Yönetim bilindiği gibi en basit tabiri ile bir başkası üzerinden iş
görmek demektir. Bir başkası üzerinden iş görene yönetici, işin gereğini yerine
getirene de ast veya yönetilen denir. Standart bir organizasyonda üstler
verdikleri talimatlar ile içinde bulundukları organizasyonun kendi paylarına
düşen hedeflerini yerine getirmeye çalışırlar. Bu şekilde de her bölümün hedefi
bir araya getirilerek en tepede kurumun hedefi gerçekleştirilmeye çalışılır.
Peki yöneticiler bu hedefleri yerine getirirlerken ne tür davranışlar
içinde olmalıdırlar? Öncelikle bu soruya yanıt vermek için yöneticilerin nelere
ihtiyaç duyduğunu anlamak gerekir. En başta yöneticilik özelliklerinin
geliştirilmesi gerektiğinden bahsedebiliriz. Peki yöneticilik geliştirilebilir
bir şey midir? Bu sorunun cevabı elbette evettir. Yalnız burada çok önemli bir
ayrımdan bahsetmek gerekir. Yönetim bir bilim midir, yoksa bir sanat mıdır? Eğer
bir bilim ise bunun fiziki ve doğal evrenin
yapısının ve hareketlerinin birtakım yöntemler (deney,
düşünce ve/veya gözlemler) aracılığıyla sistematik bir şekilde incelenmesini de
kapsayan entelektüel ve pratik çalışmalar bütünü olduğunu kabul etmek gerekir.
Bu durumda yapılacak araştırmalar ile ulaşılan sonuçlar uygulamalı olarak başka
yönetim tecrübelerine de yansıtılabilecek ve insanlar bu sonuçları kendileri de
başka yerlerde veya organizasyonlarda kullanabileceklerdir. Yönetimin bilim tarafı
olduğunu buradan anlayabiliriz. Çünkü yönetim sahası içine giren iş, insan,
organizasyon gibi olgular çeşitli yöntemler ile araştırmalara konu
edilebilmektedir. Örneğin insanların motivasyonları üzerine bir analiz gerçekleştirilebilmekte
ve bunun sonuçlarına göre hareket tarzları geliştirilebilmektedir.
Öbür taraftan yönetimin bir de sanat tarafından bahsetmek
gerekmektedir. Sanat en genel anlamıyla, yaratıcılığın veya hayal gücünün
ifadesi olarak anlaşılır. Sanatçı da bu hayal gücünü ortaya koymaya ve somut
bir çıktı oluşturmaya gayret eden insana denir. Peki yönetimin sanat tarafı var
mıdır? Bunun cevabı da elbette evettir. Çünkü yönetici neyi neden yapacağını
bilim tarafı ile öğrenebilir yalnız kararı ne zaman ve nasıl alacağını sanatçı
kimliği ile alır. Bu anlamda yönetici bir karar alacaksa bunu organizasyonuna benimsetmesi
tamamen kendi kişisel yöntemleri ile ilgilidir. Eğer bir organizasyonda yapılan
bilimsel çalışmalar ile organizasyon yapısı değişmesi uygun görülmüşse bunu
hangi zamanda ve nasıl yapacağına karar vermek yöneticinin tecrübeleri, hayat
görüşü, hayal dünyası ve yaratıcılığı ile ilgilidir.
Yönetimin bilim ve sanat tarafından bahsettikten sonra kısaca bunları
değerlendirebiliriz. Bilim tarafında yapılacak araştırmalar sonucu ortamın daha
iyi anlaşılması, insanların daha etkin çalışmasının önündeki engellerin
belirlenmesi, organizasyonun geleceğe daha güçlü taşınması ile ilgili faktörlerin
ortaya çıkartılması pek zor olmayacaktır. Bu durumda yöneticiye düşen bilimsel
araştırmalara inanmak, bütçe ayırmak ve gereken önemi vermektir. Daha da
önemlisi bunların sonuçları ile amel etmektir. Bundan yıllar önce doğru olan
bazı konular bugün geçerliliğini yitirmiş olabilir.
Sanat tarafında ise yöneticinin kendini kişisel özellikler kapsamında
geliştirmesi gerekir. Burada karizma kavramına da değinmek yerinde olur. Birçok
insana göre karizma doğuştan kazanılan bir yetenektir. Bana göre de büyük
ölçüde öyledir. Yalnız karizma tavır ve davranışların ve bilgi birikiminin de
bir sonucu olduğuna göre bu geliştirilebilir demektir. Öbür taraftan fiziki
özelliklere de bağımlı bir konu olduğundan gelişmesi belli ölçülerde
sınırlıdır. Bu da her insanın belli ölçülerde avantajları veya dezavantajları
olduğu gerçeğini gösterir. Yalnız hiçbir insan tamamen avantajlı veya tamamen
dezavantajlı değildir. Örneğin geçmişin büyük liderlerinin; I. Napolyon,
Atatürk, Turgut Özal vb. kısa boylu olduklarını düşündüğümüzde bu insanların
karizmalarının olmadığını kimse iddia edemez. Yönetimin sanat tarafı da
yöneticinin karizmasını sağlayan özelliklerinden faydalanıp insanlara bir işi
nasıl yapmaları gerektiğini aktarması olarak düşünülebilir. Burada karşıdakinin
psikolojik ihtiyaçları belirlenmeli, ona göre doğru bir iletişim kurulmalıdır. İş
görenlerin değerli birer insan olduğu gerçeğinden hareketle onlarla samimi, dostane
ve yapıcı bir iş birliği kurulmalıdır.
Sonuç
olarak yönetim hem bilim hem de sanattır. Bazı yöneticiler için bilim tarafı
ağır basarken bazıları için sanat tarafı ağır basar. Önemli olan yöneticinin
kendini tanıması ve ona göre bir yönetim tarzı belirlemesidir.
Finalim için çok yararlı bir yazı oldu Okan Bey. Çok teşekkür ederim katkılarınız için
YanıtlaSilÇok yararlı, kısa ve öz bir yazı olmuş. Çok çok teşekkürler :)
YanıtlaSil