre alım/satım kararı verir.  
  • Uzun/Kısa Pozisyonlu Hisse Senedi Stratejileri: Bu bölümdeki stratejiler hisse senedi yatırımlarını baz almaktadır. Bunlardan en önemlileri aşağıda gösterilmektedir:
    • Agresif Büyüme: Bu stratejide hisse başına karlılığını hızla artıran veya artırması beklenen şirketlerin hisse senetlerine yatırım yapılır. Yatırım kararı temel analiz bazlıdır, fakat yatırım zamanlamasında teknik analiz kullanılabilmektedir.
    • Fırsatçı: Fon yöneticisi, sabit bir yatırım politikası ve hisse senedi seçme prosedürüne bağlı kalmaz. Bu sebeple bir stratejiden bir diğerine zaman zaman geçebilir.[4] Mevcut piyasa koşullarından ve yatırım fırsatlarından azami derecede faydalanmayı amaçlar. Bunun haricinde, yatırım yapılacak araç kısıtı vs. bulunmaz.
    • Açığa Satış: Fon yöneticisi, düzenli olarak aşırı değerlenmiş hisse senetlerini tespit etmeye çalışır ve fiyatının düşeceğini tahmin ettiği menkul kıymetleri açığa satarak kar elde etmeyi hedefler. Böylece satış yaptığı zaman brokerından ilgili hisse senetlerini ödünç alır ve fiyatları düştüğü zaman da bunları satın alarak yerine koyar.[5]
    • Değer Bazlı: Fon yöneticisi, kendi değerleme modelini kurar ve hisse senetlerinin “olması gereken” değerini hesaplar. Buna göre, değerinin artacağını düşündüğü menkul kıymette uzun, değerinin düşeceğini düşündüğü menkul kıymette kısa pozisyon alır.
  • Piyasa Yönü Bazlı Stratejiler: Bu strateji grubunda fon yöneticisi, menkul kıymetleri değerlemekten ve menkul kıymet bazında fiyat hareketlerini tahmin etmeye çalışmak yerine, genel piyasanın yönünü tahmin etmeye çalışır ve ona göre pozisyon alır. Bu stratejilerin en çok kullanılanları aşağıda gösterilmiştir:
    • Vadeli İşlemler: Fon yöneticisi, global hisse senedi, faiz, döviz ve emtia piyasalarının yönü hakkında tahminlerde bulunur. Beklentileriyle uyumlu olarak vadeli işlem kontratlarını kullanarak pozisyon alır ve kar etmeye çalışır.
    • Makro: Fon yöneticisi, global ekonomik beklentiler çerçevesinde yatırım kararı alır. Her ne kadar beklentiler bu strateji de önemli olsa da bazı zamanlar hedge fon yöneticileri bahis oynar gibi yatırımlar da yapabilmektedir. Hisse senedi türevleri, faiz, yabancı paralar ve emtia üzerine işlem yapılabilir.
    • Piyasa Zamanlaması: Fon yöneticisi, genel piyasanın kısa vadeli yönü konusunda bir tahminde bulunur. Beklentilerine göre yatırımlarını, çeşitli piyasalar veya piyasa bölümleri arasında değiştirir. Genel olarak, yatırım fonları ile para piyasası araçları arasında değişimler yapılır. Burada tahmin edilmesi gereken en önemli unsur, hangi piyasaların yukarı veya aşağı doğru hareket edeceğidir.
  • Özel Stratejiler: Yukarıdaki stratejilere girmeyen bu son strateji grubunda temelde aşağıdaki alt stratejiler bulunur:
    • Gelişmekte Olan Piyasalar: Fon yöneticisi, Türkiye, Rusya, Brezilya vb. gibi gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında, her türlü yatırım aracıyla yatırım yapar.
    • Sektör Bazlı: Fon yöneticisi, belirli bir sektörde tüm yatırım araçlarıyla işlem yapar. Hedge fonlara yatırım yapan kişiler yatırımlarını istedikleri anda geri alamamaktadırlar. Pek çok fonda, ilk yatırım yapıldıktan sonra belirli bir süre yatırılan tutar geri çekilememektedir. Bu stratejiye bir başka örnek olarak da teknoloji işletmelerine yapılan yatırımları gösterebiliriz. Hedge fon yöneticileri zaman zaman portföylerinin %50’sini yeni teknoloji geliştiren işletmelerin hisse senetleri üzerine yoğunlaştırabilmektedirler.[8]
Yukarıdan da anlaşılabileceği gibi hedge fonlar çok değişik stratejiler ile karlılıklarını arttırmaya çalışmaktadırlar. Bu stratejileri izlerken de ihtiyaç duydukları finansmanı her zaman fonun sermayesinden karşılamak yerine kaldıraç mekanizmasını kullanmaya gayret etmektedirler. Aşağıdaki tablodan da görülebildiği gibi kaldıraç kullanma oranı 2001 yılından itibaren gittikçe artmış ve 2006 sonunda %161’e kadar gelmiştir.

Hedge Fonların Kaldıraç Kullanma Oranı (Varlıkların %’si)

Yıl
%
% Değişim
1998
125
-
1999
159
27,20
2000
138
-13,21
2001
117
-15,22
2002
121
3,42
2003
141
16,53
2004
148
4,96
2005
155
4,73
2006
161
3,87
2007
150
-6,83





[1] McCrary, How to Create and Manage a Hedge Fund: A Professional’s Guide, s.13-14.
[2] Fıkırkoca, a.g.e., s.9-10.
[3] Alexander M. Ineichen, Absolute Returns: The Risk and Opportunities of Hedge Fund Investing, ABD, John Wiley and Sons, 2003, s. 251.
[4] Daniel A. Strachman, Getting Started in Hedge Funds, ABD, Wiley-IEEE, 2005, s.181.
[5] Strachman, a.g.e., s.181.
[6] Strachman, a.g.e., s.182.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Merhaba kıymetli okuyucularım,
Yorumları denetlemeden siteye koyamıyorum. Maalesef uygun olmayan içerikler paylaşan kullanıcılar oluyor ve bunun siteyi ziyaret eden insanları olumsuz etkilemesini istemiyorum. Vaktimin darlığından her zaman yorumlarınıza da yanıt veremiyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.