Günümüzde birçok
işletme rekabette avantaj elde edebilmek adına diğer işletmelerle olan
ilişkilerini gözden geçirmektedir. Sistem yaklaşımında açık bir sistem olarak
tanımlanan bir işletmenin sadece müşterilerinden ve tedarikçilerinden değil, iç
çevre olarak adlandırılan çalışanları ve dış çevre olarak kabul edilen toplum,
kültür, politika (devlet) ve diğer dış faktörlerin de etkisi altında olduğu
görülebilmektedir. Bu nedenle ilişkiler daha detaylı tanımlanmalı ve belli bir
sistematik düzen içerisine oturtulmalıdır.
Her alanda
olduğu gibi üretim ve tedarik süreci alanında da geçmişten bugüne önemli yol
alındığı bir gerçektir. Fakat her geçen gün özellikle tedarikle ve işletmenin
kaynaklarının planlaması ilgili teknolojilerde gelişmeler olmakta ve işletmeler
bunları takip etmek için büyük kaynaklar seferber etmektedirler. Burada
yapılması gereken, müşterilerin ne istediği sorusunun cevabına göre kurum dışı (tedarikçilerle,
çalışanlarla, toplumla) ve kurum içi ilişkilerin düzenlenmesidir. Bu düzenleme
hem müşteri tatminini sağlayacak hem de işletmeye piyasada farklılık
yaratacaktır.
Görüldüğü gibi
işletmeler sadece üretim ve tedarik mekanizmalarını değil ayrıca diğer tüm
fonksiyonlarını da düzenlemeye ve bütünleştirme yoluna gitmeye başlamışlardır.
İşte bu ihtiyaç ile meydana gelen ERP yaklaşımı ve bunun sonucu geliştirilen
sistemlerin işletme bünyesine uygulanabilirliği bu yazımızın konusunu
oluşturmaktadır.
ERP terimi
İngilizce “Enterprise Resource Planning” kavramından ortaya çıkmaktadır. Bunu
Türkçe’ye çevirdiğimizde de “Kurumsal Kaynak Planlama” terimi ile
karşılaşmaktayız. İsminden anlaşıldığı gibi işletmenin kaynaklarının
planlanması amaçlanmaktadır. Bu kavramı daha
geniş tanımladığımızda “işletmelerde mal ve hizmet üretimi için gereken işgücü,
makine, malzeme gibi kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayan
bütünleşik yönetim sistemlerine verilen genel ad” olduğunu görmekteyiz (IAS,
2008).
ERP bir işletmenin
tüm bölümlerini tek bir bilgisayar sistemi altında toplayarak değişik
departmanların ortaklaşa veri paylaşımını sağlamaktadır. Bu ortak bilgi sistemi
sayesinde, ihtiyaç duyulan tüm bilgiler bir veritabanında kurumsal çalışanların
hizmetine sunulmaktadır. Aşağıda da bir örnekte belirtildiği gibi klasik
sistemde her departman kendi iş akışlarına uyumlu bilgisayar sistemleriyle
çalışmaktadır. ERP bu farklılıkları bütünleşik bir yazılım mimarisiyle ve tek
bir veritabanını kullanarak çalışacak şekilde birleştirerek operasyonel
özellikleri ve ihtiyaçları farklı çok sayıda departmanın birbirleriyle iletişim
halinde kolaylıkla bilgi paylaşımına imkan tanımaktadır.
Şekil 1. ERP Sistemi
ERP’nin gelişimine
değindiğimizde de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan bir çok kavramın
ERP’nin bugüne gelmesinde etkili olduğunu ifade edebiliriz. Özellikle
1970’lerden sonra MRP (Material Resource Planning – Malzeme İhtiyaç Planlaması)
ve JIT (Just in Time – Tam Zamanında Üretim) sistemleri bir çok işletmede
kullanılmaya başlanmıştır. MRP ile birlikte, diğer tüm fonksiyonlardan gelen
malzeme, müşteri, siparişler, stoklar vb. çok sayıda, kompleks ancak
birbirleriyle ilişkili bilgilerden faydalanarak genel anlamda malzeme, miktar
ve tarih bazlı planlara ulaşılmaya çalışılmıştır (Özkan, 2008). Bu sistem nihai
ürünün; bir çok montajın, ara mamulün ve hammaddenin hiyerarşisinden oluştuğunu
kabul etmektedir. Müşteri talepleri veya talep tahminleri şeklinde oluşturulan
nihai ürün gereksinimleri geriye doğru izlenerek ne zaman ne kadar stok
ihtiyacı olduğu ortaya çıkarılmaktadır (Martinich, 1997).
İlk aşamada
malzeme ağaçları ve stokları kapsayan sistem gittikçe gelişerek 1980'li
yıllarda üretim işletmelerinin üretim ile doğrudan ilintili faaliyetleri
(satınalma, üretim planlama ve kontrol, muhasebe, stok yönetimi….) kapsar hale gelmiş
ve üretim kaynakları planlaması yani MRP II (Manufacturing Resource Planning)
adını almıştır (Ceyhan, 2005).
Diğer bir kavram
olan JIT ise, 1970’li yıllarda Toyota tarafından geliştirilmiş ve sıfır hatayı
sıfır stokla gerçekleştirmek üzerine üretim felsefesini kurmuş bir üretim
yönetimi anlayışıdır (Kobu, 1996). Bu üretim anlayışı temelde envanter kontrolü
üzerine kurulmuş olup, takım çalışması altında az miktarda malzemeyi tam olarak
nerede ihtiyaç varsa oraya yönlendirmek için kullanılmaktadır (Rachman, Mescon,
Bovee, Thill, 1990).
Tanımından ve
işleyişinden özetle bahsedilen JIT ve MRP’nin, ERP’nin gelişmesinde ne ölçüde
önemli olduğu rahatlıkla görülebilmektedir. İşte bu kavramların oluşturduğu
bilgi düzeyi sayesinde sadece üretim ve tedarikin değil firma içinde farklı
bölümler (pazarlama ve satış, üretim, finans ve muhasebe, teslimat vb.)
tarafından yerine getirilen tüm faaliyetlerin kaynaklarının planlanması
gerektiği de anlaşılmıştır.
Bu gelişimlerden
sonra, 1990'lı yıllarda yönetim sistemleri yalnız üretim sektörünü değil tüm
sektörleri (telekomünikasyon, perakande, medya, sağlık, kamu....) ve tüm
faaliyet birimlerini (satış sonrası servis, bakım onarım, insan kaynakları,
duran varlık yönetimi...) kapsar hale gelmiş ve ERP adını almıştır (Ceyhan,
2005).
Bu aşamadan
sonra özellikle 2000'li yılların başında özellikle internet ve çağrı merkezleri
kanallarını kullanarak işletme dışı unsurlarla da bütünleşen ERP sistemleri,
müşteri ilişkileri yönetimi (CRM), tedarik zinciri yönetimi (SCM) ve işletme
zekası (BI) kavramlarını da kapsayarak ERP II konseptine genişlemiştir (Ceyhan,
2005).
2000 yılından
bugüne geldiğimizde ise bir çok işletmenin ERP yazılımları hizmeti verdiklerini
görmekteyiz. Bu işletmeler ve pazar payları 2002 itibarı ile SAP %22, Oracle
%8, PeopleSoft %8, Sage %4, J.D.Edwards %3, Lawson %3, Navision %3, Great
Plains/Solomon %3, Invensys (BaaN) %2 ve IFS %2’dir (Ceyhan, 2005).
Yukarıda bahsedilen
gelişimi biraz daha açtığımızda nereden nereye gelindiği daha net
anlaşılabilecektir. ERP den önce tüm fonksiyonların ortak bir sistem ekseninde
hareket etmesi durumu ile karşılaşmaktayız. Ortak bir sistemde hareket etmenin
önemi de ERP sistemlerinden önce yaşanan durumların yarattığı sıkıntılar ile
ilgilidir. Bunu bir örnek ile ifade etmek istersek, ERP sistemlerinden önce,
işletme departmanları kendi sistemlerine sahip durumdaydı. Örnek olarak, bir
işletmedeki insan kaynakları departmanı, bordrolama departmanı ve muhasebe
departmanının ortak işleyişinden söz edebiliriz. İnsan kaynakları departmanı
kendi sisteminde, tüm departman bilgilerini ve bu departmanlarda çalışanların
kişisel bilgilerini tutmakla görevliydi. Bordrolama departmanı ise maaş
bordrosu bilgilerini hesaplar ve tutardı. Mali işler bölümü de işletmedeki mali
işlemlerin kayıtlarını tutardı. Her sistem birbirine ortak veriler yollayarak
iletişim içinde hareket ederdi. Bu sayede insan kaynakları bölümünden,
bordrolama bölümüne; çalışanın numarası ve maaş bilgisini yollanır, bilgiler bordrolama
sisteminde kontrol edildikten sonra maaş bordrosu kesilirdi. Mali işler
departmanı ise çalışanların verileri ile ilgilenmez, sadece bordrolama
departmanından yapılan, vergi, kesinti, işçi ücretleri vb. ödemelerle
uğraşırdı. Departmanlar arasındaki bu sistem karışıklıklara yol açardı. ERP
sistemleri ile bahsedilen bu sistemler birbirlerine bağlanmış ve bu tür
karışıklıkların önüne geçilmiştir.
Kaynak:
Ceyhan, M. (2005): “Türkiye’de ERP ve Logo Business Solutions”, Marmara Üniversitesi Seminer Notları.
Kaynak:
Ceyhan, M. (2005): “Türkiye’de ERP ve Logo Business Solutions”, Marmara Üniversitesi Seminer Notları.
Martinich, J. S. (1997): Productions and Operations Management, USA: John Wiley and
Sons Inc.
Rachman, D. J., Mescon M. H., Bovee, C.L., Thill, J. V.
(1990): Business Today,
USA: McGraw-Hill.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Merhaba kıymetli okuyucularım,
Yorumları denetlemeden siteye koyamıyorum. Maalesef uygun olmayan içerikler paylaşan kullanıcılar oluyor ve bunun siteyi ziyaret eden insanları olumsuz etkilemesini istemiyorum. Vaktimin darlığından her zaman yorumlarınıza da yanıt veremiyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.