Meksika’nın ekonomik ve siyasi düzeni son çeyrek yüzyılda iki dış etken ile değişmiştir. Bunlardan ilki petrol diğeri de NAFTA üyeliğidir. Meksika’da 1970’lerde keşfedilen büyük petrol rezervleri ve ilerleyen yıllarda ortaya çıkan petrol şokları sayesinde ülke ekonomisinde büyüme önemli ölçüde hızlanmıştı. Meksika ekonomisine olan güven petrol zenginliği nedeniyle o kadar yükselmişti ki, hükümetin çıkardığı borç senetleri Dünya Bankası’nın senetlerinden bile daha az fiyata satılmaktaydı. [1]
Yukarıdaki gelişmeler olmakta iken alınan bu borçlar verimli yatırımlar ile değerlendirilememiş, petrol fiyatlarının düşmesi ile birlikte kısa vadeli borçların ödenebilirliği kalmamıştır. Özellikle dış dünyadaki daralma ve dış borç olanaklarının hızla azalması, yurt içinde ise özel sektör tüketim harcamalarının artması ve dış ticaret dengesinin bozulması olumsuzlukların göstergeleri olmuştur.[2] 1982 ortalarında Meksika hükümeti ABD’ye gönderdiği heyet ile dış borçlarını ödeyemeyecek hale geldiklerini ve döviz rezervlerinin eridiğini ifade etmiştir. Bunun akabinde yabancı bankalar kredi alacaklarının geri ödenmesini istemiş, bu borçları yeniden yapılandırmama kararları almışlardır. Bunun üzerine ABD hükümeti alacaklarını teminen diğer kredi kurumlarına borçlarını ertelemeleri çağrısında bulunmuş ve krizin şiddeti azaltılmaya çalışılmıştır.[3]
Yaşanan bu finansal olumsuzluktan sonra Meksika, 1980’li yılların ortalarında kamu maliyesini ıslah programıyla işe başlamış ve bunu özelleştirme ile büyük çapta finansal reformlar izlemiştir. Aynı zamanda dış borçlarını yeniden yapılandırmış ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasını (NAFTA) imzalayarak dış ticaretini serbestleştirme yönünde önemli mesafeler kaydetmiştir. 1990’lı yıllarda iki sene gibi kısa bir sürede 1982 yılında kamulaştırılan 18 kamu bankası özelleştirilmiştir. Bunların yanında diğer Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi Meksika’da da faiz oranları serbest bırakılmış, kredi sınırlamaları ve bankaların kasalarında likit tutma zorunluluğu kaldırılmıştır.
Tüm bu gelişmeler sonucunda Meksika’ya bir çok ülkeden önemli yabancı yatırım yapılmıştır. Sadece 1993 yılında yapılan yabancı yatırım tutarı 30 Milyar-ABD doları’nı bulmuştur. Peso giderek değerlenmiş, yurt dışına satım azalmaya, ithalat da artmaya başlamıştır.[4] Finansal serbesti ile birlikte gelinen son noktada başlıca finansal göstergeler aşağıdaki tablodaki gibi oluşmuştur.
Meksika Ekonomisindeki Temel Göstergeler
Finansal Gösterge
|
1991
|
1992
|
1993
|
1994
|
Büyüme
|
%4,22
|
%3,55
|
%1,95
|
%4,46
|
İhracat / GSYİH
|
17,59
|
16,05
|
15,90
|
18,15
|
İthalat / GSYİH
|
23,23
|
23,71
|
22,61
|
25,56
|
Cari İşlemler Dengesi / GSYİH
|
-%4,68
|
-%6,73
|
-%5,81
|
-%6,63
|
Bütçe Dengesi / GSYİH
|
-%0,37
|
-%1,43
|
-%0,69
|
-%0,32
|
(Kaynak: Yücel, a.g.e., s. 10.)
Yukarıdaki tablonun ötesinde Meksika’daki ekonomik gelişimi inceleyebilmek açısından aşağıda verilen tablonun oldukça yararlı olduğunu görmekteyiz. Buna göre, Meksika ekonomisinde 1994’lere gelindiğinde ihracatın ithalatı karşılama oranını ile cari işlemler dengesinin 1988’lerden başlayarak azaldığı ve 1994’teki sermaye çıkışı ile rezervlerin eridiği görülebilmektedir.
Meksika Ekonomisindeki Temel Finansal Veriler
Kaynak: Bahçeci, a.g.e., s. 45.
Meksika’da yukarıda faaliyetler ile başlayan ekonomik olumsuzluklar, bankaların bilançolarını da etkilemeye başlamış ve gittikçe kriz ortamının oluşmasında etkili olmuştur. Özellikle bu dönemde:[5]
· Özel sektöre açılan kredilerin hızla artması
· Çapaya dayalı döviz kuru politikasının devam ettirilmesi,
· Uluslararası faiz oranlarının özellikle A.B.D’deki faiz oranlarının yükselmesi,
· Politik cinayetlerden dolayı oluşan belirsizlikler
gibi faktörler Meksika ekonomisine olan güveni oldukça zayıflatmıştır. Özel sektöre açılan kredilerdeki artışlar bankacılık sisteminde düzenleme ve denetlemenin etkin olmadığı bir durumda ortaya çıkmıştır. Ayrıca bankalar açtıkları kredilerin kullanım alanlarını kontrol edebilecek bir mekanizmayı kendi bünyelerinde bulundurmamaktaydılar.
Meksika’da yukarıdakilerle birlikte en önemli sorunlardan biri geri ödenmeyen banka kredileridir. Buna göre, geri ödenmeyen banka kredilerinin GSYİH’na oranı 1990 yılında %5’in altında iken, 1995 yılında bu oran %15’lere tırmanmıştır.[6] Benzer şekilde geri dönmeyen kredilerin toplam kredilere oranı da 1991’de %3,1 iken 1994’te %7,3’e yükselmiştir.[7]
Bu gelişmeler üzerine, Meksika hükümeti, 1994 yılının Aralık ayında para biriminde ortaya çıkan büyük çöküş ile sarsılmış, kriz konusundaki bekleyişlerin artması üzerine 20 Aralık 1994 tarihinde ulusal para birimi Peso’yu devalüe etmek zorunda kalarak finansal bir krizle karşılaşmıştır.[8]
Meksika bankacılık sisteminin krize girmesindeki temel nedenler aşağıda gösterilmiştir:[9]
· Meksika bankaları, dış finansman sağladıklarından ihracata dayalı sektörlerin büyüme imkanını kullanamamışlardır.
· Bankaların kredi portföylerindeki kalite, ödeme güçlüğüne düşen müşterilerin artmasıyla giderek bozulmuştur.
· Bankaların yeni kredi açacak kaynakları çok azalmıştır.
· Bankacılık sistemi ahlaki bozulma problemiyle karşı karşıya kalmıştır.
Ocak 1995’te bu krizi aşabilmek amacıyla ABD önderliğinde 50 Milyar-ABD dolar’lık yardım paketi hazırlanmış ve çeşitli koşullar ile Meksika’ya sunulmuştur. Bu kaynak ile krizin yavaşlaması sağlanmış ve 1995 yılında döviz rezervleri 100 Milyar-ABD doları artmış, bunların sonucunda ekonomi olumlu sinyaller vermeye başlamıştır.[10]
1990’lı yılların başından itibaren başlatılan reformlara rağmen kriz sonrasında da bir çok Meksika bankası kredi portföylerini daraltmayı tercih etmişlerdir. Diğer yanda sağlıklı mali bünyeye sahip yabancı bankalar sisteme girerek lokal yatırımlara fon sağlamasında ve ekonomik büyümede önemli rol oynamışlardır.
Meksika deneyiminde gözden kaçırılmaması gereken en önemli hususlardan bir diğeri de; kriz sonrasında tahsili gecikmiş alacakların zaman içerisinde azalma eğilimi göstermemesidir. Tahsili gecikmiş alacakların toplam krediler içindeki payı 1994 yılındaki yaklaşık % 10 seviyesinden 1996 yılında % 21’e yükselmiştir. Bu gelişmede, bankacılık düzenlemelerinde yapılan değişiklikle bankaların tahsili gecikmiş alacaklar için gecikmiş faiz alacaklarına ilave olarak karşılık ayırması etkili olmuştur.[11]
[1] Kenan Bulutoğlu, Yöresel ve Küresel Para Krizleri, İstanbul, Batı Türkeli, 2002, s. 211.
[2] Sema Bahçeci, Ortodoks ve Heterodoks İstikrar Programları: Seçilmiş Ülke Örnekleri Ve 1994 Türkiye Deneyimi, Ankara, DPT, 1997, s. 58.
[3] Bulutoğlu, a.g.e. s. 211.
[4] Sibel Yücel, “Meksika Bankacılık Sistemi 1995 Krizi ve Krizde Yapılanlar”, Active Finans, Ocak – Şubat 2003, No: 28, s. 9.
[5] Francisco Gil-Diaz, “The Origin of Mexico's 1994 Financial Crisis”, The Cato Journal, Kış 1998, Cilt:17, Sayı:3, s. 303.
[6] Gökhan Karabulut, Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin Nedenleri, İstanbul, Der, 2002, s. 116.
[7] Yücel, a.g.e., s. 11.
[8] Muhammet Akdiş,” Küreselleşmenin Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri ve Türkiye: Finansal Krizler-Beklentiler”, http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/Ekim2002/akdis.htm,
[9] TBB Bankacılık ve Araştırma Grubu, 1995 Yılındaki Kriz Sonrasında Meksika Bankacılık Sistemi, İstanbul, TBB, 2002, s. 5.
[10] Erişah Arıcan, Gelişmekte Olan Ülkelerde İstikrar Politikaları Uygulamaları: Türkiye, İstanbul, Derin, 2002, s. 72.
[11] TBB Bankacılık ve Araştırma Grubu, a.g.e., s. 6.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Merhaba kıymetli okuyucularım,
Yorumları denetlemeden siteye koyamıyorum. Maalesef uygun olmayan içerikler paylaşan kullanıcılar oluyor ve bunun siteyi ziyaret eden insanları olumsuz etkilemesini istemiyorum. Vaktimin darlığından her zaman yorumlarınıza da yanıt veremiyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.