2012 yılında dünya ve ülkemiz 2011 yılına göre görece kötü bir performans göstermişti. Bunun sebebi olarak özellikle BRIC ülkelerinin özellikle de Hindistan'ın kendilerinden performansı yeterince sergileyememeleri önemli rol oynamıştır. 2012 yılında ülkemiz de artan cari açığa çare bulabilmek amacıyla bilinçli bir para politikası izlemiş ve bunun akabinde geçen senenin neredeyse üçte biri ekonomik büyüme ile yılı kapatacak gibi görünmektedir. Bu eksende 2012 yılı içerisinde yaşanan gelişmeleri de dikkate alarak 2013'te nelerin bizi beklediğini aşağıda özetlemeye çalıştım.
Krizin hemen başlarında daha çok ABD konuşuluyordu fakat bu 1 yıl içerisinde sona erip ondan sonra Avrupa konuşulur hale gelmişti. Önceleri PIIGS denilen Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya konuşulurken sonraları Fransa tartışılmaya başlandı. Bununla yetinmeyen Avrupa ülkeleri aralarına en son Kıbrıs Rum Kesimi'ni de almayı başardılar. Zaten küçük bir ekonomi olan Kıbrıs Rum Kesimi neredeyse iflasın eşiğine geldi.
Avrupa Birliği'nde yer alan tek merkez bankası fakat 17 maliye bakanlığı politikası hep tartışılmaya devam ediyor. Bu sanırım bu sene de yine tartışmanın içinde olacak gibi görünüyor. Öbür taraftan Avrupa Merkez Bankası (ECB) bünyesinde oluşturulması planlanan denetleme kurumu (Avrupa'nın BDDK'sı) tüm üye ülkelerin bankacılık sistemini denetleyebilirse bankacılık sorunlarının azalmasını sağlayabilir. Tabii bu süreçte bir çok banka da sistem dışında kalabilir. Bu olumsuzklara ilave olarak bir de İngiltere’nin AB’den ayrılacağına dair senaryo finansal piyasalarda olumsuzluklara sebep olabilecek gibi görünmektedir. Bununla ilgili eleştirilerin alınmaya başlandığını görmekteyiz. Fransa ve Almanya’dan tepkiler yükselmektedir. Burada yorumcuların özellikle İngiliz Başbakanı'nın popülist söylemler ile önümüzdeki seçim döneminde oy toplamaya çalıştığını aslında böyle bir senaryonun tamamen gerçek dışı olduğunu belirtseler de kötü bir performans sergileyen AB'den ayrılmanın İngiltere'ye olumlu yansımalarının da olabileceğini unutmadan bu senaryoya hiç yokmuş gibi muamele etmemek gerekir.
Son zamanlarda özellikle Japon Merkez Bankası (BOJ) Japon dış ticaretini canlandırmak için değerli gördüğü Yen'i zayıflatmak için parasal genişlemeler yapacak gibi görünmektedir. Bunun yanında Japonya'nın aralarındaki ticaretin yaşadıkları siyasi gerginlikle azalmış da olsa en büyük ticaret partnerlerinden Çin'in özellikle azalan büyüme rakamları ile bu hamlelere seyirci kalması beklenemez. Bu ülkelerin merkez bankalarının 2013’te kur savaşlarında etkili aktörler olabileceğini bunun akabinde de ABD ile bu konuda siyasi gerginlikler yaşayabileceklerini öngörebiliriz.
Gelişmekte olan ülkelere genel olarak baktığımızda güçlü kamu mali yapıları ve büyüme potansiyelleri nedeniyle bu ülkelere yönelik sermaye akımları 2013'te de devam edecektir. Buradaki önemli veri Türkiye’nin bundan ne kadar pay alacağıdır. Geçen seneye göre 2013'te gelişmekte olan ülkelere fon girişinin artması beklenmektedir. Burada geçen sene ülkemize yeterince fon girişi olduğu hatta beklenenin üzerinde bir sıcak para girdiği düşünüldüğünde 2013'te de cari açığın kolaylıkla finanse edilebileceği düşünülebilir. Fakat sıcak para ile kırılganlıklar artmaktadır. Bu sebeple ülkemizin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkeler grubunun sıcak para girişlerine önlem almaya devam etmesi beklenmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Merhaba kıymetli okuyucularım,
Yorumları denetlemeden siteye koyamıyorum. Maalesef uygun olmayan içerikler paylaşan kullanıcılar oluyor ve bunun siteyi ziyaret eden insanları olumsuz etkilemesini istemiyorum. Vaktimin darlığından her zaman yorumlarınıza da yanıt veremiyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.